Çocukları için HDP kapılarına oturmuş aileler, HDP binalarını ”Diyarbakır’da analar, evlatlarını bölücü örgütün elinden kurtarmak için destansı bir mücadele veriyor. Tüm gücümüzle ekmeklerinin peşindeki işçilerin de evlatlarına kavuşmaktan başka gayeleri olmayan anaların da yanlarında olacağız” diyerek sizlere hedef gösteren zatın icraatlarını sizlere biraz anlatmak istiyorum.. Zannetmeyin ki TC’nin taraflı Cumhurbaşkanı bu zat ilk defa böyle bir açıklama yapıyor. Hiç de öyle değil, bakın anlattıklarımı okuyunca omuz verdiğiniz kişinin nasıl bir demagoji ustası olduğunu göreceksiniz

CUMARTESİ ANNELERINE NE SÖZ VERDİ VE NE YAPTI?

Tarih 2011’i gösterdiğinde o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde 1995’ten bu yana her cumartesi Taksim’deki Galatasaray Lisesi önünde kayıp yakınlarının bulunması için oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’ni kabul etmişti . Yaklaşık iki saat süren görüşmede ise “Ne iş yaptıklarını bilmiyorum, Cumartesi Anneleri birileri tarafından kullanılıyor” şeklindeki sözlerinizin yanlış anlaşıldığını, böyle bir şey söylemediğini ifade ederek Berfo annenin de aralarında olduğu heyete kayıp yakınlarını bulma sözü verdi, en azından cinayetleri aydınlatma sözü verdi. Sonra çok geçmeden verdiği tüm sözleri unutarak yine başbakanlığı döneminde grup toplantısındaki konuşmasında Cumartesi Anneleri’ni hedef göstererek dünya medyasına çatmış ve “Galatasaray Lisesi’nin önünde gelip, oturma eylemi yapanları yazardınız, çizerdiniz, görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz, niye bunları yazmıyorsunuz?” diye tepki gösterdi. Sonrası malum 700. Hafta itibarıyla Cumartesi Anneleri polis zoruyla bir daha Galatasaray meydanına sokulmadı.

ROBOSKİ AİLELERİNE NE SÖZ VERDİ VE NELER YAPTI?

Roboski katliamı gerçekleştiğinde Recep Tayyip Erdoğan önce Genelkurmay başkanını tebrik etti. Ardından herkesin kanını dondurarak olan şu cümleyi sarf etti: “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat… Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar.”

Ve bu açıklamaların dozajı artarak devam etti. Yine başbakanlığı döneminde ASKİ Spor Salonu’nda düzenlenen AKP Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında kürtaj ile ilgili açıklamasında Roboski katliamını hedef göstererek ”Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir” dedi.

Savaş dönemine ara verildiği ‘çözüm süreci’nde, etkisi büyüyerek artan Roboski katliamı için verilen mücadeleyi bitirmek düşüncesiyle dönemin HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı devreye sokarak o dönemde Şırnak’ta açılış töreni yapılacak olan Şerafettin Elçi havaalanında Roboski aileleriyle görüşme yapıldı. Aynı Cumartesi annelerinde olduğu gibi daha önce Roboski ailelerine yaptığı tüm suçlamaları, hakaretleri unutarak, hatta genel kurmay başkanını kutlamasını da unutarak toplantıya Roboskili Aileler adına katılan Veli Encü yaptığı açıklamada Erdoğan’ın “Operasyon talimatını ben vermedim” ve “Yaşananlardan üzüntü duyuyorum” dediğini aktardı. Başbakan’ın üzüntüsünü inandırıcı bulduğunu söyleyen Encü, Erdoğan’ın samimiyetinin ise ancak Roboski soruşturmasıyla ilgili atılacak adımlardan sonra anlaşılacağını belirtmişti.

Tabi nasıl bir demagog ile karşı karşıya olduklarını bilmedikleri için Encü bu açıklamayı yapmıştı. Kısa sürede samimiyetsizlik ortaya çıktı. Daha çözüm süreci bitmeden Roboski ailelerine yönelim başlamıştı. Çözüm sürecinin bitmesi ve başarısız darbe girişiminin ardından hükümetçe ilan edilen OHAL sonrası önce Roboski Derneği kapatıldı. Roboski’de yaşayan aktivistler olarak bizler uyduruk soruşturma ve kovuşturma sonrası tutuklandık. Ardından Roboski ailelerinden Ferhat Encü ve Veli Encü tutuklandı. Her perşembe yapılan adalet nöbeti yasaklandı. Roboski dosyası da açılmamak üzere kapatıldı.

SIZE NE SÖZ VERDİ BİLMİYORUM AM.A NE YAPACAKLARI ORTADA

Kendi personelleri için neler yaptılar..

Bundan seneler önce, daha devlette o kadar etkili olmadıkları dönemde Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya radyosuna verdiği bir röportajda savaşta yaşamını yitiren askerler için “kelle” ifadesini kullanmıştı. Hatta bu yüzden açılan dava sonucunda 3 kuruş ödemeye mahkum edilmişti. Bu karar Yargıtay tarafından da onanmıştı. Aradan yıllar geçtikten sonra ordu da dâhil neredeyse tüm kurumlarda etkili olmaya başladığında ve çözüm değil de savaşın rantının gerekli olduğu dönemde, savaşta yaşamını yitirenlerin tabutuna yaslanarak kendi politikalarına karşı çıkanlara karşı görülmedik şekilde bir provokasyona girişti ve bunun sonucunda bu provokasyondan etkilenen bir kişi Ankara’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırdı.

