CHP İttihat ve Terakki zihniyetinin sevdalısı olmaya devam ediyor. Temel hak ve özgürlüklerin evrenselliğini Avrupa Parlamenterler Meclisi’nde Türkiye’deki ağır demokrasi ve özgürlükler problemine ilişkin karar tasarısına şoven AKP'Lİ ve MHP’lilerle birlikte karşı çıkarak asla değişmediğini, değişmeyeceğini, bırakın sosyal demokrat olmayı, liberal dahi olamayacağını bir kez daha kanıtlıyor.

CHP’li milletvekillerinin diğer şoven milletvekilleriyle birlikte karşı çıktıkları karar tasarısı ne diyor? Parlamenterler meclisi, Türk yetkililerden muhalif siyasetçilerin haklarına ve temel özgürlüklerine, özellikle de parlamenter dokunulmazlıkların güvence altına alınmasına saygı göstermeleri, mevzuatın ve anayasanın Venedik Komisyonu önerileri doğrultusunda değiştirilmesini vurguladıktan sonra, "Demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının gerilediğinin" altını çizerek, "dokunulmazlıkları kaldırılan ve hapiste olan vekillerin durumunun kaygı verici olduğunu belirtiliyor. Kararda ayrıca dokunulmazlıkları kaldırılan parlamenterlerin serbest bırakılması çağrısına özel vurgu yapılarak, tutuklu olan HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararının uygulanması isteniyor. Kararda seçim kanununun gözden geçirilmesi, yüzde 10 seçim barajının aşağıya çekilmesi, AKPM parlamenterlerinin hapisteki parlamenterleri ziyaret etmesine izin verilmesi, adalet reformu stratejisinin tamamlanıp uygulanması, yeni bir insan hakları eylem planının hazırlanması ve 2017 anayasa değişikliğinin Venedik Komisyonu kriterleri ışığında gözden geçirilmesine de vurgu yapılıyor. Bir diğer değişiklik önergesiyle de, "Türk makamlarının bu karardaki şartları yerine getirmemesi halinde AKPM'nin, AİHS'nin 46. maddesi temelinde Avrupa Konseyi bakanlar komitesine başvuracağına dair bir ibareye yer veriliyor. Bilindiği gibi özellikle Romanya, Ukrayna, Rusya, Türkiye, Macaristan, Yunanistan gibi ülkelerin giderek artan bir yoğunlukta AİHM kararlarını uygulamaması üzerine AİHS'e ek 14 nolu protokolle AİHS 46. maddeye ekleme yapılarak AİHM kararının uygulanmaması halinde AKBK'ne(Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi) AİHM büyük daireye başvurma yetkisi tanınmıştı. AİHM büyük dairenin kararına göre de kararları uygulamayan ülkenin konsey organlarında söz ve oy hakkı geri alınabilir, hatta o ülke Avrupa Konseyi üyeliğinden de çıkartılabilir.

Söz konusu karar tasarısı 20 hayır ve 8 çekimser oya karşı, 72 evet oyuyla kabul edildi. Karara Azerbaycan ve Türkiyeli AKP, MHP ve CHP milletvekilleri muhalefet ettiler. AKP ve MHP’nin tavrı tabii ki şaşırtıcı değil. Aslında Selin Sayek Böke dışındaki CHP milletvekillerinin tavrı da şaşırtıcı değil. Selin Sayek Böke'yi kamuoyu biraz demokrat bilirdi. Yazıklar olsun. Biz de birazcık demokrat zannediyorduk. Bir kere daha kanıtlandı ki CHP’nin en demokrat görüneninde dahi şuur altında şovenizm, militer zihniyet egemen. CHP’nin dört milletvekili de, AKP ve MHP milletvekilleri gibi bu karara muhalefet etmekle , “temel insan hak ve özgürlüklerinde, temel siyasi demokratik haklarda evrenselliğe hayır, yaşasın ırkçı milliyetçilik” dediler. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını, milletvekillerinin hapiste tutulmasını, ifade özgürlüğü üzerindeki devam eden baskıları, yüzde 10’luk seçim barajını, 2017 tek şeflik anayasa değişikliğini, AİHM kararlarının uygulanmamasını savunmuş oldular.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı da yaptığı açıklamalarla AKP’nin ekmeğine yağ çalmakta CHP yetkilileriyle yarışıyor. "Küresel güçler Türkiye’ye müdahale için planlar yapıyor"muş. Erdoğan, böyle bir ana muhalefet ve böyle bir barolar birliği yönetimi olduğu için ne kadar sevinse, ne kadar şükretse azdır.

CHP daha da sağcılaşarak sağ tabandan oy devşireceğini sanıyor. Belediye seçimlerinde Antep’i İyi Parti’ye bırakıyor. İstanbul ve Ankara’da büyük şehirler için "ülkücü" kökenli adaylar gösteriyor. Bu adayların seçildikleri takdirde yarın İyi Parti’ye, MHP’ye, AKP’ye transfer olmayacakların bir garantisi yok, geçmişlerine, ortaya koydukları düşünce kırıntılarına bakılırsa. HDP’nin Antep, Mersin, Adana, Ankara, İstanbul’da büyük şehir belediyeleri için aday göstermesi gerektiğinin doğru olacağını düşünüyorum.

Selin Sayek Böke'nin hazin durumu bize bir kez daha Nazım Hikmet’in "yaralı bir atlı düştü atından" diye başlayan şiirini hatırlattı.