HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Özel harekatçıların dokuz gündür Cizre’de yaptığı PKK propagandasını 30 yıldır PKK yapmamıştır. Ben savcı olsam PKK’ye yardımdan tutuklarım. Halka hakaret eden, anonslar yapan özel harekatçıları ben savcı olsam PKK'ye yataklıktan soruşturma açarım. Gidin sorun emekli olmuşlarınıza, burada neler neler yaptılar sorun. JİTEM'ci abileriniz zamanında tabelamızı aşamazdık Cizre'de...” dedi.

Cizre’de sokağa çıkma yasağı 8.gününde devam ediyor. Cizre’ye ulaşmak için yürüyüşe geçen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’li Bakanlar ve HDP’li Milletvekilleri’nin Cizre’ye girmesine izin verilmedi.

Şırnak’ın İdil İlçesi’nde bekleyen HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekilleri İdil Belediyesi Kültür Merkezi’nde halkla birlikte grup toplantısı için bir araya geldi.

Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Hür ve kardeşçe yaşam konusunda ısrarlıyız. Şu esnaflarımızı yakanlara inanın barış nedir diye sorsanız, açıklayamazlar. Çünkü böyle bir dertleri olmadı. Çünkü hiçbir zaman özel TİM'leri tarafından köyleri basılmadı, çünkü hiçbir zaman bir gece evleri basılıp kaybedilmediler. İşkence tezgahlarındaki uygulamaları görmediler, yaşatmadılar. Allah yaşatmasın. Bu halk bunu gördü ve barış diyor. Korktuğu için barış demiyor. Barışın önemini bildiği için barış diyor. Biz de barış arayışı gerçekleştiriyoruz.

‘BU ATEŞ HER TARAFI YAKAR’

Bir acziyetten dolayı değil, korkudan değil, inandığımız barış diyoruz. Barış gelmezse ne kadar felaketin, bölgede yaşayan insanların başına geleceğini bildiğimiz için barış diyoruz. Batı'da yaşayan kardeşim Cizre'ye karşı sussak, yollarda olmasak inanın ki bu ateş her tarafı yakar. Zannediyor musunuz Bodrum Cizre'ye çok uzak. Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu olabilir mi? İstanbul'daki sessiz kalırsa kardeşlikten nasıl söz edecek?

Suriye böyle başladı, Irak böyle başladı. Halkının sesine kulak vermeyen kibirli burnu havada yöneticiler yüzünden bu hale geldi. Türkiye bunun kıyısında. 3 gündür Cizre'deki insanlarımız için uğraşmıyoruz, toplumun geleceğini kurtarmaya çalışıyoruz. Biz bunları yapmaya çalışırken hala Ankara'dan tehdit sesleri duyuyoruz.

‘BEDENİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYDUK’

Tam baldıran zehrinin içileceği güne gelindi bir bakıyorsunuz baldıran zehircileri ortada yok. Hani ne olursa olsun vazgeçilmeyecek dönülmeyecekti? Neredeler şimdi? O günler kolay güzeldi tabi. Çözüm sürecinin mutluluğu heyecanı ülkeni yüzde 95 çözüm sürecinin arkasında barışı desteklerken kürsülerde baldıran zehri içmek kolay. Hadi baldıran zehri içelim siyasetçiler olarak. Bize götürüsü ne olacak, bakmayacağız. Parti olarak kaybeder ama siyaseten kaybederiz. Koltuk kaybederiz ama barışı kazanırız. İnsanların yaşam hakkını güvenceye almış oluruz. Sayın Cumhurbaşkanı ve geçici hükümet bugünlerden ortak bir akılla çıkmak isterse çözüm sürecinde durduğumuz yerdeyiz. Diyalog, müzakere duruşumuzdan taviz vermedik. Bak baldıran zehri içiyoruz şuanda. Bedenimizi taşın altına koyduk. Siz binlerce polisle önümüzü kesiyorsunuz ama biz bedenimizi taşlara koyuyoruz, barış böyle aranır diyoruz.

‘ÇİLLER’DEN DAHA SERT BİR POLİTİKAYLA SİLAHA SARILDINIZ’

Kolay günlerde barış demek, samimiyet açısından yeterli olmuyor. Sizler de samimiyseniz bu kanı bir durduralım. Operasyonlar son terörist kalıncaya kadar devam edecek demek yerine 2 yıl önce verdiğiniz sözleri hatırlayın: bu işin silahla çözülmeyeceğini gördük demiştiniz. Şimdi Çiller'den daha sert bir politikayla silaha sarıldınız.

‘ÖLEN HER İNSANA YAZIKTIR’

Silahla barışa ulaşılır mı? Silah er geç susar. Tarih boyunca savaşlar olmuştur, milyonlarca insan ölmüştür. Halen yaşıyoruz görüyoruz. Ne olmuş sonuçta gelip masaya oturmuşlardır. Ben çok açık ve net söylüyorum 100 yıl bu savaş sürse PKK orada kalacak, ordu kalacak. Olan o gencecik bedenlere olacak. 100 yıl sürse 101 yılda müzakere olacak.

