22 Temmuz 2022’de Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar isimli iki polis, Ceylanpınar ilçesinde kaldıkları evde başlarından vurulmuş olarak bulundu.

"Ceylanpınar saldırısı" denilen ve iktidar tarafından "çözüm süreci"nin sona erdirilmesinde gerekçe olarak kullanılan bu olayın üzerinden 7 yıl geçti, cinayetler karanlıkta bırakıldı.

2009 yılında temeli atılan "çözüm süreci", 2009-2015 arasında kısmi gerilimler olsa da sürmüştü. 6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kenti Kobanê’yi kuşatması nedeniyle başlayan protestolar AKP hükümetini rahatsız etti.

Ardından Ceylanpınar’da 2 polis memurunun öldürülmesi üzerine süreç sona erdirildi.

17 Temmuz 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP ve HDP’lilerin katılımıyla açıklanan 10 maddelik ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını açıkladı.

Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi çözüm sürecinin fiilen bitişine gerekçe yapıldı. İki polisi öldürmek ve PKK’li olmakla suçlanan sanıklar beraat etti.

Soruşturmaya katılan pek çok isme ise ‘FETÖ’ gerekçesiyle soruşturmalar açıldı, açığa alma ya da tutuklama yaşandı. Aradan 7 yıl geçti ve "çözüm süreci"ni bitiren Ceylanpınar olayı ise hâlâ karanlık.

Mezopotamya Ajansı'na konuşan Ceylanpınar olayı ile ilgili 9 kişinin beraat ettiği dosyanın avukatları, delillere işaret ederek, “Olay her yönü ile karartılmaya çalışıldı” dedi.

BERAAT KARARI VE YARGITAY SÜRECİ

Cinayetler nedeniyle haklarında hiçbir somut delil olmamasına rağmen 7 genç kötü muamele gördü ve uzun süre cezaevinde tutuldu. Urfa 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Mart 2018 tarihindeki karar duruşmasında 4'ü tutuklu 9 sanığın tamamı hakkında “…her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından” diyerek beraat kararı verdi. Yerel mahkeme savcısının istinaf için dosyayı gönderdiği Antep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Dairesi, 16 Nisan 2019 tarihinde kararı onadı. Dosya Yargıtay'a taşındı.

Yargıtay'da olan dosya için Yargıtay savcısı, 29 Haziran 2021’de verdiği mütalaasında, yerel mahkemenin verdiği beraat kararının bozulması talebinde bulundu.

Yargıtay Savcısı Başak Yüksel Korkmaz, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarına ilişkin, “eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulduğu” değerlendirmesini yaptı, kararların bozulmasını istedi. 

Mütalaasında, cinayetlerin “YDG-H Ceylanpınar gençlik yapılanması”  tarafından işlendiği tezini öne süren savcı, olaydan 2,5 yıl sonra yakalanan sanık Mustafa S.’nin de “YDGH’nin Ceylanpınar sorumlusu olduğu” ve “saldırının emrini verdiğini” öne sürdü.

Mustafa S. hakkında, Ceylanpınar suikastlarının da içinde bulunduğu suçlamalar üzerinden “2017/39643 sayılı” soruşturma yürütüldüğünü kaydeden savcı, bu soruşturmadaki “delillerin” dosyaya konulmasını istedi.

Dijital materyallerde inceleme, baz kayıtlarının haritasının çıkarılması, hatta bölgedeki izmaritlerden DNA testi yapılması gibi süreçler işledi ancak dosyada ilerleme kaydedilmedi.

ÖNCEKİ GÜN ÖLEN 2 POLİSİN EVİNE GİTTİĞİ İDDİA EDİLEN 2 POLİSE SORUŞTURMA AÇILMADI

Dosyanın avukatı Mahmut Vefa, 2 polisin bir gün önce 2 polis arkadaşı ile birlikte kendi dairelerine girdiklerini ve sabah polislerden ikisinin ölü bulunduğu, diğer ikisi hakkında ise herhangi bir soruşturma açılmadığını ifade etti.

Cinayetin HDP içerisinde çalışma yürüten 7 gencin üzerine yıkılmaya çalışıldığını ifade eden Vefa, “‘ANF’de 2 polis cezalandırıldı’ şeklinde bir haber çıkınca, olay doğrudan PKK’nin üzerine yıkıldı. O dönem milletvekilliği yapan Leyla Güven, dönemin Urfa Valisi ile görüştü. Güven, gözaltında tutulanlara işkence uygulanmasına dair vali ile görüşüyor. Vali orada Güven’e bu olayın örgütle bir ilgisinin olmadığını ve kendi iç çatışmaları olduğunu söylüyor. Cenazede de konunun örgüt ile ilgili olmadığına dair açık beyanlarda bulunuyor. Ancak TEM şubesi ısrarla suçu çocukların üzerine yüklemeye çalışıyordu” diye anlattı.

Gençlerin tutuklanmalarına sebep olan iddianamede yer alan beyanlara değinen Vefa şunları söyledi:

“İddianamede, yan daireyi kiralayan bir sanık vardı. Bu yan daireden diğer dairenin balkonuna atlayarak polislerin öldürüldüğü şeklinde bir senaryo uyduruldu. Ancak olay anında da kapı açılmadığı için yan taraftan evin balkonuna atlamak için gelen özel harekat polisleri bile balkona atlayamadılar. Çünkü fiziken imkânı yoktu. Kapı da zorlanmamıştı. Dışarıdan girildiğine dair de bir şey yoktu. Biz eve gelen diğer 2 polisin de şüpheli olarak dinlenmesi gerektiğini talep ettik ama mahkeme kabul etmedi. İkisi de tanık olarak dinlendi. Polisler, eve hiç girmediklerini söylediler. Fakat sonra evin her yerinde parmak izleri çıktı. Hatta o sokakta bulunan bakkal da eve 4 polisin gittiğini ve kendisinden bir şeyler aldığını söylüyor. Biz HTS kayıtlarını istedik ama kayıtların imha edildiğine dair bir tutanak koydular dosyaya. Olay her yönü ile karartılmaya çalışıldı. Bu çocukların üzerine yüklenmeye çalışıldı.”

