İki yıla aşkın bir süredir Edirne E Tipi Cezaevi'nde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kendisi hakkındaki hak ihlali kararı için ‘Bizi bağlamaz’ sözlerini içeren açıklamasına tepki gösterdi. “Hükümet, yargı gibi keskin bir kılıcı elinden bırakmak istemiyor” açıklamasında bulunan Demirtaş, “Peki Hükümetin elindeki keskin kılıç sadece beni mi kesmek istiyor sizce? Milyonlarcanız kesildiniz zaten ve emin olun ki kesilmeyeniniz kalmayacak, sessiz kalınırsa. Bu nedenle itiraz edin. Boyun eğmeyin. Korkmayın, bütün demokratik haklarınızı sonuna kadar kullanın” dedi. 

Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağına dair haber ve yorumlara teşekkür etti, fakat aday olmayacağını belirtti. Demirtaş, "Böyle bir niyetim yok. Dışarıda bu görevleri yapabilecek binlerce arkadaşım var zaten" ifadelerini kullandı.

"HİÇ KİMSENİN GÜVENLİĞİ KALMAZ"

Demirtaş’ın Twitter'dan her pazartesi günü saat 19.00'da paylaştığı mesajların bu haftaki bölümü şöyle:

Neden vergi öderiz? Devlet dediğimiz yapı eğitim, sağlık, güvenlik, ulaşım, iletişim ve tabii ki adalet hizmetlerini bize sunsun diye. Devlet bu hizmetleri sunarken hepimize eşit davranmak zorunda elbette. Bu hizmetler yürütülsün diye de geçici süreler için hükümetler seçeriz.

Devletin verdiği tüm hizmetler önemlidir ama bunlar arasında yargı hizmeti çok özgün ve özeldir. Yargının temel görevi, belli bir süre için görev verilen hükümetlerin hizmet verirken yurttaşlara haksızlık yapmasını ve yurttaşların birbirlerine haksızlık yapmalarını önlemektir.

Yargı görevini düzgün yapamazsa ortaya önce kaos, sonra da ağır hükümet zulümleri çıkar. Bu nedenle yargının bağımsız, tarafsız ve adil çalışacak şekilde güçlü olması çok önemlidir. Çünkü yargı hepimiz adına hükümeti de denetler ve bizi korur.

Peki yargı hükümeti denetleyemez, tam tersine hükümet yargıyı denetleyecek gücü ele geçirirse ne olur? Hiç uzatmayalım, faşizm olur onun adı. Tuz kokmuş olur. Toplumda adalete olan inanç çöker. Korku ve panik başlar. Hiç kimsenin güvenliği kalmaz.

"DUR DEMEK ZORUNDAYIZ"

İşte AİHM kararı da, Türkiye’de gelinen aşamada durumun ne kadar vahim olduğuna dikkat çekiyor. Peki Hükümet bundan ders çıkarıp anlamaya çalışıyor mu? Hayır. Aksine, “bizi bağlamaz” diyebiliyor. Çünkü yargı gibi keskin bir kılıcı elinden bırakmak istemiyor.

Kim itiraz edecek peki? Öncelikle onurlu yargıçlar, avukatlar, sen, ben, hepimiz. Yargıyı topluma karşı acımasızca ve silah gibi kullananlara yüksek sesle dur demek zorundayız. Biz dışarıda bunu yapıyorduk, içeriden yapmaya devam ediyoruz.

Adalete olan inanç çökünce, başımıza bir şey geldiğinde sığınabileceğimiz tek bir merci bile olmadığından, “hükümete biat etmek dışında hiçbir şey güvenli değil” diye düşünmeye başlarız.

Önce ilkelerimizden, sonra inançlarımızdan, ardından düşüncelerimizden, son olarak da onurumuzdan vazgeçmek zorunda kalırız. Bu da bizi hiçleştirir ve mutsuz eder. Giderek toplum olmaktan çıkar, kalabalıklar sürüsüne dönüşürüz. Tabii, olup bitene itiraz etmezsek.