Cumartesi Anneleri, 20 Temmuz 1992'de evinden işyerine gitmek üzere çıkıp bir daha geri dönmeyen Hasan Gülünay için adalet istedi. AYM'ye yaptıkları başvuru sonucunda 'etkin soruşturma yürütülmediğine' hükmedildiğini belirten Cumartesi Anneleri, yine AYM'nin, 'dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine zamanaşımı nedeniyle yer olmadığına' karar verdiğini söyledi. 

Hasan Gülünay dosyasında adaletin sağlanmadığını ifade eden Cumartesi anneleri, "Gözaltında kaybedilişinin 29. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Kamu otoriteleri Hasan Gülünay’ın akıbetini ve sorumluları ortaya çıkarmak için etkili bir soruşturma yürütmedi. Gülünay’ı emniyette sorguda gördüğünü söyleyen tanıklar dinlemeden, yalnızca güvenlik güçleri tarafından verilen bilgiler esas alınarak kapatılan soruşturmalar etkin ve tarafsız yürütülmedi. Yargı makamları, insanlığa karşı işlenmiş bir suçta zamanaşımı kurallarının uygulanmasını hukuka aykırı bulmadı. Devlet, Gülünay dosyası üzerinden kayıp yakınlarına bir kez daha “Sizin için adalet yok!” mesajı verdi" dedi. 

Cumartesi Anneleri'nin Hasan Gülünay dosyasını merkeze alan 852. hafta açıklaması şöyle: 

"852 haftadır gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açıklanması ve bu insanlığa karşı işlenmiş suçun cezalandırılması için mücadele ediyoruz.

852 haftadır haykırıyoruz: Gözaltında kaybetmeler söz konusu olduğunda erişilebilir, etkin bir başvuru yolu bulamıyoruz. Yurttaşlar olarak bize yaşatılan ağır hak ihlallerini telafi edebilme imkanına sahip değiliz. Devletin hukuk sistemi içinde bize yer yok.

852. haftamızda tüm bu söylediklerimizi doğrulayan Hasan Gülünay dosyası ile kamuoyunun karşısındayız.

32 yaşındaki dört çocuk babası Hasan Gülünay, İstanbul’da yaşıyordu. 1992 yılının mayıs ayında Artvin İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinde İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’a ait ehliyet bulunmuştu.
Bu nedenle polis kayıtlarına geçti.

Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi.


Başvurdukları savcılık ve İstanbul Emniyeti aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığını, arandığını söyledi. Ancak aile memleketlileri olan bir üst düzey emniyet yetkilisinden “Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” bilgisini aldı ve bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.

Ayrıca 17-23 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Emniyeti’nde sorguda olan bir kişi, işkence gören bir şahsın “Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” diye bağırdığına tanık olduğunu açıkladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 18.7.1992 tarihinde başlatılan bir operasyonda gözaltına alınan kişiler emniyet görevlilerinin Hasan Gülünay’ın da orada bulunduğuna dair beyanları olduğunu söylediler.

Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Gülünay’ın akıbetine yönelik soru önergesine verdiği cevapta ise Gülünay’ın kayıp değil, polis kayıtlarına göre aranan kişi olduğunu belirtti. Aile ve tanıkların beyanlarının güvenlik güçlerini karalamaya yönelik asılsız iddialar olduğunu söyledi.

Yıllarca kampanyalar yürüten, tüm resmi mercilere başvuran, İçişleri Bakanı ile görüşen, konuyu TBMM’ye taşıyan aile bir sonuç alamadı.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden, 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle 31.10.2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz, dosyanın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.

Bunun üzerine 08.04.2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. İnsan hakları örgütleri, AYM’ye Hasan Gülünay dosyası ile ilgili zorla kaybetme suçunun insanlığa karşı suç olarak tanınması ve zamanaşımına tabi olmaması yönünde görüş sundular.

Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016’da “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine zamanaşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi. AYM verdiği kararla, zorla kaybetmelerle ilgili insiyatif alarak etkili bir çözüm sunamayacağını itiraf etmiş oldu. İç hukuktan sonuç alamayan aile AİHM’e başvurdu.

Gözaltında kaybedilişinin 29. yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Kamu otoriteleri Hasan Gülünay’ın akıbetini ve sorumluları ortaya çıkarmak için etkili bir soruşturma yürütmedi. Gülünay’ı emniyette sorguda gördüğünü söyleyen tanıklar dinlemeden, yalnızca güvenlik güçleri tarafından verilen bilgiler esas alınarak kapatılan soruşturmalar etkin ve tarafsız yürütülmedi. Yargı makamları, insanlığa karşı işlenmiş bir suçta zamanaşımı kurallarının uygulanmasını hukuka aykırı bulmadı. Devlet, Gülünay dosyası üzerinden kayıp yakınlarına bir kez daha “Sizin için adalet yok!” mesajı verdi.

Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 153 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."