Cumartesi Anneleri'nin yargılandığı davanın duruşmasında gerginlik çıktı.

Mahmut Tanal içeriye alınmazken; Tanal elindeki  mahkeme başkanı kararına ilişkin tutanağı basına göstermek istedi

Cumartesi Anneleri, 23 Ağustos 2018'de eylemlerinin 700’üncü haftasında polisin müdahalesiyle karşılaşmıştı.

Gözaltına alınan 46 kişi hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu'na muhalefet ettikleri” gerekçesiyle dava açılmıştı.

Sanıkların 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmasının istendiği yargılama, bugün 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam etti.

GERGİNLİK ÇIKTI

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal içeriye alınmazken; Tanal elindeki  mahkeme başkanı kararına ilişkin tutanağı basına göstermek istedi.

Bu sırada Tanal'ın elindeki tutanağı almak isteyen bir çalışan tutanağı yırttı.

ÖZGE ELVAN KONUŞTU

Özge Elvan, duruşmada; şunları söyledi:

"Cumartesi Anneleri ile yolumuzun kesişmesi Gezi parkı direnişinde kardeşim Berkin Elvan'ın vurulduğu dönemlerde başlamıştı ve o günden sonra ortak acılarımız bizi birbirimize kenetledi. Çok acı ama kardeşimin bir mezarı olması belki de bizi Cumartesi Anneleri'nden ayıran tek fark.

Kardeşimin bir mezarının olması bizi daha şanslı kılıyor. Bu çok acı ve vahim bir durum. 90'lardan bugüne değişen tek şey başkanlar, liderler oldu. Cumartesi Anneleri'nden Gezi'ye değişmeyen şey ise şiddetin geleneksel bir yöntem olarak kullanılmasıdır. Bu 700. haftada da karşımıza çıktı. Ve evet destek olmak için oradaydım. Annelerin kayıp yakınlarının ve hak savunucularının maruz kaldıkları polis şiddetine tanık da oldum. Derhal beraatımı talep ediyorum.

Yargılananlardan Kenan Yıldızerler de duruşmada şöyle konuştu:

“20 yıldır İHD (İnsan Hakları Derneği) üyesiyim. İnsan Hakları Derneği’ne niçin gider insan? Adalet için gider. Suruç katliamından sağ kurtuldum, benim İHD'ye gitmemden daha doğal ne olabilir. Ogün darp edildim, hukuk kurulları içinde karar vermenizi istiyorum siz siyasi erkin istediği biçimde beni mahkum etmek istiyorsunuz.”

Bu arada, hakimin sanıkların ifadelerine müdahalesinin, sanıklara yaklaşımının taraflı olduğunu söyleyen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, "Hakim olarak taraflı olamazsınız, bu nasıl yargılamadır" dedi. Bu sırada, hakim; çıkan gerginlik üzerine duruşmaya ara verdi. Aranın ardından Tanal’ın duruşmaya alınmayacağı yönünde karar alındığı duyuruldu.

Tanal ve avukatlar buna tepki gösterdi. Mahkemenin kendisinin salona alınmayacağına dair aldığı kararı basına göstermek isteyen Tanal ile görevliler arasında tartışma yaşandı. Bu arada çekiştirilen karar tutanağı yırtıldı.

Daha sonra duruşma salonuna giren sanık avukatları "reddi hakim" talebinde bulundu. Hakim ise mahkeme salonunu terk etti. Sanık avukatları ve Cumartesi Anneleri açıklama yapmak üzere çağlayan Adliyesi'nin önüne çıkarken, mahkeme bir sonraki duruşma için 24 Kasım 2021 tarihini belirledi.

"HAKİM TALEPLERİMİZİ HİÇ DÜŞÜNMEDEN REDDETTİ"

Hakimin salonu terk ederek duruşmayı ertelenmesinin ardından çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat  Nahit Eren, yaklaşık 2.5 saatlik gecikmeyle başlayan duruşmanın başlangıcında dile getirdikleri taleplerin hepsinin hakim tarafından hiç düşünmeden kısa sürede reddedildiğini söyledi. Yargılamanın sanık sorgulamalarıyla başladığını anlatan Avukat Eren, daha ikinci sanığın ifadesinin alındığı sırada yargıcın sanıklara müdahale etmeye başladığını belirten Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hakime, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bu devleti bir hukuk devleti olarak tanımladığını, bir yargıcın da adalete yönelik yeminini  hatırlatarak vicdani kanaatiyle hüküm kurmasını talep ettik. Ama maalesef yargıç bu andan itibaren çok fevri bir davrandı.

