Hükümetin Kürt sorunu konusundaki tutumunu eleştiren CHP’li Milletvekili ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Atilla Kart, “Hep konjonktüre oynayan bir yaklaşım var. Elbette Kürt sorunu çözülmelidir. Ama bu birilerinin kişisel hırsları uğruna heba edilecek bir süreç de değildir” dedi.

Barzani önderliğinde Duhok’ta bir araya gelen Rojava’daki siyasi partilerin birleşme kararını da değerlendiren Atilla Kart Rojava’daki Kürt örgütlerinin birleşmesinin umut verici olduğunu belirtti.

Atilla Kart, Rojava direnişinin desteklenmesi gerektiğini belirtirken, “Irak Kürtistan’ı ve Rojava halklarının da kendi iradeleriyle kendi yönetimlerine karar vermelidir” görüşünü savundu.

 Kobani’deki durumu değerlendiren CHP’li Kart, IŞİD’i yaratan, onu büyüten sebeplerin tümünün siyasi iktidara yüklenemeyeceğini, fakat AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’nin belli bölgelerinde IŞİD ve benzeri örgütlerin himaye edildiğini iddia etti. İktidarın ideolojik olarak bu tür yapılardan beslendiğini iddia eden Kart, “Biz ta 2013’ten beri söylüyoruz. Suudi Arabistan’dan, Katar’dan gelen silahlar Ankara Esenboğa Havaalanı’na gece yarıları indirildi. Sonradan da o silahların MİT tırlarıyla El Nusralara gönderildiğini biliyoruz. Yine Konya’dan “Cihada katılım” adı altında gençlerimizin Suriye’ye gidip hayatlarını kaybettiklerini biliyoruz. Fakat Türkiye sanki bu olaylar bir iki aylık olaylarmış gibi, Amerika’yı keşfetmiş gibi yaklaşıyor. PKK veya PYD’nin Türkiye Cumhuriyeti ile olan ihtilafları ayrı bir konudur. Fakat orada bir ölüm-kalım savaşı veren, hak ve hukukunu korumaya çalışan bir Kürt halkı var. Bu yapılanma içinde çok farklı gruplar, dinamikler olabilir. Onlar bir araya gelip insanlığı tehdit eden IŞİD’e karşı mücadele ediyorlar. Dolayısıyla bu noktada PKK ya da PYD üzerinden söylem geliştirerek oraya sahip çıkmamak, destek vermemek kabul edilemez bir şeydir“ dedi.

Hükümetin Kobani konusundaki tutumunu eleştiren Kart, Türkiye’nin insani yardım koridoru, silah ve mühimmat yardımlarının engellenmesi konularında olumlu bir tutum içerisinde olması gerektiğini belirtti.

Hükümetin Çözüm Süreci konusundaki tavrını değerlendiren Atilla Kart, “2009’dan beri muhtelif isimler adı altında yürütülen bir süreç var. Ama bir türlü işin esasına girilmiyor. Sanki bu sorunu “çözüyormuşuz” gibi yaparak hep zamana oynayan, hep konjonktüre oynayan bir yaklaşım var. Ve bakıyoruz ki bütün bu politikaların temelinde de mezhepçi, ayırımcı bir anlayış var.  İşte Suriye politikalarının özünde de bu var. Esas olan insan hakları, temel hak ve özgürlüklerdir ve ayrımcılık yapmadan eşit yurttaşlık gibi değerlerdir“ şeklinde konuştu.

‘KÜRT GRUPLAR BİRLEŞTİKLERİ TAKDİRDE BU SÜRECİ AŞARLAR’                    

Federal Kürdistan Hükümeti Başkanı Mesut Barzani önderliğinde Duhok’ta bir araya gelen Rojava’daki siyasi partilerin birleşme kararını da değerlendiren Atilla Kart Rojava’daki Kürt örgütlerinin birleşmesinin umut verici olduğunu belirtti. Kart, “Maalesef tarih boyunca Kürt grupların birbiriyle çekişmekten, tam bir dayanışmayı sergileyememekten dolayı tarih içinde çok büyük kayıpları olduğunu biliyoruz. Artık bu dönemde bunu aşmak gerekir. Son bir kaç gündür o bölgeden gelen haberler umut verici gerçekten. Fakat IŞİD o bölgede bertaraf edildikten sonra da bunu daha ileri boyutlara taşımaları gerekir” dedi.

 ‘CHP’DE KÜRT SORUNUYLA İLGİLİ ÖNEMLİ AŞAMALAR KAT EDİLDİ’              

Kobani süreciyle birlikte kamuoyunda CHP’nin Kürt sorununa yaklaşımının değiştiğine yönelik iddialar için de şöyle konuştu: “Ta 1989’dan, 1990’larda kimse Kürt sözcüğünü bile ağzına alamazken CHP Kürtçe’nin yasaklanmasına dair, bu türden yasaların mevzuatlarının değişmesine dair çok ciddi mücadeleler verdi. Tabi şunu da kabul etmek gerekir ki zaman içinde CHP’de bu anlamda sıkıntılı süreçler yaşadı. Ama CHP’nin gelişen zaman içinde Kürt sorunuyla ilgili, Kürtçe ile ilgili, anadille ilgili çok önemli aşamaları kat edildiği kanısındayım. Yani bu değişimi sanki 2-3 kişi üzerindeki bir değişimmiş gibi değerlendirmek gerçekçi değil. Bu haksız bir yaklaşım olur diye düşünüyorum.”