Daha onlarca örnek var ve sizlerle paylaşabilirim fakat öyle bir şey var ki bunu mutlaka size anlatmam lazım. Hükümet PKK’den çocuklarınızı almak için HDP önünde eylem yapan sizleri sahiplendiğini defaatle açıklıyor. Şimdi hükümeti ve ortaklarını biliyoruz, belki de Cumhuriyet kurulalı beri böylesi bir milliyetçi cephe görmedik. Şimdi böylesi bir yapının Kürtlerle savaş için bir araya geldiğini bilmeyen yoktur. Kürtlerin inkarı bu üç yan-yana gelmezi bir araya getirdi. Bu hükümet önce askeri, polisi, korucuyu mu düşünür yoksa sizleri mi?

Sizin izninizle, olurunuzla, ya da sizden bağımsız çocuklarımız Türkiye Cumhuriyetine karşı savaşmak için dağa gitti. Ya da hadi aklı çelinerek dağa götürüldü. Hükümetin isteklerinin, yapmaya çalıştıklarının dışında samimi de olabilirsiniz, benim bu konuda size karşı hiçbir önyargım yok ama şu an PKK‘nin elinde devletin PKK’ye karşı savaşa gönderdiği onlarca esir asker, polis, korucu var. Yaklaşık dört senedir bu çocuklar orada. Şimdi allah için düşünün size defaatle destek açıklayan bu hükümet , onun kontrolündeki basın, medya hatta size destek açıklayan MHP, Vatan Partisi, BBP ve diğerleri hatta size ekmek taşıyan polisler bu çocukları kurtarmak için tek bir şey dahi yapmışlar mıdır?

Onlarca gözü yaşlı anne, baba, çocuklar ve eşler dört senedir çocuklarına kavuşmak istiyor. Sizlere ‘destansı mücadele’ yürütüyor diye açıklama yapanlar düşünün ki kendi devletleri, bayrakları ve Türk milleti için savaşa gidip de esir düşen asker, polis ve korucu için kıllarını kıpırdatmıyor. Sizce bu işte bir terslik yok mu, kendi personelini kurtarmak için kılını kıpırdatmayalar, senelerdir bu çocuklar sağ mı, ölmüş mü diye gecesi gündüzüne karışmış gözü yaşlı anneler, eşler, babalar ve çocukların dramlarını görmeyenlerin, öyle ya da böyle kendilerine karşı savaşma için dağa çıkmış olan çocukların yakınları olarak sizlere yaklaşımı ne kadar samimidir?

Yanlış anlamayın, size çocuklarınıza kavuşmayın, çocuklarınızı aramayın demiyorum ama kimle aradığınıza, kimle omuz omuza verdiğinize dikkat edin diyorum. PKK’ye katılımın en yoğun olduğu dönemler Kürt halkına yönelimlerin en yoğun olduğu dönemlerdir. Şimdi çözüm sürecinin bitirilmesi ardından yaşanan darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte iktidarını kaybetmek istemeyen hükümet PKK ile mücadele adı altında Kürt halkına soykırım dayatmadı mı? Sizler buna şahit değil misiniz, şehirler, köyler içerisindeki insanlar ile yok edilmedi mi? Yüzbinlerce insan evlerini, yurtlarını terk etmedi mi? On binlerce siyasetçi hapishaneye konulmadı mı? Şimdi olduğu gibi Kürtlerin tüm belediyeleri işgal edilmedi mi? PKK’ye katılımın en yoğun olduğu dönemler işte bu dönemlerdir. Yani sizin olurunuz ya da iradeniz dışında çocuğunuzun dağa çıktığı dönem bu dönemdir.

Ne demiştim eğri oturup doğru konuşacak olursak çocuğunuzun dağa gitme sebebi hükümetin siyasi ikbali için içerisine girdiği savaş sürecidir. Senin bugün HDP binası önünde eylem yapmanı isteyenler o çocukları dağa gönderdi aslında. Sana omuz veren bu kişilerden, kurumlardan kurtulmadığın sürece bu çocukları dağdan indiremezsin.

Çocuğunu gerçekten istiyor musun, önce buna karar vermen gerekir. Hükümet ve ortakları için oradaysan, onların nasıl bir pratiğe sahip olduğunu dilim döndüğünce yukarıda anlatmaya çalıştım. Yok ben çocuğum yanımda olsun istiyorum diyorsan o zaman yukarıda değinmeye çalıştığım haksızlığa uğrayanlar ile kullanılan ile, görmezden gelinen ile bir araya gelip birlikte bu mücadeleyi yürütmeniz gerekiyor. Yok ben bildiğimi okurum dersen hükümet için sadece istismar malzemesi olarak kalırsın ama çocuğuna asla kavuşamazsın, çünkü omuz verdiğin kişiler onun dağa gitmesini sağladı.

ÇAĞRI

Yazımı bitirirken 94-96 arasında PKK'nin elinde esir kalan eski bir asker olarak, PKK’nin elinde esir olanların yakınlarına da sesleniyorum. Madem bu kadar annelerin gözyaşlarına dayanamayan, hümanist bir hükümet ve ortakları var. Sizler de çocuklarınıza kavuşuncaya kadar, çocuklarınız kurtarılıncaya kadar gidin onların kapısında eylem yapın, gidin binaları önünde oturun ve çocuklarınız gelmeden de kalkmayın. Bakalım hükümet yetkilileri ve ortakları size de desteklerini açıklayacak mı? Polisler sizlere yemek taşıyıp, korumanızı alacak mı?

PKK’yi de bu iktidarda bulunan istismarcı yapıyı boşa çıkarmak için ellerindeki esirleri bırakma çağrısında bulunuyorum. Ayrıca hiçbir denetime gerek kalmadan 18 yaşına girmeden katılım yapmak için yanlarına gelen çocukları salıverme çağrısında bulunuyorum.