Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’de basın özgür olduğunu iddia ederek, “Türkiye basın özgürlüğünün sonuna kadar yaşandığı demokratik bir ülkedir ve böyle kalacaktır. Ne 90’lı yıllarda olduğu gibi hükümet indiren hükümet çıkaran bir basın söz konusu olacak ne de baskı altında olan bir basın söz konusu olacak” ifadelerini kullandı.

AKP grup toplantısında konuşan Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

SIĞINMACILAR

“Halep ve civarında yaşayan milyonlarca Suriyeli için yeni ve büyük bir insani trajedinin içindeyiz. Halepliler Halep-Azez arasında Azez ile sınırımız arasındaki kampta yaşayan 70 bin kardeşimiz sadece Türkiye’ye ve AK Parti kadrolarına güveniyorlar.

“Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti müşfik bir el, herkese açık bir gönül ve kudretli bir ülke olarak bu kardeşlerimizin yanı başında olmasaydı bu kardeşlerimiz nereye gideceklerdi?

“Hangi mazlum millet varsa biz onun yanındayız. Askeri harekâtın bu yoğunlukla devam etmesi halinde 70 bin Suriyeli göçmenin sınırlarımıza yönelme ihtimali var.

“Biz zorda olan canını kurtarmaya çalışan hiçbir kardeşimize kapımızı kapatmadık, kapatmayacağız. Ancak uluslararası toplumun başta ABD ve Rus yönetimlerinin artık samimi davranması, gerçeklerle yüzleşmesi lazım.

“Suriye’de adil ve kalıcı bir barışın, bir çözümün gerçekleşmesi için artık çok fazla vaktimiz yok. Çözüm için bölgede bulunduğunu söyleyenler maalesef bugüne kadar çözümü sağlamak yerine meselenin daha da düğümlenmesine sebep oldular.”

MERKEL’E GÖRÜŞME

“Kendisini Çankaya Köşkü’nde ağırladık ve iki ülke arasındaki ilişkilerin yanı sıra Suriye konusunu ve özellikle de mülteci sorununu ele aldık. Avrupa’da mülteci sorunu sebebiyle üzerinde en fazla baskı hisseden iki ülke varsa biri Türkiye’dir biri Almanya’dır.

“Sayın Merkel ile konuyu bütün açıklığıyla ele aldık ve 10 önemli konuda birlikte hareket etme noktasında mutabakata vardık. Almanya’ya gösterdiği duyarlılık için Merkel’e gösterdiği liderlik için teşekkür ediyorum.

“Mültecilere kapılarını açması ve bu konuda gereken adımları atması yönünde bütün baskılara rağmen gösterdiği kararlılık mutlaka tarihte hak ettiği yeri alacaktır. Almanya ile geliştirdiğimiz bu iş birliğinin diğer ülkelere de örnek olmasını diliyorum.”

‘TERÖRLE MÜCADELE EYLEM PLANI’

“Hazırladığımız eylem planının adını bundan sonra ‘Birlik, Huzur ve Demokrasi Eylem Planı’ olarak ilan ediyorum. Bundan sonra hep böyle anacağız. Bir olacağız, huzur içinde olacağız, demokrasiyle yaşayacağız.

“Bu eylem planıyla birliğimizi tahkim edeceğiz. Demokrasimizi derinleştireceğiz. Biz bu eylemleri kardeşlik, eşit vatandaşlık ve demokratikleşme mücadelemizin bir ileri adımı olarak değerlendiriyoruz.

“Açıkladığımız paket sadece güvenlik paketi değil, huzur ve güven paketidir. Birliğimizi tahkim etmeyi, huzurumuzu korumayı ve demokrasimizi geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu adımlar yaraların sarılması, yıkılanın yapılması ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi için atılıyor.”

“Şu anda elimizde çok kapsamlı bir çalışma planımız var. Bu çerçevede eylem planımız çok yönlü, çok kapsamlı bir hazırlığın ürünüdür. Eylem planımızda yer alan tedbirleri niteliklerine göre 10 başlıkta bizzat tanzim ederek paylaştım.

