Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın "Ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemini başlatıyoruz" açıklamasına atıfta bulunan Davutoğlu, "Öncelikle iktidarınızdaki bu zikzak milletimize anlatın. Dün demokrasinin d’sinden, dün hukuk devletinin h’sinden korkan bu iktidara bugün ne oldu? Yine mi dış mihrak etkisi yoksa! Bu enkazın üzerini örtecek kılıf bulamazsınız. Düne kadar yaptığın, söylediğin, dillendirdiğin ne varsa tam tersini söyle bunun ismi reform olsun! Kendini inkar et, ismi reform seferberliği olsun" ifadesini kullandı.

Siyasi parti liderlerinden randevu talep ettiklerini dile getiren Davutoğlu, "Buradan başta AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan olma üzere iktidara da bir kez daha sesleniyorum. Randevu ve görüşme talebimize şimdiye kadar bayramlaşma taleplerimize bile olumsuz cevap verme tutumunuz değiştirin" diye konuştu.

"Bu iktidara bakınca milletin gördüğü bir tek şey var: Eski Türkiye!" diyen Davutoğlu, "Millete borcunuzu ödeyin. 2016’dan beri millete birikmiş bir borcunuz var. Bu borç en az iki kişilik bir borç: Erdoğan-Albayrak borcu" dedi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün açıklamalarına değinen Davutoğlu, “Yeni atanan adalet bakanı Gül’e de Adalet Bakanlığının hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Kendisi göreve başladığı ilk gün hukuk devletinin içine düştüğü acziyeti, yargı sisteminin berbat halini, hakimler ve savcıların bağımsızlığın b’sini bile unuttuklarını görmesi ve dillendirmesi yerinde olmuştur. İnşallah kendisinden önceki bakan, hükümet ve cumhurbaşkanının yol açtığı adalet felaketi ve enkazını kaldırabilir” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Her zaman söylediğimiz gibi önce siyasi iklimi sonra siyasi dengeleri ve nihayetinde de siyasi sistemi değiştirerek ülkemizin ufkunu açacağız. Bu önerimizi kendileriyle paylaşmak üzere bütün siyasi parti liderlerinden randevu talebinde bulunuyoruz.

"KILIÇDAROĞLU'NU DA ZİYARET EDECEĞİZ"

İlk olarak dün İYİ Parti genel Başkanı sayın Meral Akşener’i ziyaret ederek hem geniş kapsamlı istişarelerde bulunduk hem de önerimizi kendisiyle paylaştık. Gösterdikleri misafirperverliğe teşekkür ederim. Ayrıca siyasal sistem konusunda çok sağlam bir ortak zemine sahip olduğumuz görmek de bizi çok memnu etti. Yarın da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek görüşlerimiz paylaşacağız.

"GÖRÜŞME TALEPLERİNİ REDDETMEK ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİNİN ESERİDİR"

Buradan başta AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan olma üzere iktidara da bir kez daha sesleniyorum. Randevu ve görüşme talebimize şimdiye kadar bayramlaşma taleplerimize bile olumsuz cevap verme tutumunuz değiştirin. Bu konuda da bir reform yapın ve selam verenin selamını alma farzını yerine getirin. Korkmayın, bizimle istişareden ve görüşmeden sadece fayda görürsünüz. Şu anda farklı görüş ve yaklaşımlara sahip olsak da Biz düşman ya da hasım değiliz.  Görüşme taleplerini reddetmek özgüven eksikliğinin eseridir. Biz ne zaman ve hangi formatta olursa olsun herkesle görüşmeye hazırız.

Kongremizdeki sonraki iki hafta içinde ülkemizde oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor.

Gelin birlikte bu manzaraya bir bakalım.

Eğer manşetleri, haberleri ve ülkenin başındakilerin açıklamalarını ciddiye alırsanız şöyle bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu düşünebilirsiniz:

Yeni bir iktidar göreve gelmiş, ülkenin yıllarca içinde bulunduğu sıkıntıları dile getiriyor, bir enkaz aldıklarını söylüyorlar, yeni dönemde bir “reform seferberliği” başlatarak geçmişin bütün yanlışlarını, sorunlarını ve krizlerini çözecekler.

