En sevdiğim yazar (Hayrettin Karaman) şöyle yazmış. Müftüler nikah kıymaya başlayınca onlar dinin kurallarını bildikleri için doğal olarak onları uygulayacaklarmış ve bazı mezheplerde boşanma ve nikahta kadına halt etmek düşermiş, yani halt değil de şey düşermiş, hiçbir şey düşmezmiş. Kadının yerine bir vekil tayin edilirmiş o kadının yerine evlenir ve boşanırmış.

Dini bütün olmaya çalışan toplumlarda kadının yerine geçmeye çalışan, onun yerine karar vermeye meraklı zaten bir sürü figür var.

O yüzden evlenme ve boşanmasına da aslında zaten toplum karar veriyor. Bu resmileşmiş ve dinleşmiş oluyor artık.

Cumhurbaşkanımız, çatlasanız da patlasanız da ortadan ikiye de ayrılsanız sizin için en iyi olanı ben bilirim, dedi ve bu müftülerin nikah kıyma işi onaylandı.

Bu zamanda müftüler, imamlar, muhtarlar; üniversite hocalarından, alimlerden, bilim insanlarından entelektüellerden daha önemli, daha değerli.

Ayaklar baş olmuş gibi avam bir söz etmeyeceğim elbet.

Ayşe öğretmen, çocuklar ölmesin dedi, şimdi bebeğini hapishanede doğurdu.

Tek resmi, ciddi, uluslararası, insanların işlerine ekonomi ve kültürel destek sağlayan Anadolu Kültür’ün yönetim kurulu başkanı gözaltına alındı.

Bunlar son bilgiler, eskiler ve gelecekte olacakları hatırlamıyor ve bilmiyorum şu an.

DİNDAR İNSANLAR EN ÇOK KADINLARA TAKARLARMIŞ KAFAYI

Arada bir oğlum bana okumam için kitap veriyor.

Zen Yolu/Tasavvuf Yolu diye bir kitap verdi geçen gün. Çok hoşuma gitti.

Orada diyor ki, dindar insanlar en çok kadınlara ve cinselliğe takarlarmış kafayı. Elbette bu kelimelerle söylemiyor.

Yazıya sabah başladım, konu hakkında aklımda kalanları teyit etmek için kitabı elime alıp sayfaları taradım yeniden bulup zihnimi tazelemek için, ama bulamadım aradığım yeri. O yüzden aklımda kalan, anladıklarımla yetinmek zorundasınız.

Dinin yapısı izin vermiyormuş aslında bu tarz konuları geniş geniş düşünmeye.

O yüzden kadını zapt eden, cinselliği kötü, günah sayan bir şekil izlermiş dini düşünce.

Yani uzun etekle, hızlı koşamamak, ya da bacaklarını genişçene açamamak gibi.

Etek uzun, yapacak bir şey yok.

Şort giymek de günah.

Donsuz gezmek hepten cehennemlik bir olay.

Şimdi tekrar bu müftülerin nikah kıyması meselesine gelecek olursak, bu arada CHP’liler muhtarlar da nikah kıysın, demiş. Şaka mı demiş, bilmiyorum ama onların muhalefet çaplarına denk düştüğü için bana gayet normal geldi.

Her neyse müftülerin nikah kıyma işini icat edenler etraflarındaki kadınlar gibi zannediyor tüm kadınları, diye dudak büküp içimi ferahlatmak istiyorum birazcık ama öyle kadın hikayeleri var ki iç bunaltan, insanın isyan edesi geliyor, bu güdük dayatmalar karşısında.

Çocuk yaşta insanlar evleniyorlar dedeleri yaşındaki insanlarla, sebebi belki anne babalarının erken ölmesi, fakirlik, cehalet, maddi yönden çıkar sağlamak için aileleri istiyor belki de ve çocuklar buna boyun eğmek zorunda kalıyorlar.

Hala böyle çağ dışı sorunlardan bahsetmek içimi sadece acıtmıyor bunaltıyor aslında.

Çünkü gelecekte insanlar evlenmeden önce sağlık kontrolünden geçerken, genetik kodlarına da bakılacak bence. Ve gelecek için sorun teşkil edecek hastalıklara, psikolojiye sahip insanların evlenmeleri için belki de kısırlaştırılma şartı gelecek.

Belki de bu evlenecek çiftler evlilik öncesi ön sevişme gibi çiftliklerde bir süre gözetim altında tutulacak.

Benim gibi 30 seneye yakın evli olanlar bunun ne manaya geldiğini eminim gayet iyi anlayacaklardır.

Bu kocalar erken mi kalkar, zora düştüklerinde nasıl tepki verirler gibi deneyimleri görüp ona göre kişinin kendini hazırlaması gayet yerinde bir deneyim olur bence.

Bunların hepsi gerçek olacak, ya da evlilik kurumu toptan ortadan kalkacak.

Artık o zaman müftülere nasıl bir görev yaratırlar bilemeyeceğim.

Aranızda bu yazıyı okuyup da yazdıklarıma şahit olanlar olursa demişti dersiniz.

Bir de boşanmak isteyen çiftler için arabuluculuk kurumu oluşturulacakmış, hakime gitmek yerine bu kurumlar boşanmak isteyenlere yardımcı olacakmış.

Erenköy’de teyzemlerin apartmanında bir adam vardı. Üniversitede hocaydı. Evde karısı, oğlu ve kızı bir de genç kumasıyla birlikte yaşıyordu.

Bir gün biz bahçede otururken bu aile arabalarından inmişti. Yirmili yaşlarda iki genç çocuk, orta yaşlı anne ve genç kuma, bir de bu üniversite hocası. Kurumla arabadan inip apartmana girmişlerdi.

O çocuklar kesin bir travma yaşıyorlar ve bunu kendi çocuklarına da yaşatacaklar.

Ben bu adamın ve başörtülü karılarının düşünce şeklini istemiyorum hayatımda. Onlar karar veremezler benim boşanma ya da sevişme şeklime.

O yüzden her zaman fikrimi söylemeye devam edeceğim.

İnsanlar böyle yapmak zorundalar. Fikirlerini beyan edip düşündükleri gibi yaşamak zorundalar.

Ben de cumhurbaşkanımızın dediğine katılıyorum.

“Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya. Diyojen’in mumla adam araması gibi adalet arıyoruz. Ben böyle bir Dünya’da yaşamak istemiyorum” demiş, ben de istemiyorum.

***

Güzel günlerde görüşelim, görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.