İsmini araştırma ve geliştirmeden alan ABD merkezli düşünce kuruluşu RAND (Research ANd Development-RAND), “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporundaki “orta kademe askerler rahatsız, yeni bir darbe girişimi bile olabilir” iddiasıyla Türkiye’nin gündemine bir kez daha oturdu.

Türkiye’de kamuoyunun özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra haberdar olduğu ve 14 Ocak 2020’de yayımlanan “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası: ABD ve Türkiye Stratejik Partnerliği ve ABD Ordusu İçin Çıkarımlar” başlıklı son raporuyla tekrar gündeme gelen RAND Corporation II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında kurulduğu 1948’den bu yana faaliyet gösteriyor.

İlk olarak Project RAND adıyla kurulan organizasyon, ordu planlamasıyla araştırma ve geliştirme kararları arasında bir köprü kurmak için oluşturulmuştu.

T24’ten Metin Kaan Kurtuluş’un haberine göre, RAND, daha sonra Douglas Aircraft Company of Santa Monica ile ayrılıp bir sivil toplum kuruluşu haline geldi.

Ancak bu ayrılış, RAND’in Amerikan Hava Kuvvetleri’yle bağını kesmedi. ABD ordusunun hava kuvvetleriyle RAND hep yakın ilişki içinde oldu.

1980’lerde bir ulusal güvenlik analisti olarak RAND’da çalışan Benjamin Schwarz, kuruluşta görev yaptığı sırada ABD Hava Kuvvetleri’nin kuruluşa her sene “kamyon dolusu para gönderdiğini” ve RAND’in bu parayı istediği yönde kullanabildiğini ifade etti.

32 NOBEL ÖDÜLÜ DE VAR, AĞIR SUÇLAMALAR DA

RAND genellikle prestijli bilim insanları ve analistlerden kurulu bir ekiple çalışma yaklaşımı sergilemeye dikkat gösterdi.

RAND ekibi tarihinde çeşitli alanlarda Nobel ödülü kazanmış 32 isim (29’u doğrudan çalışan, 3’ü danışman) isim bulunuyor.

Bu isimler arasında atom bombasını geliştiren ekipte görev alan Luis Walter Alvarez ve ABD tarihinde iz bırakan eski Dışişleri Bakanı Henry Alfred Kissinger gibi isimler de var. Halen RAND’in toplam sayıları 1950 olan çalışanlarının yüzde 54’ü doktora sahibi.

Rand Corporation kendisini, “dünyadaki toplumların daha güvenli ve kaygısız, daha sağlıklı ve müreffeh hale gelmesine yardımcı olmak için kamu politikalarındaki zorluklara çözümler oluşturan bir araştırma organizasyonu” olarak nitelendiriyor.

Öte yandan çok sayıda kişi ve kuruluş, ilişkilerini sorgulayarak RAND’in bundan çok daha fazlası olduğunu düşünüyor.

Birçok çalışmaya göre RAND, geçmişte kurduğu yakın ilişkiler ile ABD’nin özellikle savunma politikasında çok etkili hale geldi.

Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin Pravda gazetesi RAND’i “Bilim, ölüm ve imha akademisi” olarak nitelendiriyor, ABD gazeteleri de “Kıyametin büyücüleri” demeyi tercih ediyordu.

“Soldiers of Reason: The RAND Corporation and the Rise of the American Empire” (Mantığın Askerleri: RAND Corporation ve Amerikan İmparatorluğu’nun Yükselişi) kitabını yazarı Alex Abella yazdığı bir makalede, “Eğer internetin Silikon Vadisi’nden çıktığını, ilk gönderilen uyduyu NASA’nın planladığını veya IBM’nin modern bilgisayarı ürettiğini düşünüyorsanız tekrar düşünün. Bütün bu devrimsel olaylar Santa Monica’da karanlık bir düşünce kuruluşu olan RAND’de doğdu” ifadesini kullandı.

Abella aynı zamanda kuruluşun etkinliğinin sadece ABD içinde değil, “tüm dünyada” hissedildiğini belirtti.

İsmini araştırma ve geliştirmeden alan RAND (Research ANd Development-RAND), bugüne kadar binlerce rapor hazırladı. Bu raporların çoğu ABD ordusuna aktarıldı.