Bunu özetlemek için de Cumhurbaşkanı vatandaşa “acı reçete” yazmak zorunda olduklarını söylüyor.

Bizde de Sayın Erdoğan’a yeni görevinde başarılar dilememizi bekliyorlar. Erdoğan’ın ülkeyi iflasa sürükleyip “hakkımızda hayırlısı olsun” diyerek kaçıp giden ekonomi bakanından teslim aldığı enkazı kaldırması için bizim de “hakkınızda hayırlısı” dememizi bekliyorlar. Hatta daha ileri gidip henüz bir haftalık bir iktidara zaman tanımamız gerektiğini söylemeye getiriyorlar.

Aynı şekilde yeni atanan adalet bakanı Gül’e de Adalet Bakanlığının hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Kendisi göreve başladığı ilk gün hukuk devletinin içine düştüğü acziyeti, yargı sisteminin berbat halini, hakimler ve savcıların bağımsızlığın b’sini bile unuttuklarını görmesi ve dillendirmesi yerinde olmuştur. İnşallah kendisinden önceki bakan, hükümet ve cumhurbaşkanının yol açtığı adalet felaketi ve enkazını kaldırabilir.

"18 YILLIK İKTİDARA 18 GÜNLÜK İKTİDAR MUAMELESİ Mİ YAPALIM?"

Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir, ne bekliyorsunuz? 18 yıllık iktidara hiçbir şey olmamış gibi 18 günlük iktidar muamelesi mi yapalım? Bu milletin zekasına, vatandaşın vicdanına ağır bir hakaret değildir de nedir? Kendinize gelin. Bu iş sizin aile içi gerilimleriniz, kaprisleriniz, çekişmelerinize benzemez. Bu iş milletin emanetinin üzerinde titreme meseledir. Siz o emanete ihanet ettiniz. Siz hafıza kaybına uğramış olabilirsiniz ama milletin hafızası kaybolmaz, yanılmaz.İşlediğiniz her cürmü, attığınız her yanlış adımı, atadığınız her liyakatsiz ismi, yaptığınız her hukuk duşu uygulamayı millet dün gibi hatırlıyor ve unutmayacak.

Önce milletten özür dileyeceksiniz, özür. Ardından da bütün bu enkazın ve iflasın seçimlerde hesabını vereceksiniz. Bu ülke sizin duygu halinize, aile içi gerilimlerinize, eski Türkiye artığı ortaklarınızla milletten sakladığınız anlaşmalarınızla yeni bir döneme giremez. Bu iktidara bakıp yeni bir dönem gören sadece serap görür. Sadece kendisini kandırır.

"BU İKTİDARA BAKINCA MİLLETİN GÖRDÜĞÜ BİR TEK ŞEY VAR: ESKİ TÜRKİYE!"

Bu iktidara bakınca milletin gördüğü bir tek şey var: Eski Türkiye! İki katına çıkmış borç, delik deşik olmuş bütçe, çılgınca israf, yolsuzluk projeleri, üç-beş müteahhit düzeni, çift haneli faiz-enflasyon-işsizlik, Allah’ın her günü gelen zamlar…

Bu enkazın üstünü örtecek kılıf bulamazsınız. Hele lafla bu enkazın üstünü, bu yıkımın üstünü hiç örtemezsiniz. Üstüne üslük laflarınız da kendinizi inkardan ibaret. Şu çelişkiye bakar mısınız: Erdoğan kendisini inkar ettikçe işler iyiye gidecekmiş. Düne kadar söylediklerinden ve yaptıklarından vazgeçerse işler iyiye gidecekmiş. Cumhurbaşkanı, Erdoğan'a muhalefet ederse ülke düzlüğe çıkacakmış. Düne kadar ne yapıyorsa onlardan vazgeçerse ekonomi düzelecekmiş. Düne kadar yaptığın, söylediğin, dillendirdiğin ne varsa tam tersini söyle bunun ismi reform olsun! Kendini inkar et, ismi reform seferberliği olsun!