Bunu uzatmanın, her gün insanların ölümüne yol açacak savaşları uzatmanın ne faydası var? Eller tetikten çekilmeli, silahlar susmalı. Masayı devirmek erdem değildir. İlla da ben silahla çözeceğim demek yanılgıdır. İnsan kaybıdır, zaman kaybıdır. Ölen her insana yazıktır. Iğdır'da Dağlıca'da askere, polise yazıktır. Bunların hiçbiri olmayabilirdi. Çok yaklaşmıştık. Dolmabahçe deklarasyonundan sonra en ciddi aşamaya gelebilirdi. Biz yeniden o noktaya dönmedikçe kaosun yayılma ihtimali maalesef ki artarak devam edecek.

AKP’nin yapmak istediği HDP’yi değersizleştirerek insanların demokratik siyasete umudunu kırmaya çalışmaktır. İşte bu dağın yolunu göstermektir. Gelin bakın Cizre’ye insanların neden dağa çıktıklarını anlarsınız. Biz insanları HDP’ye çekmeye çalıştıkça devletin politikaları insanları ısrarla dağa itiyor.

Sanıyorlar ki polisi askeri yığdığınız da bir şey olacak, değişecek. Özel harekatçıların 9 gündür Cizre'de yaptığı propagandayı inanın 30 yıldır PKK Cizre'de yapmayı başaramamıştır.

Halka hakaret eden, anonslar yapan özel harekatçıları ben savcı olsam PKK'ye yataklıktan soruşturma açarım. Gidin sorun emekli olmuşlarınıza, burada neler neler yaptılar sorun. JİTEM'ci abileriniz zamanında tabelamızı aşamazdık Cizre'de..

‘İLK DEFA 30 YAŞINDA OHAL DIŞINDA NEFES ALDIM’

Cizre'de yaşananlar tesadüfi olarak ortaya çıkmış bir asayiş sorunu değil. Cizre konuşulurken bu gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. Cizre'de sonsuza kadar sokağa çıkma yasağı olmayacak. Ama sorun bitmeyecek. Sorunları çözme konusunda demokratik siyasetin rol alması gerekiyor. HDP olarak halkımızla beraber daha çaba sarf etmeliyiz. Gençlerimizin silahla değil, siyasetle sonuç almasını istiyoruz. Bunun için halkımız bize destek verdi. AKP'nin yapmaya çalıştığı da HDP'yi işlevsizleştirilerek halkın umudunu kırmak. İşte bu insanlara dağın yolunu göstermektir. Bir kaç gün, yıl sonra bazı sosyologlar yazıp çizecek Cizre'den kaç kişi dağa çıktı. Gelin bakın Cizre'ye neden dağa çıktıklarını anlarlar. Cizre'deki gençler nasıl demokratik siyaset yapacaklar?

80'lerde, 90'larda böyle yaptılar. 90'larda bu coğrafyanın tamamında OHAL vardı. Yıllarca. Bizim bütün çocukluğumuz onun içinde geçti. Ben ilk defa 30 yaşında OHAL dışında nefes aldım. Biz onun içinde büyümüş çocuklarımız.

‘KANI DURDURMAK ZORUNDAYIZ’

Bir zamanlar Cizre'ye parti tabelamızı asamazdık. Yoktu parti teşkilatımız. Biz imanla ve inançla halkı ayağa kaldıracağımıza inandık. O dönem parti tabelamızı astırmayanlar emekli ama partimiz yüzde 94 oy aldı Cizre'de. Bunu yapmaya devam edenler peşinen yenilmiş olanlardır. Bizler Cizre'nin yanındayız derken bu neden bütün Türkiye'nin yanındayız. Cizre yanıyorsa her yer yanıyordur. Batı'da faşizmi besliyorlar. Yarın bir gün barış sürecine dönelim dediğimizde yakılmış parti binaları, şehitler ve kırılmış halklar kalacak. Her yara kanadığı müddetçe biz barış arayışına girmekte zorlanıyoruz. Kanamayı durdurmadan ameliyat yapamazsınız. Biz asıl ameliyatı yapmak istiyorsak kanı durdurmak zorundayız.

Silahların susması konusunda taraflar birbirine masanın yolunu açabilecek pozitif mesajlar vermeli.

