Şırnak’ın Cizre ilçesinde 6-7 Ekim'deki Kobani'ye destek eylemleri sırasında kendilerini Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) diye adlandıran gençler tarafından polis zırhlı araçlarının mahallelere girmesini engellemek için açılan 200'e yakın hendeğin tamamı Mart ayı içinde kapatılmış, ilçe genel olarak sakin.

Hür- Dava Partisi (Hüda-Par) üyelerinin Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YDG-H) çadırına saldırmasının üzerine iki grup arasında çıkan çatışmanın
yer yer polisle çatışmaya dönüşen ve çok sayıda yaşama mal olan olaylardan sonra şu anda varılan noktayı Şırnak barosu başkanı avukat Nuşirevan Elçi, "Ciddi bir provokasyon çalışmasıydı. Ama iki tarafın da sağduyusuyla o çelişki ortadan kalktı. Kürt halkı iç çatışmaları arzulamıyor" diye değerlendirdi.

Kumru Başer’in; 14 yaşındaki Ümit Kurt, 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı ve 19 yaşındaki Yasin Özer'in öldürüldüğü Cizrelilerle konuştu.

BBC Türkçe’de yer alan Cizre analizi şöyle: 

'PARFÜM DİYE SIKIYORUZ'

Yine de biber gazı kokusu günün ve akşamın her saatinde evlere, otellere, sokaklara geliyor rüzgarla.

Herkes kanıksamış, sokakta sohbet ederken biber gazı kokusunu farkettiğimde sokaklarda sohbet ettiğim gençler gülüşerek "Biz gazı sabah kendimize parfüm diye sıkıyoruz" diye şakalaşıyor.

Konuştuğum esnaf da, gençler de polisin geçerken biber gazı sıktığını söylüyor. Herkesin siyaset tartışmaya istekli olduğu Cizre'de, büyük çoğunluk ismini vermek ya da resmini çektirmek istemiyor.

Nur mahallesi sokaklarında bir dükkanın önünde sohbetlerine katıldığım, yaş ortalaması 70 civarındaki grup da böyle.

TEDİRGİNLİK VE TEMKİN

Kendisini Mehemmed olarak tanıtan yaşlılardan biri gülerek, "Bu kadar insan hapiste, beş kişi daha mı girsin?" diyor. 90'larda boşaltılan Bozalan köyünden gelmişler.

"Herkes işsiz" diyorlar. Barış süreci konusunda ise Cizre'de çok duyduğum bir cümleyi tekrarlıyorlar: "Biz kendimize güveniyoruz."
Oğlu tutuklanınca ayakkabıcılığı devam ettirip hasta eşi, çocukları ve oğlunun ailesine bakma işini üstlenen Zeynep'i dükkanın merdivenlerinde çorap örerken buldum.

Barış sürecine o da temkinli yaklaşıyor. "Biz dağdakilerin, hapistekilerin anaları barışı istiyoruz ama çok çektik, kolay güvenmiyoruz" diyor.

Kişisel beklentisi ise felç geçiren ve bir tarafı tutmayan oğlunun cezaevinden çıkması.

'TÜRK ÇOCUKLARI 3-0 ÖNDE'


Cizre'yi en iyi anlatacak şey belki de iki genç grubuyla yaptığım görüşmeler.

İlk grupla Mem u Zin Kültür Merkezi'nde buluştum. Gençlerin folklor, tiyatro, müzik faaliyetleri için bir araya geldikleri bir yer burası.

Gittiğimde, yeni açıklanan YGS sınav sonuçlarını konuşuyorlardı. Çoğu hayal kırıklığına uğramış, tek tük barajı aşanlar da var.
Güvenlik nedeniyle Cizre'de sınav yapılmadığından başka illerde sınava girmek onları zorlamış.

Biri, "Türk çocukları kendi ana dillerinde sınava girdikleri için soruları daha iyi anlıyor, bizden 3-0 öndeler" dedi.

Telefonla konuşan bir diğeri, "Okuldan bir kız arkadaş" diye açıkladı: "Kazanamamış. Şimdi evlenecek çaresiz. Üniversite sınavını geçemeyen kız evlenir, erkek Irak'a çalışmaya gider burda."

"Biz barış istiyoruz ama bu süreçte Cizre'de beş öğrenci öldürüldü. Umudumuz tükeniyor" diyorlar.
Ben ayrılırken harıl harıl eskiden MİT binası olan bu eski güzel yapının bahçesini süslüyor, çiçeklikler yapıyorlardı.

'ÜMİT BURADA DÜŞTÜ'

Kendilerini Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi, YDG-H olarak adlandıran gençlerle ses ve görüntü kaydı almama şartıyla yaptığımız sohbet ise akşam saatlerinde.
14 yaşındaki Ümit Kurt'un 6 Ocak akşamı kalbinden vurulduğu köşeyi gösteriyorlar önce. 

Son aylarda öldürülen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı, 19 yaşındaki Yasin Özer'i anlatıyorlar. Hemen hepsinin ailesinde dağa çıkmış ya da yakınlarda Kobani'ye gitmiş 'abiler, ablalar, büyükler' var.

PKK lideri Abdullah Öcalan dışında hiç kimseyi dinlemeyeceklerini söyleyen bu gençler, Öcalan'dan 28 Şubat'ta gelen silahların bırakılması çağrısından sonra "Hendekleri kapattık, silahlanmayı durdurduk, yüzümüzü kapatmıyoruz, poşuları çıkardık" diyorlar.

'NİSAN'DA KONGRE ÇAĞRISI YAPACAK'

Öcalan'ın Diyarbakır'da okunacak mektubunda bu yıl neler olacağını tahmin ediyorlar?
"Nisan-Mayıs aylarında bir kongreye gidilmesi önerileri olabilir. Silahlı güçlerin tekrar Türkiye sahası dışına çıkmasını isteyebilir" diyorlar.
Kendilerinin öncelikli talebi devletin bu süreçte bir adım atması. Örneğin hasta tutukluların bırakılmasının bir iyi niyet göstergesi olacağını söylüyorlar.
Birisi "Sadece Türkiye'de barış yetmez" diyerek, Rojava'dan, İran'dan bahsediyor. "Burada 4-5 çocuğunu yıllardır bir arada göremeyen anneler var." diyor.
Diğer biri "Biz de abilerimizle ablalarımızla kucaklaşmayı, sohbeti, bir halı saha saç yapabilmeyi çok özlüyoruz." diyor.

ÇATIŞMA BİTİNCE EKONOMİYE YÖNELDİK'

Son bir iki ay içinde açtıkları dükkanlarda, halk tarafından üretilen şeylerin satışa sunulduğunu, bir tür kooperatifçilik yaptıklarını anlatıyorlar.
Toplumsal düzeyde ise kendilerinin de yer aldığı mahalle meclislerinde, halk arasındaki anlaşmazlıkların ikna yoluyla giderildiğini, hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş ve kadına yönelik şiddetle mücadele edildiğini ve bölgede suç işleme oranının çok düştüğünü söylüyorlar.

Bundan sonraki projeleri arasında, kadına yönelik şiddetle mücadele için kadınlara yakın dövüş tekniklerinin öğretileceği bir öz savunma kursu da varmış.
Hayalleri bir gün okuldan işyerine, bütün toplumsal ve ekonomik hayatı kendi güçleriyle kurabilmek.

En varlıklısından en yoksuluna tüm bölge halkını dayanışmaya ve hedefledikleri düzenin içinde yer almaya ikna edebileceklerine inanıyorlar.
Genç yüzlerinde bunu yapabilecekleri konusunda hiç bir tereddüt görünmüyor.