NTV canlı yayınına katılan CHP İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın, kentsel dönüşümün 'İstanbul için ölüm kalım çizgisi' olduğunu söyledi.

Murat Karayalçın, İstanbul'deki kentsel dönüşüm çalışmalarına değinerek, konuyla ilgili gerekli adımların atılmadığını söyledi. Karayalçın, "Kentsel dönüşümü İstanbul için bir ölüm kalım çizgisi olarak görüyorum" ifadesini kullandı.

Havalimanı ve 3. köprü gibi büyük inşaat projelerine de değinen Karayalçın, "Mühendislik projelerini ben çok severim bunların tümünden yanayız ama yanlış olan projelerin bir plana dayanmamış olması" diye konuştu. Söyleşideki öne çıkan bölüm şöyle:

İstanbul il başkanı olduktan sonra bir röportajda 'beklentilerimin ve arzumun dışında bir teklif geldi mecburen kabul ettim' demiştiniz. Neden mecbur kaldınız ve beklenti ve arzunuz neydi?

Benim beklentim ve arzum Ankara’dan milletvekili olmaktı. Ama sayın genel başkanımız bana partimizin İstanbul’da ihtiyacı olduğunu söyledi ve bana İstanbul il bakanlığını önerdi. Ben de partimizin genel başkanının böyle bir isteği varsa bunun gereğini yerine getirmeliyim diye evet dedim.

Milletvekilliği ihtimali var mı?

Yok aday olamam zaten. Parti yöneticileri milletvekili adayı olacaklarsa 25 Aralık 2014 tarihine kadar istifa etmek durumundaydılar. Ben 18 Aralık’ta il başkanı olarak göreve başladım ve böyle bir adaylık artık söz konusu değil. Zaten olmayacağını biliyordum kabul ederken.

İstanbul il teşkilatı seçime nasıl hazırlanacak?

İstanbul’da ele almamız gereken çok sorun var. Ben il başkanı olarak görevimi seçime hazırlanmak olarak görüyorum. Diyorum ki İstanbul’da var olan 10 milyon konutun kapısını çalacağız, 10 milyon seçmenin elini sıkacağız CHP olarak, partimizin seçim bildirgesini ve çözüm önerilerini anlatacağız. İstanbul’dan bin 800 okulda 32 bin adet sandık kurulacak o sandıklarında tümüne sahip çıkacağız. Bunları yaparak birinci parti olarak çıkmak amacımız. Ele almamız gereken başkaca sorunlar da var. Onları seçimden sonra değerlendireceğiz. Ben partiyi seçime sonrada kongreye götürmek üzere atandım zaten.

Bu sorunlar nelerdir?

4 milyon konutun 10 milyon seçmenin olduğu bir yer. CHP’nin buradaki örgütlenmesi ile Rize’de örneğin örgütlenmesi arasındaki tek farklılık yönetim kurulu üye sayısı. Bu doğru değil burada daha farklı olmalı örgütlenme. Bunlardan bazılarını işletmeye çalışıyoruz bazı yenilikleri devreye sokmuş bulunuyoruz. Ben ilk kez danışman kullanıyorum il başkanı olarak 6 danışmanımı takdim ettim bugün. Üç eşgüdüm merkezi kuruyoruz. Buralarda iş yönetiminin dışında acaba bölge meclisleri oluşturabilir miyiz, partinin başarısına katkıda bulunması için diye tartışıyoruz. Bir basın sözcülüğü hazırlıyorum eğer olabilirse akademisyen bir kadın arkadaşımız sayın Elif Ulu onu CHP İstanbul il örgütünün basın sözcüsü olarak görevlendirdim. Asıl önemlisi proje odaklarında ve sorun odaklarında örgütlenebilmek. Yani idari sınırlarla sınırlı olmadan nerede iktisadi ve toplumsal açıdan önemli bir proje varsa o projenin alanı bizim örgütlenme alanı olmalı diye düşünüyorum. İstanbul’da nerede sorun yaşanmaktaysa orada geçici örgütlenmelere gidebilmeliyiz. Seçimden hemen sonra ben örgütümüzü 2019 seçimleri için hazırlamamız gerektiğini düşünüyorum. İstanbul 2019 diye 4 yıllık bir perspektife dayanan bir siyasi iktisadi ve toplumsal metni kongreye sunmak istiyorum. CHP’nin bazı konulardaki duruşunu ve ilkelerini yine kongre kararına bağlamak istiyorum. Örneğin kentsel dönüşüm konusunda örneğin yerel yönetimler konusunda. Ayrıca örgüt yapılarımızda eksiklikler var istifalar oldu. Ayrıca bazı belediyelerimizin yaşamakta olduğu sıkıntılar var. Bunların tümü seçimden sonra. Ama CHP’nin 230 bin üyesi var İstanbul’da ve seçime kadar bütün partililerimizi ve bize destek verecek gönüllüleri seferber etmek.

Seçimden sonra İstanbul il teşkilatından reform demek mümkün mü?

Ever reform sözcüğü kullanılabilir.

İstanbul’un en büyük sorunları nelerdir sizce?

Ben üç konuda örgütümü görevlendiriyorum il başkanı olarak.

Birincisi yoksulluğu yenmek. İstanbul’da bir tanıma göre 300 bin aile bir tanıma göre 500 bin aile yoksulluk sınırında yaşamakta. İstanbul’da 700 bin işsiz bulunmakta.

İkincisi bir deprem kabusu var ne zaman geleceği belli olmayan. Aslında bu konuda teknik çalışmaların hemen hemen tümü de bitti. Hangi bina dayanıklı hangisi yıkılır, yıkılması durumunda ne olur bunların simülasyonları da belirlendi. Fakat buna dönük gerekli adımlar atılmadı. Ben bunu akıl almaz bir sorun olarak görüyorum.

