Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması amacıyla sürdürdükleri adalet arayışlarının 534'üncü haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Kayıplar belli, failler nerede?" yazılı pankart açan Cumartesi Anneleri, ellerinde gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı.

14 Haziran 1994 günü Mardin'in Kızıltepe ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Abdülvahap Ateş'in akıbetinin sorulduğu eylemde, ilk olarak gözaltında kayıp Kenan Bilgin'in ağabeyi İrfan Bilgin konuştu. Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde onlarca faili meçhul cinayetin işlendiği, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de 12 Eylül Darbesi'nin mimarı Kenan Evren gibi hesap vermeden gittiğini belirten Bilgin, "Faili meçhul cinayetlerin yüzde 90'ında adı geçen bu resimlerin tek sorumlusu Demirel hesap vermeden gitti" dedi. Demirel'in ölümünün ardından AKP Hükümeti tarafından "yas" ilan edilmesine de tepki gösteren Bilgin, Demirel'in ölümünün ardından yapılan, "büyük izler bıraktı" açıklamalarını hatırlatarak, "Evet gözaltına kayıplar ve idamlarla hatırladığımız Demirel ve ekibi, Tansu Çiller ve öğrencileri, büyük izler bıraktı. İki elimiz yakasında olacak. Bunların bu düzenini yıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

TOSUN: DEMİREL'İN KİRLİ YÜZÜNE BAKAMADIĞIM İÇİN ÜZÜLDÜM

Ardından 19 Ekim 1995'te kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun konuştu. Demirel'in hesap vermeden gittiğini söyleyen Tosun, "Ben Demirel'in ölümüne üzüldüm. Onun yakasından tutup, kirli yüzüne bakamadığım için üzüldüm. Demirel bu dünyada güzel yaşadı ama öbür dünyada bizim iki elimiz yakasında olacak. Sonuna kadar senden hesap soracağız. O azabı çekeceksin" dedi. 1993 yılında Urfa'da kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın eşi Kezban Taşkaya da, "Eşim kaybedildiğinde Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı'ydı. Hesap vermeden gitti. Ben ve çocuklarım ona hakkımızı helal etmiyoruz" dedi.

'DEVLET HALKIN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKARAK YALAN SÖYLEMEYİ ONDAN ÖĞRENDİ'

1995'te gözaltına alındıktan sonra katledilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak, Demirel'in onlarca insanlık suçu işleyen devletin önemli isimlerinden biri olduğunu söyledi. Devletin Demirel'e çok şey borçlu olduğunu söyleyen Ocak, "'Fırat'ın kenarında kaybolan kuzudan ben sorumluyum' diyen de, gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman'ın annesine, 'oğlunu cebimde mi çıkarıp vereyim?' diyen de Demirel'di. Bu devlet halkın gözlerinin içine baka baka yaşan söylemeyi ondan öğrendi" ifadelerini kullandı.

DARP EDİLEREK GÖZALTINA ALINDI

Ardından yapılan haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanı Hatice Kalpaklı okudu. Abdülvahap Ateş'in, 14 Haziran 1994 günü Mardin'in Kızıltepe ilçesi Kırkkuyu Köyü'ne yapılan baskında ağabeyi Abdurrahim Ateş ile birlikte şiddetli şekilde darp edildiğini ve gözaltında alındığını söyledi. Gözaltına alındıktan sonra Ateş'ten bir daha haber alınamadığını, Ateş ailesinin tüm başvurularının da sonuçsuz kaldığını dile getiren Kalpaklı, ailenin ve İHD'nin ısrarlı takibi sonucunda 22 maktulün katledilmesiyle ilgili başlatılan soruşturmanın 20 Haziran 2014 yılında davaya dönüştüğünü söyledi.

'YARGI FAİLİ KOLLAMAYA DEVAM EDİYOR'

Dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur'un da aralarında bulunduğu 9 sanık hakkında açılan davanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmasının, "Üst düzey komutanların yargılanması için HSYK'dan izin alınması" gerekçe gösterilerek durdurulduğunu belirten Kalpaklı, yargının mağduru değil faili kollama pratiğinin devam ettiğini vurguladı.

(DİHA / Foto: @alikenanoglu )