“Ördekleri yemliyordum. Yemi verdim, suyu verdim. Su içen ördek öldü. ‘Suda bir şey var’ dedim. Ağzıma bir aldım suyu, arı zehri gibi bir şey geldi. Başka suyla ağzımı yıkadım, geri çıkardım suyu...” 57 yaşındaki Muzaffer Sözer, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Dulkadir Köyü’nde suyun zehirlendiğini fark eden kişi. Sözer, önceki gün suyun hayvanlarını zehirlediğini fark edince köylüleri uyardı. Buna rağmen sudan içen hayvanlar telef oldu, şebeke suyunu yıllardır zaten sadece ‘temizlik ve sulama amaçlı’ olarak kullanan köyde 7 kişi de hastanelik oldu.

Dulkadir, 7 Mayıs’ta siyanür barajının setleri çökünce gündeme gelen Eti Gümüş Tesisleri’ne en yakın köy. Tesis 1986’da faaliyete geçtikten sonra, 8 yılda 200 nüfuslu köyde kimi genç 56 kişi ölünce, köy ağır ağır boşaldı. Köy yıllar boyunca Şahin Dağı’ndan getirilen suyu kullanıyordu. Bu suda 1992’de ‘arsenik’ çıkınca, Eti Gümüş köye su bağlattı. Köylüler bağlanan suyu da 2 aydır sadece çamaşır, bulaşık ve sulama için kullanılıyor, içme suyunu ise tankerlerle sağlıyordu.

‘Sabotajsa o vanayı kim koruyor?’
Eti Gümüş AŞ’nin Genel Müdürü Ergün Kılıç, önceki gün köyde yaşanan olayı sabotaj oarak nitelendirerek şöyle demişti:
“(Pazartesi) öğleden sonra nasıl olmuşsa biri gitmiş, fabrikanın özelleştirilmesinden bu yana gerektiğinde Dulkadir Köyü’ne su verilen ve 2 aydır kapalı olan hattın vanasını açmış. O hatta bizim içme suyu hattımız dışında, özelleştirmeden önce devletin yaptığı şebeke suyu var. Orada dağdan gelen arsenik sorunu var, bizimle ilgisi yok.” Ergün arazilerini satmak isteyen köylülerin yüklü miktarlarda para istediklerini de söylemişti.

Açıklamaya Dulkadir Muhtarı Selim İlhan tepki gösterdi: “Vana açılmış deniliyor. 3-4 kat tel örgüleriyle çevrili bir yer. Onlarca güvenlik görevlisi var. Kendileri vanayı korumak zorunda değil mi? Anamı, babamı çocuğumu nasıl zehirleyeyim? Mantık almayacak bir durum!”

ABDEST ALDIM, MİDEM BULANDI

MEHMET ÖZER: Eti Gümüş’ün evlere verdiği ve sadece, elimizi, yüzümüzü, bulaşıkları yıkamak için kullandığımız sudan zehirlendik. İçme suyunu zaten tankerden alıyoruz. Şu an hastanede 7 kişiyiz. Suyu içen yok. Suyu içsek anında ölürdük zaten. Danaya içirdik suyu, ölmesi 10 saniye sürmedi. 1 dana, 1 koyun, 10-15 ördek ve tavuk öldü. Çocukların suyu içmemesi tamamen şans.
Muzaffer amca sabahın 8’inde muhtara gitmiş uyarmış. O uyarmasa, köylü malını salsa her şey telef olurdu. Eti Gümüş’ün kapanmaması için ‘sabotaj’ diyecekler tabii. Kütahya’nın tüm birimleri geldi, “Suda yüksek oranda siyanür var” dediler. Kulaklarımızla duyduk.

NEŞE EREN: 37 yaşındayım. 17 yaşındayken köyde sürekli hayvanlar ölüyordu. Kimse açıklama yapmıyordu. İnsanlar genç yaşta ölüyordu. Şu an köyde 10-12 hane kaldı. Kullanılan su eskiden dağdan geliyordu. O zehirli diye Eti Gümüş’ün verdiği sular kullanılmaya başlandı. Eti Gümüş almak istiyor köyü. Kimi satmak istiyor, kimi istemiyor.

EMİNE SÖZER: Sabah abdest aldık. Midem bulandı. Baş dönmesi oldu. Eti Gümüş’ü kendim aradım. ‘Millet kırılıyor siz neredesiniz?’ dedim. Sadece sekreterleriyle konuştum. ‘Geri döneceğiz’ dediler, dönmediler bile. İşçilere su deposunu temizlettiler. Sonra köy karıştı, herkes köye geldi, bizi hastaneye getirdiler. Sağlık müdürleri toplandı. Ambulans çağırmışlar. Bu su hiçbir zaman kesilmedi. Yalnız 2 ay önce bize ‘Artık içmeyin sadece kullanın’ dediler.

HABERPAN