Raporlar bazen ABD Ordusu’nun kendisini, bazen müttefiklerini ve bazen de ABD’nin hasımlarını konu aldı.

Uzmanlar tarafından hazırlanan bu raporlar, ABD ordusunun dünyadaki etkisini korumasında hatırı sayılır bir rol oynadı.

Türkiye için hazırlanan raporda “ABD-Türkiye ortaklığı ve ABD ordusu için çıkarımlar” başlıklı bir bölüm bulunması da bu duruma örnek gösterilebilir.

RAND’in tarihi tartışmalı konular ve iddialarla dolu. O kadar ki kurumun kendi sitesinde bu tartışmalara özel bir bölüm var. Bu tartışmalı konuların başında ‘Pentagon Belgeleri’ geliyor.

1967 yılında dönemin ABD Savunma Bakanı Robert McNamara, ülkenin tarihindeki en büyük travmalardan olan Vietnam Savaşı’nda neden başarısız olunduğunu incelemesi için 36 kişilik bir ekip oluşturdu.

Bu 36 analistin arasında 6 RAND Corp çalışanı vardı. Seçilen RAND çalışanları arasında eski bir asker olan Daniel Ellsberg de yer aldı. 36 kişilik ekibe ABD’nin askeri ve istihbari devlet kurumları tarafından hazırlanan gizli bir rapor verildi.

Ellsberg, bu raporların fotokopisini çekti ve 1971 yılında New York Times gazetesine sızdırdı.

RAND, filmlere de konu olan bu olayla bağlantısı olmadığını göstermek için konu ile ilgili metinlerinde Ellsberg’in 1970 yılında kuruluştan ayrıldığını vurguluyor.

Bugün sızdırılan o rapor  “Pentagon Belgeleri” (Pentagon Papers) olarak anılıyor.

Rapor yayınlandığında Ellsberg RAND’den ayrılmış olsa da, inceleme ekibinde görev aldığı, yani belgelerin fotokopilerinin çekildiği sırada kuruluşta çalışıyordu.

RAND’in ABD iç politikasındaki etkisine bir başka örnek olarak 1972 seçimleri gösterilebilir. İddiaya göre, dönemin başkanı Richard Nixon, seçimleri iptal etmeyi RAND’in tavsiyesi üzerine düşünmeye başladı.

Dönemin RAND Corp. Başkanı Henry S. Rowen bu iddiaları Wall Street Journal’da yazdığı makaleyle yalanladı.

CIA: RAND İLE DAHA YAKIN ÇALIŞMALIYIZ

Adı Türkiye’de gündeme geldikten sonra çok sayıda kişi CIA ile yakınlığını sorgulamaya başladı.

Kuruluşun, ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı CIA ile “resmi” bir bağlantısı bulunmuyor. Ancak CIA’in halka açık arşivlerine bakıldığında “RAND ile daha yakın çalışmalıyız” ifadeleri bulunan kurum içi yazışmalar görülüyor.

Düşünce kuruluşlarının çoğunlukla bulundukları ülkenin müttefikleri ve hasımları üzerine raporlar hazırlayıp siyasetçilere fikir verdiğine işaret ederek CIA ile RAND arasında bazı noktalarda temasın kaçınılmaz olduğunu düşünenler de var.

SEDAT ERGİN: EN KÖKLÜ DÜŞÜNCE KURULUŞLARINDAN, ABD’DEKİ MÜESSES NİZAMIN MÜTEMMİM CÜZÜ

CIA ile RAND Corporation arasındaki ilişkiyi T24’e değerlendiren Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, “Rand Corporation için kurumsal yakınlık aranıyorsa CIA’den önce Pentagon’a bakmak gerekir” diyor.

Uzun yıllar boyunca Washington muhabirliği de yapan dış politika uzmanı Ergin şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Rand Corporation ABD’nin en köklü düşünce/araştırma kuruluşlarından (think tank) biri.  Rand Corporation ABD’deki müesses nizamla, özellikle askeri-endüstriyel kompleks ile yakın ilişki içinde olmuş, hatta bu yapının ‘mütemmim cüz’ü (bütünleyici/tamamlayıcı parçası) haline gelmiş bir kurum olarak görmek doğru olur. En azından geçmişte yaptığı çalışmaların önemli bir bölümünün ABD Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından fonlandığını hatırlıyorum. Ancak başka devlet dairelerinin de pekâlâ sipariş ettikleri araştırmalar için fon aktardıklarını söylemek hata olmaz.”

