5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun değiştirilmesi ile ilgili yasa tasarısının Mayıs ayında TBMM Genel Kurulu'na gönderileceğinin duyurulmasının ardından; aralarında ekoloji, kadın, engelli ve LGBTİ kuruluşlarının da olduğu 50'ye yakın STK, baro, platform, sendika ve hayvan hakları örgütü, bugünkü TBMM Alt Komisyon toplantısı öncesinde ortak bir deklarasyon yayınlayarak tepki verdi.

"TATMİN EDİCİ DEĞİL, ENDİŞE VERİCİ"

TBMM Çevre Komisyonu'nun yasa çalışmalarının düzenlenmesi amacıyla kurduğu alt komisyonun, bugün (17.04.2014) hayvan saldırısı mağdurlarını dinleyeceği duyurulmuştu. Akabinde STK, platform, sendika ve barolar, söz konusu yasa tasarısının hem hayvanları hem de insanları mağdur edeceğini, gelişmelerin ise tatmin edici değil, aksine endişe verici olduğunu açıkladı.

"DOĞAL YAŞAM PARKLARI", TECRİDİN ÖNÜNÜ AÇACAK

Konuyla ilgili ortak deklarasyon yayınlayan yaklaşık 50 STK, platform, sendika ve baro, köpek saldırısına maruz kalan ve doğal olarak hayvanlara ön yargı ve korku ile yaklaşan kişilerin alt komisyonca dinlenmesinin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nca oluşturulmak istenen "doğal yaşam parkları" ve benzeri tecrit alanları için bir gerekçe arayışı olabileceğinden endişe duyduklarını belirtti.

Ortak deklarasyonda şu açıklamalara yer verildi: "Adı 'Hayvanları Koruma Kanunu' olan bir yasa, en başta hayvanları ve onların haklarını korumak zorundadır. Geçmişte yaşadıkları korku, panik gibi duygularla hayvan konusuna ön yargılı yaklaşan insanlar, bu ön yargılarını yenmek için psikolojik bir rehabilitasyon sürecinden geçmelidir. Hayvanlara karşı doğal olarak ön yargılı olan bu insanların alt komisyon tarafından dinlenmesi ve beyanlarının hazırlanmakta olan hayvan hakları yasası için bir dayanak olarak dikkate alınması halinde, hayvanlar aleyhinde bir sonuç çıkması da kaçınılmaz olacaktır."

Yasa tasarısında geçen ve “doğal” olduğu iddia edilen sözde yaşam parklarının, sokak hayvanların tamamının toplatılarak tecrit edileceği ölüm ve toplama kampları olacağını belirten hayvan hakları kuruluşları, bu projeye tamamen karşı olduklarını açıkladı. Hayvan deneylerine, hayvanların eğlence olarak kullanımına, hayvanların meta olarak görülmesine, "ötanazi" kılıfı altında hayvanların öldürülmesi ve “kısırlaştırma adı altında uygulanan imha politikalarına karşı yapılan ortak deklarasyondan satır başları şöyle:

- Kamuoyuna “doğal yaşam parkı” olarak tanıtılan, ancak pratikte “ölüm kampı” olacak olan bu alanlar, hayvanlar (köpekler) için asla uygun yaşam alanları değildir. Bu konudaki tüm detaylar, Türkiye Baroları Hayvan Hakları Kurultayı bileşeni baroların ve diğer STK'ların TBMM Çevre Komisyonu'na sunduğu 5199 revize tasarısına karşı alternatif kanun teklifi metninde kalem kalem gerekçelendirilerek yazılmış, hayvanların mevcut kanunda olduğu gibi, yaşadıkları ortamlarda, sokaklarda yaşamalarının esas alınmasının gerekliliği vurgulanmıştır.

ULUSLARARASI SÖZLEŞME, ANTLAŞMA VE HUKUKA AYKIRI

- Meskendeki hayvan sayısına kısıtlama getirmek her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve taraf olunan Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve birçok uluslararası anlaşmaya ve hukuk ilkesine aykırıdır. Anayasal hak ihlalidir.

- Hayvanların yaşam hakkına saygı duyan ve bunu insanın hayvana verdiği bir “lütuf” olarak sunmayan, fiili ve yasal olarak gerçek bir koruma sağlayan ortak bir düzenleme yoluna gidilmelidir.

"DOĞAL YAŞAM PARKLARI", MODERN BİR HAYIRSIZADA ÖRNEĞİ Mİ OLACAK?

İki gün önce, Mayıs ayında TBMM Genel Kurulu'na ineceği Alt Komisyon Başkanı AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından duyurulan yasa tasarısı ile hayvanların haklarını yok sayan bir zihniyetin daha da güçlenerek devam edeceğini savunan hayvan hakları savunucuları ve avukatlar, "Tıpkı 1910 yılında Hayırsızada’ya terk edilen ve açlıktan birbirlerine saldırarak ölen 80 bin köpek gibi, bugün de doğuştan sahip oldukları en temel yaşam hakları dahi ellerinden alınmış, hayatta kalmak için açlık, hastalık, soğuk, sıcak ve en önemlisi kendilerine yaşam hakkı tanımayan insanlara karşı sokakta her gün ayrı bir savaş veren binlerce köpek için de “doğal yaşam parkları” kılıfı altında aynı son planlanmaktadır" diyerek endişelerini dile getirdi.

Göstermelik değil gerçekçi önlemler ile hayvanların korunması gerektiğini belirten imzacı STK’lar ve barolar, “doğal yaşam parkı” kandırmacası ile kamuoyuna tanıtılan ölüm kamplarına; meskenlerde barındırılan hayvan sayısına sınırlama getirilmesine, hayvanların metaya indirgenerek deneylerde kullanılmasına ve insan eğlencesinin aracı haline getirilmesine karşı olduklarını, bu konuda asla geri adım atmayacaklarını, hayvanların yaşamlarını ve haklarını, gerçekten güvence altına alan bir düzenleme oluşturulana kadar bu konunun peşini bırakmayacaklarını açıkladılar. (Demokrat Haber)