“Bütün bu paketin esası milletin vicdanıyla devletin aklını buluşturmaktır. Parçalayıcı anlayış yerine birleştirici, bütünleştirici millet anlayışımızla insan ve vatandaş odaklı bir devlet anlayışını yerleştireceğiz. AK Parti hareketinin temel felsefesi birleştirici, bütünleştirici bir millet anlayışını egemen kılmaktır.”

“Bu ziyaretlerimin iki teşekkür sebebi vardır. Biri, 1 Kasım seçimlerinde bize verilen o muazzam desteğe teşekkür. Her biri için gece gündüz çalışacağımızın sözünü bir kez daha ifade ediyorum. İkinci teşekkür terör örgütünün bütün çabalarına, bütün provokasyonlarına rağmen bölge halkının terör örgütüne değil; devletin şefkatli elini tutmuş olması dolayısıyla bölge halkına teşekkür etmek.

“Bunların hesabı şuydu. Dışarıdan onların kulaklarına fısıldanan birtakım planlarla Türkiye’yi bölmeye çalışacaklardı ve zannettiler ki bölge halkı onların yanında duracak. Her zaman inancına inandığımız bölge halkı bunlara yüz vermedi. Huzur ve demokrasi operasyonunda devletinin, milletinin yanında yer aldı.”

OPERASYONLAR

“Demokrasilerin, özgürlüklerin yaşanmasının asgari şartı kamu düzenidir. Kamu düzeni hepimizin düzeni. Cizre’de, Silopi’de, Sur’daki düzen hepimizin canını, malını, namusunu teminat altına alan düzendir. Bu sağlanacak. Bunun sağlanması için ne gerekiyorsa yapılacak ve kimse vehme kapılmasın.

“Tek bir silah kalmayana kadar da bu mücadelemiz devam edecek. El yapımı patlayıcıların tespit ve imhası için gerekli teknoloji ve ekipman geliştirilecek. Terör örgütünün tedarik kanallarını kapatmak üzere kara sınır kapılarıyla deniz ve havalimanlarının operasyon imkânları güçlendirilecek.

“Silopi tümüyle temizlendi. Ama hiç kimse zannetmesin ki eski düzene geri dönülür bir gün. Her türlü güvenlik tedbiri alınacak ve bir daha buralarda illegal yapılanmaların olmaması için gerekli kamu düzeni inşa edilecek.”

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

“Türkiye basın özgürlüğünün sonuna kadar yaşandığı demokratik bir ülkedir ve böyle kalacaktır. Ama aynı şekilde bütün medyadan, basın çalışanlarından da beklentimiz Türkiye’nin ortak meselelerinde aynı geminin içinde olduğumuz gerçeğinde hareket etmeleridir.

“Ne 90’lı yıllarda olduğu gibi hükümet indiren hükümet çıkaran bir basın söz konusu olacak ne de baskı altında olan bir basın söz konusu olacak. Herkes işinin gereği dolayısıyla halk önünde gerekirse hukuk önünde hesap vermeye hazır olacak.”

“Büyükşehir Belediye Başkanı Yeşilli Belediyesi’ne AK Partili diye su getirmiyor. Midyat’ta yol yapılmamış sebep yine aynı. Şimdi bunlar merkezden yapılacak ama büyükşehrin kaynağından kesilecek. Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ama asla istismara izin verilmeyecek.

Belediye kanunlarında gerekli değişiklikler yapılacak. Patlayıcı yapımında kullanılan gübre satımının takibi yapılacak. Teröre destek verdiği hukuken ispatlanmış kamu personelinin kamuyla ilişkisi kesilecek. Doğu ve güneydoğuya gittiğim her yerde halktan doğrudan bilgilendirmeler alacağız ve bunun gereğini yapacağız.”

“Öyle bir algı oluşturuldu ki sanki bütün bu süreçlerde muhatap tek bir taraftır. Muhatap, bütün bir millettir. Muhatap, bölge halkıdır. Muhatabımız bütün halktır, sivil toplumdur, kanaat önderleridir. Ama elinde silah olan kim olursa olsun kesinlikle muhatap alınmayacaktır. Elinde silah olanın muhatabı milletin bileğidir, yüreğidir. O silahı alana kadar o bileği çalıştıracağız.”