ABD’de düşünce kuruluşları arasında “muazzam bir geçişkenlik” olduğunu dile getiren tecrübeli gazeteci, “Yönetimler işbaşı yaptıklarında  kadrolarının önemli bir bölümünü bu düşünce kuruluşlarından transfer ederler. Keza yönetimden ayrılan uzmanlar için de düşünce kuruluşları önemli bir iş alanı, hatta bekleme odasıdır. Bu olgunun kuşkusuz düşünce kuruluşları ile devlet kurumları arasında yakın ilişki durumu yaratması kaçınılmazdır” yorumunu yapıyor.

“CIA kadroları ile düşünce kuruluşları, bu çerçevede Rand Corporation arasında bu anlamda önemli bir geçişkenlikten söz edebiliriz” diyen Sedat Ergin, iki örneğe işaret ediyor.  Tecrübeli gazeteci, kendi biyografisinde de CIA'de çalıştığını doğrulayan Paul Henze’nin 1982 ile 2002 yılları arasında RAND Corp.’ta çalıştığını hatırlatıyor. Ergin, yine Türkiye’nin yakından tanıdığı bir isim olan Graham Fuller’in de CIA’den ayrıldıktan sonra bu düşünce kuruluşunda çalıştığına dikkat çekiyor.

Gazeteci Mehmet Ali Birand, Kenan Evren liderliğindeki cuntanın 12 Eylül 1980’de yaptığı darbeden sonra Henze'nin “Bizim çocuklar  yaptı / Our boys did it” dediğini iddia etmişti.

Kısa adıyla “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası”, RAND’in Türkiye hakkında hazırladığı ilk rapor değil. RAND tarafından yayınlanan ve Türkiye’yi konu alan onlarca çalışma var. Bu raporlar birçok farklı konuyu ele alıyor. Örneğin “Türkiye’de siyasi İslam’ın yükselişi” ve “Belalı Partnerlik: Avrupa ve Türkiye” başlıklı raporlar bu çalışmalar arasında.

RAND’in kayıtlarına göre Türkiye’nin adının geçtiği ilk rapor 1968’de yayınlandı. “RAND’in Uluslararası Kalkınmadaki Rolü: Kısa Bir Özet” başlığını taşıyan bu rapor spesifik olarak Türkiye’yi konu almıyor.

Kamuya açılmayan özel çalışmalar bilinmiyor, ancak RAND’in internetteki açık kayıtlarına göre Türkiye’yi merkezine alan ilk rapor 1973’de, “Türk-Amerikan ilişkileri: Hatırlanacak Bir İlişki” başlığıyla yayımlandı.

RAND’in internetteki açık kayıtlarında Rusya’dan Somali’ye, onlarca ülkeyle ilgili binlerce çalışma görülüyor.

RAND’in sitesinde; ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarının çoğunun sergilediği şeffaf tutumun aksine, kuruluşun kimler tarafından fonlandığıyla ilgili kesin bir bilgi verilmiyor.

RAND’in şu anki yönetiminde bulunan bazı isimlerin, “Council on Foreign Relations” (Dış İlişkiler Konseyi) isimli diğer bir düşünce kuruluşunda yer alıyor olmaları da dikkat çekiyor. Halen RAND’in bir numaralı ismi olan İcra Kurulu Başkanı Michael D. Rich ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Andrew R. Hoehn’in dış politika ile uluslararası ilişkiler üzerine odaklanan bu kuruluşta yer aldıkları biliniyor. Council on Foreign Relations’da bir düzineden fazla eski Dışişleri Bakanı, CIA direktörü, akademisyen ve üst düzey medya yöneticileri görev yaptı, yapıyor.

Son raporuyla bir kez daha Türkiye’de tartışma konusu olan RAND Corperation’ın kısa tarihi böyle…