‘KÜRT SORUNU BİRİLERİNİN KİŞİSEL VE SİYASİ İKBALİ UĞRUNA HEBA EDİLEMEZ’         

 Hükümetin Çözüm Süreci’ne dair ne yapacağını kimsenin bilmediğini belirten Atilla Kart, “Bakın geçen gün İdris Baluken ne dedi: Bize taslağın birinci sayfasının bir örneğini verdiler. Ne kadar incitici bir şey? Sen bir yol haritası diyorsun. Bunun muhatabı kimdir. Meclistir, siyasi partilerdir. Fakat şu an Efkan Ala’ların, Hakan Fidan’ların kapalı kapılar arkasında yaptığı bir çalışmadır” dedi.

Cumhuriyet tarihinin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğunu ve bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini ifade eden Kart, “Elbette Türkiye bu sorunu çözmelidir. Ama bu birilerinin kişisel ve siyasi ikbali uğruna heba edilecek bir süreç değil. Fakat böyle ilerliyor. Bakıyorsunuz tüm süreç AKP ve Erdoğan’ın kişisel ve siyasi kariyeri doğrultusunda şekilleniyor. Yani bu bilgilendirme sağlıklı olduğu takdirde biz de sürecin sağlıklı ilerleyişi konusunda elbette yapıcı bir tavır içinde olmak durumundayız.” şeklinde konuştu.

‘BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİNDEKİ TABLO HÜKÜMETİN İFLASIDIR’              

Bu noktada Türkiye’nin demokratikleşme profiline bakılması gerektiğini ifade eden Atilla Kart, hükümetin Türkiye’yi savaşa sokmak istediğini ve kamu kurumlarının işlemediği bir ortamda Çözüm Süreci’nin inandırıcı olmadığını belirtti. Türkiye’nin kendi içinde Kürt sorununu demokrasiyle çözebileceğini söyleyen Kart, “Burada biz kendi Kürtlerimize demokrasiyle sahip çıkacağız. Temel hak ve özgürlüklerle sahip çıkacağız. Ha Irak Kürtistanı, Rojava Kürtistanı, o yerleşik halklar da kendi iradeleriyle buna karar verecekler. Oralara da IŞİD’lerin, emperyal güçlerin müdahalesine engel olmalıyız. Oradaki yerli halkların iradesiyle o bölgenin yönetimi şekillenmeli. Ama bu hükümetin yaklaşımı bu değil. Mısır’la ilişkiler ortada, Suudi Arabistan, Irak ve Suriye yönetimleriyle yaşanan tablo... Ve en son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğindeki o tablo bu hükümetin iflasıdır” diyerek konuşmasını sürdürdü.

‘KONYA’DA BELLİ BİR BÖLGEDE IŞİD BAYRAĞININ ASILDIĞI HABERİ GELİYOR’            

Ellerinde ismini vermek istemediği bir akademisyenin IŞİD’in Konya’daki faaliyetlerine dair bir raporunun olduğunu belirten Atilla Kart, bu raporda IŞİD’e katılan 90 kişiden 50’sinin tüm bilgilerinin olduğunu, hangi cephede, hangi kod adlarını kullandıklarını, kimler aracılığıyla nasıl ve nerelerden geçitlerine kadar birçok şeyi bildiklerini ve bu bilgileri devlet yetkilileriyle paylaştıklarını fakat yetkililerin hiç bir şey yapmadığını söyledi.  

Kart, “Bakıyorsunuz Konya’da belli bir bölgede IŞİD bayrağının asıldığı haberi geliyor. Sonra kaldırmışlar. Daha ötesi kurban bayramında, bayram namazının Atatürk stadyumunda kılındığı... Yani o şehrin en merkezi yerinde 400-450 kişinin IŞİD bayraklarıyla bayram namazı kıldığına dair bilgiler geldi. Ben ihtimal vermedim. Bu kadar gündemde olduğu bir dönemde bu olamaz diye düşündüm. Sonra 3-4 kaynaktan araştırdık, baktık doğru. Bunlar nasıl oluyor peki? Ancak hükümetin himayesiyle olur“ şeklinde konuştu.

‘CHP’NİN AYRICA BİR SORUMLULUĞUNUN OLDUĞUNA İNANIYORUM’        

Anadilde eğitime de değinen Atilla Kart şöyle devam etti: “Bu anlamda bizim önerimiz anadili öğretimidir. Anadilde eğitim ile anadili eğitimi birbirinden farklı kavramlardır. Tabi bir de işin resmi dil boyutu var. Bizim Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki önerimiz şuydu; ‘Resmi dil Türkçe’dir. Resmi dilin dışında devlet, herkesin anadilini öğrenmesi, eğitimine alması noktasındaki görevleri yapar.’ Yani devlete pozitif bir sorumluluk yüklüyoruz. Ha orada Türkiye gibi farklı kimliklerin olduğu ülkelerde 2. Ya da 3. bir resmi dili inşa etmenin zorlukları ortada. Belli yoğunluk sağlandığı takdirde resmi dilin yanında, tabi ilerleyen aşamalarda, çift dilli eğitim de yapılabilir. Bizim ‘anadili eğitimi kavramı’ Kürtçe’nin öğretilmesinin ötesinde bir şey. Kişinin kendi kişiliğini maddi ve manevi anlamda geliştirebilmesi için kendi anadiliyle eğitim almalıdır.  Bu noktada da CHP’nin ayrıca bir sorumluluğunun olduğuna inanıyorum. Bunu hep ifade etmeye çalışıyorum. CHP’nin cumhuriyetin kazanımlarının yanında, insanı esas alarak belli kimliklere inançlara imtiyaz tanımadan; herkesi kucaklayarak demokrasiyi ve insan haklarını esas almalıdır. Ama sadece belli kimlikleri ya da belli inançları temel aldığınız zaman Türkiye’nin tümüne hitap edemezsiniz.’’

 (BasHaber Gazetesi)