"NE ZAMAN FAİZCİ OLDUNUZ?"

Düne kadar faize savaş açtığını söyleyen Erdoğan geçen hafta bir tek mesaj verdi: Faizleri artıracağız. Konuştuğu, söylediği, dillendirdiği şeylerin türkçesi bu: Faizleri artıracağız Hani ne oldu faiz lobisine, dış güçlere, kumpas kuranlara… Ne zaman faizci oldunuz.

Dünyada faizler sıfır veya ekside biz de zaten yüzde 15. Dünyanın 15 katı faiz veriyoruz! Yetmiyor Erdoğan konuşmalarıyla faizin daha da artacağı sinyali veriyor! Ne yapacaksınız Sayın Erdoğan faizleri. Merkez Bankası’nın girişinde faiz yüzde 10 yazıyor. Ama kapıdan değil pencereden girerseniz yüzde 15 veriyor.

Böyle bir yönetim rezaleti. Şimdi kaç olacak bu faizler. Kapıdaki faiz mi artacak yoksa pencereden görünen faiz mi? Kaç olacak faizler? Sizi duyunca kendinden geçen piyasa en az yüzde 20 bekliyor. Yüzde 19 mu olacak 20 mi yoksa daha fazla mı? Ne oldu faiz düşmanlığınız?

Bu milletin bütün kaynaklarını faize peşkeş çekeceğiz diyorsunuz, öyle mi? Bunun duyan piyasa da coşuyor, kendinden geçiyor. Bir anda ne demokrasi ne insan hakları ne yönetim krizi ne ahlak krizi… Hiç bir şeyi umursamıyorlar.  Yeter ki cepleri dolsun. Ülke batmış bitmiş, milletin soluğu kesilmiş umurlarında değil.

Piyasa simsarlarına da iki çift sözümüz var. Bu ülke sizin borsanız, pazarınız, dükkanız değil. Bu ülkede bir millet yaşıyor, MİLLET! O milletin hiç bir sancısına aldırmadan üç tane sermaye dostu, piyasa dostu ve kar dostu cümle duyunca bu ülke güllük gülistanlık olmuyor, İŞLER YOLUNA GİRMİYOR.

Borsa simsarlarının, finans kap kapçılarının, karından başka hiçbir şeyi umursamayanların cepleri dolacak, keyifleri yerine gelecek diye bütün krizlerin anası olan demokrasi açığına gözümüzü kapatacak değiliz.

Sizin kasalarınız, hesaplarınız yeniden dolacak diye milletin cebinin ve kursağının boşaltılmasına sessiz kalmayacağız. Siz kısa vadede cebinizi dolduracaksınız diye, son yıllarda kaybettiklerinizi telafi edeceksiniz diye biz sessiz kalmayacağız. Milletimiz acı reçeteyi içecek bu simsarlar ve iktidar da hiçbir şey olmamış gibi keyfini sürecek, öyle mi! Asla buna müsaade edilemez.

Bu akıl dışı, ahlak dışı ve vicdan dışı yönetimin faturasını önce millet ödemeyecek.

Bu faturayı önce siz ödeyeceksiniz. Öyle beş yıl boyunca ülkeyi aile şirketi gibi yönetip ardından da kusura bakmayın affımızı istiyoruzla olmaz bu iş. Ekonomi bakanı ülkeyi iflasa götürüp ardından da affınızı istiyorum diyecek, cumhurbaşkanı da oğlunu affedecek. Biz de buna sessiz kalacağız. Yok öyle yağma.

"AF DİLEME MİZANSENLERİYLE KURTULAMAZSINIZ"

Sattığınız 120 milyar doların, Milletten alıp yandaş üç beş şirkete verdiğiniz milyarların, Yolsuzluk projelerine döktüğünüz milyarların, Milletin cebinden alıp israf ettiğiniz milyarların, 1 Trilyon dolara gidecekken 600 milyar dolarlara düşürdüğünüz milli gelirin, Euro’yu 10 liraya, doları 9 liraya çıkarmanın, Faizcilerin, bankaların, dev şirketlerin kasasının derdine düşüp vatandaşı unutmanın, Enflasyonu, faizi ve işsizliği çift haneli rakamlara çıkarmanın, 300 doların altına indirdiğiniz asgari ücretin hesabını vereceksiniz.