Yargıtay Başsavcılığı'nın mütalaasından sonra her hangi bir gelişme kaydedilmediğini ifade ede Vefa, olayın hâlâ muğlaklığını koruduğunu söyledi.

"2015'TE URFA'DA YAŞANAN HİÇBİR OLAY AYDINLATILMADI"

Ceylanpınar olayının 2015 sürecinde gerçekleşecek olan karanlık olaylar silsilesinin başlangıçlarından biri olduğunu ifade eden İHD Şube Eş Başkanı Mustafa Vefa ise “2015 yılında Urfa’da yaşanan olayların neredeyse hiçbiri aydınlanmamış durumda” dedi.

Vefa Ceylanpınar süreci ile ilgili, diye konuştu, “Biz sadece iki polisin öldürüldüğünü ve çok sayıda insanın bu olay ardından gözaltına alındığını biliyorduk. Gözaltına alınan ve aralarında müvekkilimin de olduğu gençlerin olayla nasıl bağlantısı olduklarını biz de bilmiyorduk, hatta bu operasyonu sürdüren savcılık da bilmiyordu. Gözaltındakiler birçok işkenceden geçti ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldı. Biz her türlü girişime rağmen bunları engelleyemedik. Cinsel işkence başta olmak üzere, Filistin askısı gibi birçok vahşi yöntem ile bu olayı gözaltına alınan kişilerin üzerine yıkmaya çabalıyorlardı. Hem bizler hem de müvekkiller yaşananlara anlam veremedik. Olayla yakından ya da uzaktan alakası olmayan kişilerin bu şekilde gözaltına alınarak vahşi yöntemler ile bu suçu işlediklerini kabul ettirmeye çalışmaları bu olayın basit bir olay olmadığını orada anladık.”

Müvekkilinin maruz bırakıldığı muameleyi de anlatan Vefa, “Benim müvekkilimi yerde sürükleyerek içeriye getirdiler. Çünkü ne ayakta durabiliyor ne de kollarını kaldırabiliyordu. 42 dakika boyunca Filistin askısında bırakılmıştı. Hiçbir gence doğru düzgün soru sormamışlar, sadece suçu kabullendirmeye çalışmışlar” dedi.

GENÇLERİ İHBAR EDEN FETÖ’DEN YARGILANDI

Müvekkillerinin tutuklanması ardından dosyanın ağır ceza mahkemesinde görülmeye başlandığını kaydeden Vefa, gerçekleşen infazların gençlerin ve orada siyasi faaliyet gösteren bir çok insanın üzerine yıkılmaya çalışıldığını anladıklarını vurguladı. Dosya içerisinde yer alan ve gençlerin gözaltına alınmasına gerekçe yapılan ihbar aramasına değinen Vefa, “Arama ankesörlü telefon ile yapılıyor ve bu kişinin de ilerleyen süreçte FETÖ bağlantısı olduğu ortaya çıktı. Bununla beraber polislerin öldürüldüğü ikamette kapının hiç zorlanmadığı ve anahtarla açıldığı, camdan ya da başka bir yerden kimsenin eve girmediği belirlendi” bilgilerini paylaştı.

CİNAYETLER AYDINLATILMADI

Cinayetin polisleri tanıyanlar tarafından işlendiğini işaret eden Vefa, son olarak şunları söyledi: “Bu olaydan sonra bölgede ard arda katliamlar yaşanmaya başladı. 2015 yılı da bizim için sistematik işkencenin en yoğun olduğu yıldı. Gelişen süreçte şehir savaşları, yaşanan işkence vakaları bu dosyaya titizlik ile yaklaşılması gerektiğini ortaya koydu. O tarihlerde işlenen cinayetler yeteri kadar araştırılmadı.

Öldürülen polislerin mesai arkadaşları tam olarak dinlenilmedi. İlk ifade veren polislerin bazıları servisten erken indiklerini söylediler, fakat görüntülerde inmedikleri ortaya çıktı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı en son verilen beraat kararının bozulmasını istemiş, bizim istediğimiz bazı şeyler de talep edilmiş verilen kararda.

Gözaltına alınanların verdikleri beyanların ise işkence sebebiyle verildiği apaçık ortada. Bu dosyadan bir şey elde edemediler. Müvekkillere de bunları kabul ettiremediler. Bu sebeple yargılanan herkes beraat etti. Biz beraat kararından sonra birileri tarafından öldürülen bu insanları öldürenlerin peşine düşülmesi gerektiğini bekliyorduk. Buna ilişkin araştırma ve soruşturmanın sürmesini bekliyorduk, fakat kesildi. Bu cinayetin aydınlatılması ile Türkiye’deki bir çok cinayet ve katliam da ortaya çıkarılacaktır. Bir el tarafından bu şekilde çözüm süreci bitirildi. Devamında kitlesel katliamlar, tutuklamalar, gözaltılar ardı ardına geldi. Bunun başlangıcı sayılan Ceylanpınar cinayeti hala çözülmeden karanlık bir şekilde orda duruyor.”