CHP Sözcüsü Faik Öztrak, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Öztrak, "Erdoğan, çantalarla para aldığı söylenen MKYK üyesine, hiçbir şey diyemiyor. Çünkü o MKYK üyesi 'ben elçiyim' diyerek, Erdoğan’a mesajını verdi" dedi.

Peker’in iddiaları ile ilgili komisyon kurulması gerektiğini ifade eden Öztrak, M”eclis’te de siyasete bulaşan bu ağır şaibeleri temizlemek için, vakit geçirmeden, bir Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. İçişleri Bakanı 10 bin dolar alan siyasetçiden başlayarak, tüm bu iddialar için TBMM’de hesap vermelidir. Soruşturmanın selameti açısından, bundan önceki bakan soruşturmalarında olduğu gibi, İçişleri Bakanı, Görevinden ya ayrılmalı ya da alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

Öztrak’ın açıklamaları şu şekilde:

Ülkeyi 19 yıldır yönetenler, aralarında kavgaya tutuştular. Tüm kirli işleri ortaya dökülmeye başladı.

Kavgalı evin reisi Erdoğan; “Bunlarla kaybedecek zamanımız yok” diyerek, yine sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor.

Ancak Erdoğan’ın etrafında ve AK Parti içinde, hala aklıselim sesler de var. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Sayın Cemil Çiçek, “Ortalıkta siyasetçilerin araçlarına, çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait... Bunu görmezden gelebilir misiniz?” diye soruyor.

Herhalde bu sorunun muhatabı belli... Bunu ilk görmesi gereken kişi Erdoğan’ın kendisi…

Çünkü çantalarla para aldığı söylenen vekiller, Erdoğan’ın kendi partisinden... Ama Erdoğan, partisindeki skandala sessiz... Ne demişler? Sükût ikrardan gelir.

Erdoğan, çantalarla para aldığı söylenen MKYK üyesine, hiçbir şey diyemiyor. Çünkü o MKYK üyesi “ben elçiyim” diyerek, Erdoğan’a mesajını verdi.

Erdoğan, kendi atadığı İçişleri Bakanı’na da bir şey diyemiyor. Çünkü o Bakan da Erdoğan’a ayar verip raconunu kesti. Yetmedi, arkasına Cumhur İttifakı’nın küçük ortağını aldı.

Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine kumpaslar kuruyor. Şantaj yapıyor. Taht kavgası almış başını gitmiş. Evin reisi meflûç… Kıpırdayamıyor. Ama artık yargı da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de ortalığa saçılan pislikleri görmezden gelemez.

İçişleri Bakanı görevi nedeniyle elde ettiği bir bilgiyi, mafya elebaşından 10 bin dolar alan siyasetçinin ismini hala saklıyor. Savcılara suç duyurusunda bulunmuyor. Bunu soran Meclis Başkanına cevap vermeye tenezzül etmiyor. Başkan’ın bilgi istediği 27 Mayıs’tan bu yana, 18 gün geçti. Hala Meclis Başkanına verilmiş bir cevap yok. Bu nasıl bir keyfi yönetim anlayışıdır.

Ne yargıyı, ne de milli iradenin tecelligâhı Meclis’i takıyorlar. İçişleri Bakanı’nın bu yaptığı alenen suçtur. Suça ortaklıktır.

Yine kara para aklama suçundan yargılanan ve şaibeli bir şekilde yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili, her gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor.

Şu aile fotoğrafına bir bakar mısınız? Erdoğan ortada. Bir yanda yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz. Bir yanda ABD’de Mormon tarikatının önemli bir üyesi, Jacob Kingston. Bu şahıs ABD Hazinesini dolandırma suçunu itiraf etmiş, Türkiye’ye kaçarken de ABD’de tutuklanmış birisi. Bir tarafta da SBK Holding’in Türkiye yetkilisi var.

Şimdi bu fotoğraftaki Sezgin Baran Korkmaz’ın, malvarlığı üzerindeki tedbir kararının kaldırılması için, bir MASAK raporu veya yazısının olmadığını, 9 Haziran tarihinde MASAK açıkladı.

Bu durumda, olmayan MASAK raporu üzerinden, mahkeme tedbir kararını 6 Kasım 2020’de nasıl kaldırdı? Bugün Adalet Bakan Yardımcısı olan, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını neye istinaden istedi?

Hâkimler ve Savcılar Kurulu, tüm bu şaibeli iş ve işlemler için ne yapıyor? Bu konularda, HSK’da yürütülen bir inceleme var mı?

Yine yurtdışına kaçan bu şahsın, İçişleri Bakanlığı’na davet edildiği, basında yazılıp çiziliyor. İçişleri Bakanlığı’ndaki bu görüşmelerin ardından, ilgili şahsın, ertesi gün, yurtdışına kaçtığı da biliniyor.

Sezgin Baran Korkmaz yurtdışına nasıl kaçtı? Bu kaçışa kimler göz yumdu? Bunların mutlaka aydınlatılması gerekir.

SOYLU'YA İSTİFA ÇAĞRISI

Meclis’te de siyasete bulaşan bu ağır şaibeleri temizlemek için, vakit geçirmeden, bir Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. İçişleri Bakanı 10 bin dolar alan siyasetçiden başlayarak, tüm bu iddialar için TBMM’de hesap vermelidir. Soruşturmanın selameti açısından, bundan önceki bakan soruşturmalarında olduğu gibi, İçişleri Bakanı,

Görevinden ya ayrılmalı ya da alınmalıdır.

Bundan 2 bin 300 yıl önce Çinli bir filozofun dediği gibi, “Eğer yoz siyasetçiler, kendilerini güven ve kazanç içinde görüyorsa, bu çöküşün başlangıcıdır.”

Türkiye yoz siyasetçiler için, artık daha fazla güven ve kazanç kapısı olamaz.

Siyasetin arınması, temizlenmesi için yapılması gerekenler bellidir. Sayın Genel Başkanımız bunu, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde açıklamıştır.