Öyle af dileme mizansenleriyle kurtulamazsınız. Böylesine bir yıkımdan kimse afla kurtulamaz, bu öyle ha bire vergi affı getirdiğiniz müteahhitlerin affına benzemez, Millet yaptığınız yıkımı, sebep olduğunuz felaketi affetmez, Hukuk devletinde, demokrasilerde hükümetler, iktidarlar af dileyemezler. Öyle af çıkardığınız tecavüzcünün, hırsızın, gaspçının durumuna benzemez bu.

Demokrasilerde ekonomiyi batıran iktidarlar istifa ederler istifa.

Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’yi iflasa sürükleyen ve ardından pişkince af isteyen bakanını daha bir kaç ay önce Ayasofya’nın önünde göğsünü gere gere savunmuyor muydu? Beş yıldır Türkiye’yi iflasa götüren ve sonra af isteyen ekonomi bakanının bütün adımlarının, kararlarının ve saçmalıklarının arkasında sonuna kadar siz durmadınız mı?

Ne diyorsunuz şimdi? Faiz enflasyonunun hala sebebi mi değil mi? Ekonomik bir kriz var mı yok mu? Ekonomimiz uçuyor mu yoksa çakılıyor mu? Ekonomimiz şahlanıyor mu yoksa batıyor mu?Dolara bakıyor musunuz bakmıyor musunuz? Merkez Bankası’nın rezervleri eksi de mi yoksa kasa dolu mu? Ekmek bulamayanlar var mı yok mu? Aç insanımız var mı yok mu? İşsizler ordusu var mı yok mu? Erdoğan’ın ifadesiyle 24 ay sonra dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına mı giriyoruz yoksa Türkiye’yi G-20’de 20. sıraya mı düşürdünüz? Bütün bunlara cevabınız nedir?

Önce onu duyalım.

Sayın Erdoğan yeni bir reform seferberliğinden bahsediyor. Hayırdır! Öncelikle iktidarınızdaki bu zikzak milletimize anlatın. Dün demokrasinin d’sinden, dün hukuk devletinin h’sinden korkan bu iktidara bugün ne oldu? Yine mi dış mihrak etkisi yoksa!

"İKTİDARIN EN SON ALACAĞI SIFAT: YERLİ VE MİLLİ"

Bu iktidarın en son alacağı sıfat yerli ve milli olabilir. Bu iktidar diyor ki: Bana hiç bakmayın! Benim bir iradem yok. Düne kadar Trump’ın nöbetçisi oldular şimdi de Biden’ın nöbetçisi olmaya hazırlanıyorlar! Bütün hikaye budur. Bunu açıkça söylemek gerekiyor.

Biz her türlü demokratikleşmenin, her türlü hukuk devletinin güçlenmesinin yanında oluruz. Ama biliriz ki başka başkentlerin telkinleriyle gelecek demokrasi de, başka başkentlerin korkusuyla atılacak adımlar da sahtedir, yalandır ve sürdürülemezdir. Samimi bir iktidar, yerli bir iktidar, yerli bir hükümet Biden’a, Putin’e, Trump’a bakıp ülkesinin demokrasisini şekillendirmez. Milletine bakar, milletine.

Bunlar milletin sesini unutalı çok zaman oluyor. Tam da bu yüzden sahici ve samimi olmayan bir şekilde demokrasiyi, adaleti ve hukuk devletini hatırlamaları bir seraptan başta bir şey değildir.

Erdoğan samimi ve sahici bir şekilde demokrasi ve hukuk devleti diyorsa kendisine cevabımız bellidir:

1. Bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemini kaldırmak üzere hızla adım atın sonra destek talep edin biz de bakalım. Tam demokratik bir güçlendirilmiş parlamenter sistem için adım atın, biz de gereken desteği verelim.

