Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 614’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.

Eylemde, üzerine kımızı karanfiller ile “barışı” simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı, “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.
 
Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, önceki gün serbest bırakılan yazar Necmiye Alpay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi katıldı.
 
‘KAYBETTİĞİNİZ İNSANLARI DA MI TANIMIYORSUNUZ?’
 
İlk olarak 23 Şubat 1995’te gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Konuşmasına “İlk önce soralım biz 21 yıldır burada ne yapıyoruz?” diye sorarak başlayan Yıldız, yıllarca adaleti aradıklarını ve seslerini bütün dünyaya ilettiklerini ancak Türkiye’ye duyuramadıklarını söyledi. Kayıp fotoğraflarını taşıyan Cumartesi İnsanları’na fotoğrafları kaldırtan Yıldız, “Bizi duymadınız ve tanımıyorsunuz. Peki, bu kaybettiğiniz insanları da mı tanımıyorsunuz?” sözleriyle devlet yetkililerine sordu.
 
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nden Fatma Morsümbül’ün, “Oğlumun bir kemiğini versinler bir ömür boyu onu taşırım” sözlerini hatırlatan Yıldız, Morsümbül’ün oğlunun şimdi onun kemiklerini taşıdığını söyledi. Türkiye’de ağlamayan hiçbir annenin kalmadığını ifade eden Yıldız, “Asker, polis ve diğer bütün ölümlerin sorumlusu devleti yönetenlerdir” dedi.
 
‘ONLARI ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
 
19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da yıllarca acı çektiklerini ve kayıplarının artık faillerinin yargılanmasını istedi. Son süreçte yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nden Asiye Karakoç ile Fatma Morsümbül’e ilişkin de konuşan Tosun, Morsümbül ile birlikte mücadele ettiklerini söyledi. Tosun, “Bu meydanda Fatma anne ile birlikte gözaltına alındık, coplandık, gaz yedik. Ama Fatma anne mücadelesinden vazgeçmedi” dedi. Tosun, “Şu an Fatma anne Hüseyin’e yakın mı diye düşünüyorum. Keşke son nefesinde yanında olsaydım da ona, ‘Kimsesizler mezarındakilere söyle onları aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Failleri yargılanıncaya kadar mücadele edeceğiz’ deseydim” diye konuştu.
 
‘ONUN MÜCADELESİ, BİZİM MÜCADELEMİZDİR’
 
12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alınarak ve işkence edilerek katledilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır da, Morsümbül’ü anımsatarak, “Giderken omuzlarımıza sorumluluk yükleyerek gitti. Onun mücadelesi bizim mücadelemizdir” dedi.
 
2016 yılında insanların evlerinin bombalandığını, insanların kendi cenazeleri ile birlikte günlerce aynı yerde kaldığını ve daha birçok kötü olayın yaşandığına dikkat çeken Kırbayır, “Gidişin olsun dönüşün olmasın” dediği 2016 olaylarının bir daha yaşanmaması temennisinde bulundu.
 
‘MÜCADELEMİZİ KARARTAMAZSINIZ’
 
Daha sonra 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan 5 gün sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın ağabeyi Hasan Ali Ocak, birçok Cumartesi annesinin adaleti görmeden yaşamını yitirdiğini söyledi.
 
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, annelerin çocuklarının kemiklerini bulamadan gittiğini belirtti.
 
2016 yılında birçok ölümün olduğunu dile getiren Tanrıkulu, “2017’de de bu ölümlerin anmalarını yapacağız. Lanet olsun böyle bir tarihe” diyerek yeni yılda ölümlerin olmamasını istedi.
 
‘2017’DE TÜNELİN SONUNDAKİ AYDINLIĞA KAVUŞACAĞIZ’
 
Tanrıkulu’nun ardından konuşan HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu da, annelerin “Sesimizi duymuyorlar” sözlerine karşılık olarak, “Bu meydanda olmamıza neden olanlar, kayıplara neden olanlar ve ülkeyi yine aynı politikayla yöneteceklerini düşünenler aslında sesinizi duyuyor” dedi.
 
2016 yılının kapkaranlık bir tünel olduğunu söyleyen Kerestecioğlu, 2017 yılında birlikte mücadele ederek tünelin sonundaki aydınlığa kavuşacaklarını söyledi.
 
Kerestecioğlu ayrıca tutuklu olan HDP’lilere ve gazetecilere de değinerek doğruyu yazmaktan ve söylemekten vazgeçmediklerini söyledi.
 
HÜKÜMETE ÇAĞRI
 
Bu hafta 2016 yılında yaşanan gözaltında kayıplara dikkat çekildi.
 
Basın metnini okuyan Cumartesi İnsanları’ndan Sebla Arcan, Türkiye’de bugün hüküm süren bir rejim demokrasinin değil, insan hakları, hukuk ve adalet krizinin olduğunu ifade ederek, “Yeni yıl dileğimiz: hukukun üstünlüğünün, huzurun ve barışın bu topraklarda egemen olmasıdır. Kayıplarımıza ulaşmamızı ve kaybedenlerden hesap sormamızı sağlayacak demokratik bir rejimin inşasıdır. Evlatlarımızın kanıyla değil, canıyla, hak ve özgürlükleriyle var olduğu bir vatandır” dedi.
 
Arcan ayrıca hükümeti, gözaltında kaybetme suçunun tekrarlanmaması için gerekli adli, idari ve hukuki düzenlemeleri yapma yükümlüğünü yerine getirmeye çağırdı.
 
‘İKTİDARIN SORUMLULUĞUDUR’
 
2016 yılında İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) 3 kayıp iddiası ile başvuru yapıldığını hatırlatan Arcan, yaşanan üç vakada da hükümetin aynı tavrı takındığını ve hiçbir aşamada kamuoyuna açıklamada bulunmadığını söyledi.
 
Şırnak’ta gözaltına alınarak kaybedilmek istenen Hurşit Külter, Ankara’da Müjgan Ekin ve Diyarbakır’da Taşkın Yasak’ın durumlarına dikkat çeken Arcan, “Sağ oldukları bilgisini almak bizim için sevindiricidir. Bütün bu yaşananlar kayıt dışı gözaltı işlemlerinin yapıldığını ve tamamen keyfi bir sürecin işletildiğini gösteriyor. Bu insanları kayıt dışı gözaltında tutan, işkence yapan kişileri açığa çıkartmak, onlara ne olduğunu açıklamak iktidarın sorumluluğudur” şeklinde konuştu.
 
“Zorla kaybetmelerin Türkiye’de yeniden sistemli bir pratiğe dönüşmemesi arzusuyla bu sorularımıza resmi yanıtlar almakta ısrarcı olacağız” diyen Arcan, 2017 yılında da gözaltında kaybetme ve cezasızlığa karşı mücadelelerini sürdüreceklerini ifade etti.
 
(Kaynak: Dihaber)