‘SU GÖNDERMEMİZE İZİN VERMİYORLAR’

Varsa gidip insanca çözelim diyoruz gitmemize izin vermiyorlar, su gönderelim diyoruz ona izin vermiyorlar. Bugün kendilerini güçlü hissedenler bir baksınlar geçmişte suç işleyenler şu ya da bu şekilde adalet önüne çıktılar. Biz Cizre'de yaşananların hukuk önünde hesabını soracağız. Sen ki Ankara'dan üç imzayla gönderilmişsin burada seçilmiş milletvekillerinin telefonuna bile çıkmıyorsun. 1 Kasım'dan sonra mahkemede anlatırsın. İçişleri Bakanı, burada iki bakan var, kendisi atanmış memur. Seçilmemiş. ''Sizi Cizre'ye sokmayacağım'' diyor. Zannediyorlar ki Cizre halkı teslim olmak için gün sayıyor. Siz kendi kendinizi bitiriyorsunuz işte. Ülkenin başına bela olmuş bu siyasi anlayış bu ülkeden silinmediği sürece ülkenin özgürlüğü açılmıyor.

DAYANIŞMA MERKEZİ KURULDU

AKP'nin kendi içindeki akil insanların düşünmesi lazım siz bu partiyi bunun için mi kurdunuz? Bunun için kurmadıysanız Gazze'yi ya da Kerbela'yı Cizre'de yaşatmamak için kurmadıysanız susmayın. Bugün suskun kalırsanız yarın konuşmaya hakkınız olmaz. Bunu söylerseniz insanlığınızı kurtarırsınız. Her partide barış isteyenler konuşur el ele verirse ortak barış arayışına dönüşür. Sizler burada zulme karşı onurlu bir duruş sergiliyorsunuz. Halkın etrafında dayanışma örgütleniyor, bizim buradaki varlığımız nedeni sonuç almak. Bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. İnsani sorunlarımızı bir iki saatte çözebiliriz. Bebekler mama bulamıyor. 10 milletvekilimiz oradalar. Su yok, ekmek yok. Bugün artık son bulmasını istiyoruz. Bu insani olmayan uygulamaların bitmesini istiyoruz. Biz bunlar için yola çıktık ve nihai barış olana kadar vazgeçmeyeceğiz. Yarından itibaren büyük bir bölge gezimiz var. Hem bölge gezimizi gerçekleştireceğiz hem Cizre'yle dayanışacağız.

HDP aynı zamanda İdil'de Cizre'yle dayanışma merkezi kurmuştur. Cizre'deki bu dram çözülene kadar milletvekillerimiz burada olacak.

‘ANKARA SİLAHLAR KONUSUNDA ISRARCI OLMAMALI’

Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek istiyoruz: Eğer sizler yaptığımız çağrılara olumlu yaklaşıp, kapıları aralarsanız halkımız barış sürecine hazır, yaptığımız çağrılara KCK'den olumlu yanıtlar geliyor. Silahların susmasına ve müzakereye hazırız diyor. Artık Ankara silahlar konusunda ısrarcı olmamalı. Bugün Cizre'de sokağa çıkma yasağını kaldırarak küçük küçük adımlarla bu işi barışa götürmemiz lazım.

Ölüm haberi duyduğumuzda insanlığımızdan kaybetmiş oluruz, oylarımızdan değil. Kanı durduramıyorsak varlığımızın bir anlamı yoktur. Biz tabutları izlemek için seçilmedik. Parlamentonun kendini feshetmemiz lazım. Anketler yapıp oylarına bakacaklarına biz ne verdik ki dememiz lazım. Seçimlerden sonra parlamento çalışamadı, hala kapalı.

‘ZORLA TİRAJ ARTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR’

Hükümete yalanla destek olan medya gruplarının gazetelerini almak, televizyonlarını izlemek israftır. Zorla tiraj arttırmaya çalışıyorlar. Bazen onlara üzülüyorum. Onların görevi şu süreci kolaylaştırmak değil, HDP Cizre'yi karıştırmak için yolda diyorlar. 9 gündür 24 saat sokağa çıkamamış Cizre. Su bulamayan Cizre. Orada huzur varmış biz huzuru bozmaya çıkmışız. Sen gazete olarak bunu yazarsan Batı'da da birileri çıkar HDP binalarını yakar.

Cizre'yle ilgili yaşananlar gün gelecek ortaya çıkacak. Sokağa çıkma yasağını veren Valiler suç işliyorlar. Korkmuyorlar savcı, hakim, mahkeme, hükümet arkamızda diyorlar. Şırnak Vali'sine sesleniyorum: sen bu yetkiyi nereden alıyorsun? Sokağa çıkma yasağı yazmıyor, gerekli tedbirleri alabilirsin yazıyorlar. Sokağa çıkma yasağı için parlamento ya da bakanlar kurulunun karar alması lazım. Bir kentin günlerce dışarı çıkmaması insan hakları ihlalidir. Mahkeme bugün sizin, devlet sizin peki 1 Kasım'dan sonra sizin olmazsa ne olacak? Çünkü hukuken sizden hesap sorulacak. Ne yapacaksınız?