Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 796'ncısını gerçekleştirdi. Bu haftaki eylem de koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınla yapıldı. Eylemde, 14 Haziran 1993’te Silopi’nin Görümlü ve Derecik köylerinde gözaltında kaybedilen Şemdin Cülaz, Mehmet Salih Demirhan, Halit Özdemir, İbrahim Akıl, Hamdo ve Hikmet Şimşek akıbeti soruldu. 

‘HALA BİR SONUÇ ALMIŞ DEĞİLİZ’ 

Gözaltında kaybedilen Şemdin Cülaz’ın eşi Mevlüde Cülaz, Ramazan ayında sahura kalktıklarını ve bu sırada devlet güçlerinin köyü bastığını hatırlatarak, “Baskın sırasında Abdurrahman ve Şemdin’i de alıp götürdüler. Ve o gün bu gündür bir haber alamadık. Tek dileğimiz kayıplarımız bulunsun. 4 yıl geçti biz Tahir Elçi’nin yanına gittik. Avukatımız oldu ve davamıza bakmaya başladı. Davamız o zamandan bu yana devam ediyor ve biz hala bir sonuç almış değiliz” dedi. Cülaz, sırasıyla mahkemenin Şırnak, Diyarbakır ve Ankara’ya verildiğini belirterek, en son kendi yakınları gibi Elçi’nin de vurularak katledildiğini söyledi. 

‘SAĞSA BİLEYİM DEĞİLSE CENAZEMİZİ ALALIM’ 

Mehmet Salih Demirhan’ın oğlu Yusuf Demirhan da “Sabah biz yatıyorduk. Kapıyı tekmeleyerek içeri girdiler. Babam yanımızda yatıyordu. Gelip onu aldılar ve bizleri de dışarı çıkardılar. Kuran ve küçük kız kardeşim vardı evde. Bir kibrit ile evi komple yaktılar” diye belirtti. Babasının evden alındığını dile getiren Demirhan, babasının arkasından gitmeye çalıştıklarını ancak buna izin verilmediğini kaydetti. Dedesinin birçok yere başvurduğunu aktaran Demirhan, “Dedem ‘sağsa bir yazısını getirin ben oğlumun yazısını tanıyorum. Sağsa bileyim değilse de nerededir bilmek istiyorum ve cenazemizi alalım’ dedi” diye belirtti. 

Dava avukatlarından Mehmet Emin Aktar da dava sürecine ilişkin bilgi verdi. 

‘ANAYASASIZLIK CEHENNEMİNDEYİZ’ 

1993’te gözaltında kaybedilen Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe bu haftaki basın metnini okudu. “Bir hukuksuzluk ve Anayasasızlık cehennemindeyiz” diyen Tepe bu yüzden gözaltında kaybedilen insanlara ve adalete ulaşamadıklarını ifade etti. 14 Haziran 1993 sabahı  komutanlığını Tuğgeneral Mete Sayar’ın yaptığı, 23. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’na  bağlı askerlerin, Silopi’nin Görümlü ve civar köylerinden çok sayıda kişiyi gözaltına aldığını dile getiren Tepe, “Görümlü Jandarma Karakolu'na götürülen köylülerden  bazıları serbest bırakıldı. Ancak Şemdin Cülaz, Mehmet Salih Demirhan, Halit Özdemir, İbrahim Akıl, Hamdo ve Hikmet Şimşek isimli köylülerden bir daha haber alınamadı” dedi.

DOSYA TAKİPSİZLİK KARARIYLA KAPATILDI

Tepe, “Avukat Tahir Elçi’nin girişimiyle Uluslararası Af Örgütü, 19 Temmuz 1993 tarihinde, Cumhurbaşkanı’na, Dışişleri Bakanı’na, İçişleri Bakanı’na ve Jandarma Genel Komutanlığına kayıp köylülerin hayatlarının korunması için gerekli tedbirlerin alınması talebiyle başvurular yaptı” diyerek ailelerin ve insan hakları örgütlerinin tüm girişimleri sonuçsuz kaldığını vurguladı. Köylülerin gözaltına alındıklarının reddedildiğini ifade eden Tepe, “Ailelerin 1993-2007 yılları arasında savcılığa yaptıkları tüm başvurular etkin bir soruşturma yürütülmeden takipsizlik kararlarıyla kapatıldı. Takipsizlik kararlarına yapılan itirazlar da reddedildi” diye konuştu.

ASKER İTİRAFLARDA BULUNDU

2009 yılında Görümlü Taburu'nda zorunlu askerlik yapan bir kişinin itiraflarının basına yansıdığını sözlerine ekleyen Tepe, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Vicdan azabı çektiğini söyleyen bu kişi, verdiği röportajda altı köylünün kaybedilmesini detayları ile anlattı. Bunun üzerine; 24 Ağustos 2009 tarihinde kayıp yakınları yeni delillerin varlığı iddiasıyla soruşturmanın yeniden açılması için Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Savcılık yürüttüğü soruşturma sonucunda bir iddianame hazırladı. 12 Haziran 2013 tarihli iddianamede Savcılık ‘Birden Ziyade Kimseyi Öldürmek’ suçlamasıyla şüpheliler Emekli Tuğgeneral Mete Sayar, 2. Komando Tabur Komutanlığından Tansel Erok, Yüzbaşı Murat Ali Yıldız, Teğmen Serdar Tekin, Emekli Albay Hasan Basri Vural ve Üsteğmen İbrahim Kıraç’ın ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarını iddia ve talep etti. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti ve davayı açtı. Ancak ‘kamu güvenliği’ gerekçe gösterilerek dava Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesine nakledildi. Mahkemede verdikleri ifadelerde, olay sırasında Görümlü Taburunda zorunlu askerlik yapan tanıklar olayı tüm detaylarıyla anlattılar. Köylülerin gözaltına alınması emrini verenleri, onları gözaltına alanları, öldürülmeleri için emir verenleri ve kurşuna dizenleri isim isim söylediler. Taburda köylülere yapılan ağır işkenceyi detaylarıyla anlattılar. Ayrıca çok sayıda köylü de olayın nasıl gerçekleştiğine dair ifade verdi.”

DAVA YARGITAY’DA

Tepe, “Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Temmuz 2015 tarihli karar duruşmasında tüm delillere ve tanıklara rağmen General Mete Sayar ve diğer rütbeliler hakkında beraat kararı verdi. AİHM’in 14 Nisan 2014 tarihinde altı köylünün yaşam hakkının esas ve usul bakımından ihlal edildiğine dair oy birliği ile mahkumiyet kararı verdiği bu dava da iç hukukta cezasızlıkla sonuçlanma tehlikesi altında” diye belirtti. 

“Yargıtay aşamasında olan Görümlü Davası’nda Yargıtay’ı; yargılama faaliyetinin, hukuk devleti gereklerine uygun biçimde gerçekleşmesini sağlama görevini yerine getirmeye, suçları sabit sanıkların cezalandırılması yönünde karar vermeye çağırıyoruz” diyen Tepe, kayıplar için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini ifade etti.