2. Yargıdan, adaletten, hakimlerden, savcılardan elini çek hepsi özgür kalsın. Adalet bağımsız bir şekilde işlesin. Son dört beş yıldır atadığınız FETÖ’nün hakimleri ve savcıları gibi talimatla hareket eden ne kadar savcı ve hakim varsa bir an evvel temizleyin. Sonuna kadar destek verelim.

3. Milyonlarca Kürt vatandaşımızın oylarını yok sayan kayyım düzenine son verin. Sırf siyasi baskı olsun diye hapse attığınız yüzlerce, binlerce siyasi figürün haksız mahkumiyetlerine ve yargılamalarına son verin. Biz de sonuna kadar destek verelim.

4. Yolsuzluk düzenine son verin. Kamu bankalarının milletin kaynaklarını üç beş firmaya peşkeş çekmesine son verin. Son yıllarda bu şekilde verilmiş kredileri hızla geri çağırın. Biz de sonuna kadar size destek verelim.

5. Varlık Fonunu hemen lağvedin. Varlık Fonu dolayısıyla ortaya çıkan zararın hesabını verin. Biz de sonuna kadar destek verelim.

6. Polisin ve yargının 1990’lar manzaralarını elini kolunu sallayarak hayata geçirmesine dur deyin. İnsanların protesto ve gösteri hakkını yasaların izin verdiği azami sınırlar içerisinde istedikleri gibi kullanmasına hukuksuz engeller çıkarmayın.

7. Seçilmişlere karşı her türlü vesayetin, engelin ortadan kaldırılmasını sağlayan. Bir polis memurunun seçilmiş milletvekilinin üzerine yürüme cesaretine son verin.

8. İfade hürriyetinin önünü tamamen açın. Üç maymuna dönmüş bu medya düzeniyle sadece dünyaya rezil oluyorsunuz. Ülke içinde trollerden oluşan bu cahil sürüsünün söylediği hiçbir şeyi kimse zaten izlemiyor, zaten inanmıyor.

9. 1990’ları aratmayan insan hakları ihlallerinin hızla soruşturulmasını sağlayın. İşkence, yargısız infaz, kaybolma iddiaları alıp başını gitmiş durumda. Tam demokratik bir Türkiye için polisin, askerin ve yargının demokrasi karnesini düzeltin. Biz de sonuna kadar destek verelim.

10. Tam demokratik Türkiye için, bütün vatandaşların kendisini diliyle, diniyle, mezhebiyle, bölgesiyle, mesleğiyle, memleketiyle Türkiye’ye ait hissedeceği bir yeni anayasa gündemini getirin. Biz de sonuna kadar destekleyim.

Bütün bunları yapın. Ama hepsinden önemlisi millete borcunuzu ödeyin:

2016’dan beri millete birikmiş bir borcunuz var. Bu borç en az iki kişilik bir borç: Erdoğan-Albayrak borcu.

Yargıdan medyaya, polisten bankalara, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden Merkez Bankasına, Üniversitelerden BDDK’ya, Savunma sanayi şirketlerinden Hazineye, Varlık Fonundaki şirketlerden Televizyonlara, Milletvekillerden Belediyelere, Gazetelerden Sosyal medyaya, Trol çetelerinden Trump’ın damadı Kusher’e… Liste uzun.

Siz önce Erdoğan-Albayrak “parti-kamu-özel sektör devletinin” hesabını verin millete. Kaç liraya mal oldu sizin bu devletiniz. Evet milli gelirimiz 1 Trilyon dolara bu sene çoktan ulaşacakken Erdoğan-Albayrak kamu-özel sektör devleti yüzünden 600 milyar dolarlara inmiş oldu. Önce millete kaybolan, heder olan, çarçur ettiğiniz 300 milyar doların hesabını verin. Erdoğan-Albayrak felaketinin, faturasının hesabını vermeden zeytinyağı gibi üste çıkıp bir de utanmadan reformdan bahsedemezsiniz."