Hem müvekkilimize yönelik tutumunu hem müvekkilimizin savunmasına yönelik tutumunu biz avukatlar olarak doğru bulmadığımızı söyledik. Savunma hakkının sınırlandırılamayacağına ilişkin beyanlarımızdan sonra duruşma salonunu terk ettik. Daha doğrusu CHP milletvekilinin duruşma esnasında hakimin bu tavrına yönelik olarak oturduğu yerden yaptığı eleştiriden rahatsız oldu ve ara verdi. Aradan sonrada milletvekiline ilişkin bir karar verdi. Milletvekilinin duruşmaya alınmamasına karar verdi. Bizlerin, sadece ve sanıklarla ailelerinin içeri alınmasına karar verdi. Biz içeri girdikten sonra meslektaşlarımızla ve müvekkillerimizle yaptığımız görüşmeden sonra, bu yargıcın bu dosyaya ilişkin olarak bağımsız, tarafsız bir karar veremeyeceğine dair bizde bir kanaat oluştu.

Biz de kendisinden ceza kanununda yer alan yargıcın davadan çekilmesi konusundaki talebimizi ilettik, yani 'Siz artık bu davayı tarafsız bir şekilde yürütemesiniz, objektif bir karar veremezsiniz' dedik ve çekilmesini istedik. Yine hiçbir şekilde bir düşünme payı olmaksızın direkt kararını zapta geçirdi, talebimizi reddetti.

Sonrasında meslektaşlarımız hakimin reddi müessesesi dediğimiz kendisi çekilmedikten sonra davadan tarafsızlığını ve bağımsızlığını şüpheye düşürme gerekçelerini de izah ederek kendisini reddettik. Red kararına rağmen duruşmayı sürdürmek istedi.

Bu şartlarda duruşmanın ilerleyemeyeceğini belirttik ve duruşma salonundan çıktık. Kendisi verdiği aradan sonra duruşmayı kapattığını ve davayı 24 Kasım'a ertelediğini öğrendik. Tabii bundan sonraki süreçte üst mahkemeye itirazda bulunacağız. Bu mahkemenin davayı sürdürüp sürdürmeyeceğine bir üst mahkemeye yaptığımız itiraz neticesinde karar verilecek."

“EVLATLARIMIZIN 'HİÇ OLMAZSA KEMİKLERİNİ VERİN' DİYE HAYKIRANLARIZ"

Öte yandan, duruşma öncesi Cumartesi Anneleri hakkında devam eden yargılama ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. CHP milletvekilleri Ali Şeker, Mahmut Tanal, Turan Aydoğan, Sezgin Tanrıkulu, HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm, Oya Ersoy, Musa Piroğlu, Dilşat Canbaz, Hüda Kaya  ve İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın da hazır bulunduğu basın açıklamasında konuşan, kayıp Ferhat Tepe’nin ablası, şunları söyledi:

"Biz evlatları, yakınları güvenlik görevlileri tarafından kaybedilenleriz. Yıllardır kayıplarını arayanlarız. Yıllardır Galatasaray Meydanı'nda 'Evlatlarımızın hiç olmazsa kemiklerini verin' diye haykıranlarız. Sevdiklerimizin mezarlarına bırakamadığımız karanfilleri göğsümüzde taşıyanlarız. Biz, 850 hafta boyunca dünyanın en barışçıl, en haklı mücadelesini yürüten anneleriz, evlatlarız, kardeşleriz, hak savunucularıyız... Biz, taleplerimize kulaklarını tıkayanlar tarafından yaka paça gözaltına alınan, şiddet görenleriz. Biz, Anayasal hakkımızı kullandığımız, ‘evlatlarımız nerede’ dediğimiz için mahkeme süründürülmek istenen, yıldırılıp sesi kısılmak istenenleriz. Ama biz aynı zamanda asla yılmayanlarız. Biz susmayanlarız. Biz vazgeçmeyenleriz. Kaybedilen her bir evladımızın akıbetini öğrenene kadar pes etmeyecek olanlarız. Bugün burada yargılanan bu pes etmeyen irademizdir. Anayasal haklarımızı kullanmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu hakkımızı kullanmak için seçtiğimiz ve 700 hafta boyunca bizden kaynaklanan tek bir olay çıkmadan oturduğumuz Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz. Bir değil bin dava da açsanız biz asıl davamızdan, ‘evlatlarımız nerede’ diye haykırmaktan asla ama asla vazgeçmeyeceğiz.”