4 Kasım 2016'dan bu yana tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Mesajlarımın altında siyasi komplo ya da bir ittifak arayışı bulmaya çalışanların yaratıcı (!) teorilerini ciddiye almadığımı belirtmek isterim. Bu minvalde söylenen, yazılıp çizilen düşüncelerin bir teki bile gerçeği yansıtmıyor" açıklamasını yaptı.

İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu'nun "Selahattin Demirtaş sazıyla bir şehidin evinde, Aybükemizin evinde Mağusa Limanı'nı çalabilir mi? sorusuna da yanıt veren Demirtaş, acıları anlamak yerine yarıştırmanın yok saymanın ve insanları kışkırtmanın çok yanlış olduğunu belirtti. 

Edirne Cezaevi’nde tutuklu Selahattin Demirtaş, Ruşen Çakır’ın soruları üzerinden Medyascope’a verdiği söyleşi üzerine bir değerlendirme kaleme aldı. Yanıtlarında siyasette ahlaki ve insani duruşun önemine dikkat çekmek dışında bir gaye taşımadığını belirten Demirtaş şunları kaydetti:

"Mesajlarımın altında siyasi komplo ya da bir ittifak arayışı bulmaya çalışanların yaratıcı (!) teorilerini ciddiye almadığımı belirtmek isterim. Bu minvalde söylenen, yazılıp çizilen düşüncelerin bir teki bile gerçeği yansıtmıyor. Benim ifade ettiğim şey çok basitti: İnsan kimliğimizi siyasetçi kimliğimize kurban etmeyelim. Birbirimizi doğru anlayalım ki eleştireceksek doğru eleştirelim, halkın sorunlarına çözüm bulalım. Ve elbette kutuplaşmayı, toplumsal ayrışmayı önleyelim" 

İYİ PARTİLİ AĞIRALİOĞLU'NA YANIT

"Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim" sözlerine işaret eden Demirtaş, "Asıl işi konuşmak ve diyalog kurmak olan siyasetçilerin, iktidarın yaydığı korku sebebiyle birbirleriyle konuşamaması utanç verici olurdu herhalde. Şayet öyle bir şey varsa da dilerim korkulara teslim olan siyasetin yerini cesaret ve feraset alır. Verdiğim örnek de ilgi çekici bir örnek olması nedeniyle önemliydi. Yoksa ayırım gözetmeksizin tüm siyasi liderlerle konuşmak, onları da dinlemek istediğimi söyledim zaten o röportajda" ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, Meral Akşener'e yaptığı kahvaltı çağrısı sonrası "Selahattin Demirtaş sazıyla bir şehidin evinde, Aybükemizin evinde Mağusa Limanı'nı çalabilir mi? O acıya ortak olabilme iradesini gösterdiği andan itibaren memleketin bütün kahvaltı sofraları ona açılabilir" değerlendirmesini yapan İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu'na da cevap verdi.  Acıları anlamak yerine yarıştırmanın yok saymanın ve insanları kışkırtmanın çok yanlış olduğunu belirten Demirtaş şunları kaydetti:

"BU KIŞKIRTICI, HEDEF GÖSTEREN DİL OLMASAYDI TÜM ACILI AİLELERE TE TEK GİDERDİK'

"Bana Aybüke Öğretmen’in evine git, şehitlerin evine git diyerek kuru hamaset yapanlara şunu söylemek isterim; elbette giderim kardeşim, hepsinin evine giderim. Çünkü ben, ayırım gözetmeksizin, her acıyı yüreğimde hissediyorum. Siz ne sanıyorsunuz? İnsanız biz her şeyden önce, insan. Bu kışkırtıcı, ayrıştırıcı, hedef gösteren dil olmasaydı tüm acılı ailelere tek tek giderdik. 

"Hepiniz yaşanan acılara bu kadar duyarlısınız, mesela Ceylan Önkol’un annesine gider misiniz? Taybet Ana’nın ailesine? Medeni Yıldırım’ın ailesine peki? Ya da Uğur Kaymaz’ın? Kemal Kurkut’un? 

"On yıllardır acılar içinde kıvranan Kürt’ün dramını, trajedisini yüreğinizde azıcık da olsa hisseder misiniz? Zilan Deresinde, Dersim’de katledilen on binlerce masum çocuk ve kadını, yakılan ve yıkılan 3 binden fazla köyün yüz binlerce mağdurunu, dışkı yedirilen Kürt’ü gerçekten anlayabilir misiniz? 17 bin faili meçhulü ya da milyonlarca işkence mağdurunu? 

'BEN EREN BÜLBÜL'ÜN DE YASİN BÖRÜ'NÜN DE ACISINI  BİLİRİM'

"Ben Eren Bülbül’ün de Yasin Börü’nün de acısını bilirim. Askerin, polisin, sivilin, Kürt gençlerinin ve her canın kutsallığını ve ailelerinin tarifi imkansız acısını da bilirim. Bilmesem insanlığımdan eksilmiş olurum. Hepsi bu toprakların ortak acısı. Bizler hepimiz de bu toprakların insanlarıyız. Dolayısıyla sadece bir kısmını sayabildiğim tüm bu acılar hepimizin ortak acısı. Bu acıları birlikte anlamalıyız. 

"Acılarda ortaklaşamayanlar ne sevinçlerde ortaklaşabilir ne de yarınlarda. Her şeye rağmen oturup konuşmak, birbirini tanımaya, anlamaya çalışmak erdemli bir duruştur. Sorunların diyalog ve müzakereyle çözümüne katkı sunmak, her siyasetçinin asli ve ahlaki görevidir"