Üçüncü sorun da İstanbul’un toprakları, arsaları ve doğal güzellikleri rant için kullanılmamalı. İstanbul’da yaşam kalitesinin yükseltilmesi için kullanılmalı. Kentsel dönüşümü İstanbul için bir ölüm kalım çizgisi olarak görüyorum. Çok tarihi çok kader niteliğinde bir çizgi ile karşı karşıyayız İstanbul’da. 4 milyon konutun en az yarısının deprem veya başka gerekçelerle yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Peki kentsel dönüşüm nasıl olacak? Ben öyle bir kentsel dönüşüm yapabiliriz ki İstanbul’da yaşayan Türkiye'nin değişik yerlerinden gelmiş milyonlarca insanı hemşerileştirebiliriz, İstanbullulaştırabiliriz.

Gezi mesajını da dikkate alarak söylüyorum bu insanlarımızı demokratik bir işleyişe, yapılıma taşıyabiliriz. Kentsel dönüşüm projeleriyle İstanbul’da gittikçe gerileyen yaşam koşullarını kentsel kaliteyi yükseltebiliriz. Bir de şu anda yapılmakta olan bir yaklaşım var. Kentsel dönüşümü altyapıyı sabit tutup yoğunlukları artırarak insanları yerlerinden kaldırarak ve piyasaya terk ederek çözme yaklaşımı var. O da AKP’nin uygulamakta olduğu yaklaşım.

Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yıllar önce galiba 99’dan başlayarak İstanbul halkına dedi ki kentsel dönüşüm başlatılıyor, bundan çok kazanım elde edeceksiniz, bunun uygulanacağı örnekte Fikirtepe olacak. Kadıköy Fikirtepe projesini izleyin. Orada yapacaklarımız daha sonra sizin yaşadığınız alanlarda yapacağımız uygulama olacaktır. Bu çok iddialı bir çağrı. Fakat bunu yapamadı, beceremedi. Galiba iki yıl büyükşehir belediyesi terk etti ve bu çevre ve şehircilik bakanlığına devredildi. Şimdi çevre ve şehircilik bakanlığı bir çıkmaza girdi. Ben 89’da Ankara belediye başkanı seçildiğimde Ankara’da gecekondu alanlarında Dikmen Vadisi projesi ile imarlı alanlarda da Portakal Çiçeği Vadisi projesiyle tümüyle halkın katılımına dayanan birlikteliği öngören halkın dönüşüm kooperatifleri kurmuştuk. Temsilcileriyle belediyenin yöneticilerinin birlikte karar aldıkları proje. O iki örnek bence bugünde bizim değerlendirebileceğimiz bir yaklaşımdır.

3. havalimanı, 3. köprü gibi İstanbulla ilgili büyük projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar gerçekten büyük projeler. Hatta buna Kanal İstanbul’u da katarsak tam miktarını bilemiyoruz, köprünün biliyoruz, havalimanının yaklaşık olarak biliyoruz, kanal İstanbul’u bilmiyoruz. Yalnızca bu üç projenin toplam büyüklüğü Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 10’una yakın bir şey. Mühendislik projelerini ben çok severim bunların tümünden yanayız ama yanlış olan projelerin bir plana dayanmamış olması. Önce bir plan olmalı sonra o plana dayalı bir mühendislik projeleri hazırlanmalı ve trafikte o çerçevede çözülmeli. Trafiği apayrı bir konu gibi alıyoruz oysa planlamanın bir sonucu.

Burada biz baştan bunu hatta 1.köprü sırasında da CHP köprüye karşı denildi. Hayır köprünün plansız yapılmasına karşıyız. Her iki yakayı planlamazsan o köprüden geçecek araçların dağılacağı yolları öngörmezsen sıkıntı yaşarsın, yaşadık. 2’de de yaşadık 3’te de yaşayacağız. İstanbul için 2009 yılında sayın Kadir Topbaş’ın hazırlattığı 1/100.000 bir plan vardı. Biz de mecliste bu plana evet dedik belediye meclisinde. Sonuçta bir İstanbul anayasası diye adlandırılan bir plan çıktı ortaya. Örneğin o plan havalimanı yapılmalı ama Silivri’de yapılmalı. Bu plan diyor ki kuzey ormanlarına girilmesin. Kuzey ormanları bu kentin su kaynakları, akciğeri bu kentin. Bireysel kararlar hayır orada değil burada olacak diyorsun bu kabul edilemez.

Biz o nedenle bunu eleştiriyoruz. Önce plan olmalı sonra uygulamalar o plana göre yapılmalı. Milyarlarca dolarlık uygulamalar plandan kopuk yapılıyor ve bu düşünülebilecek en büyük olumsuzluk. Zaten bir projenin çılgın diye adlandırılması da bunun bir göstergesi. Geniş ufuklu olmak güzel ama bunu plana yansıt.

Yunanistan’da olanları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok mutluyum çok keyifliyim kutluyorum. Çok mutlu bir haber aldık. Ben siyasete girdiğim andan itibaren güçlerin bir büyük çatı altında toplanması için çalıştım. Yeni bir sayfa açılıyor. Çok büyük zorlukları da var. Bugüne kadar iktisadi ve mali piyasalara egemen olan güçlerin bu tür sorunları yaşayan ülkeler için çözümde kullandıkları araçlar terk ediliyor. Sorun var ama kemer sıkarak aşamayız bu sorunu tersine tüketimi özendirerek bu sorunu büyüyerek çözeceğiz diyor. Dünyanın iktisadi ve mali egemenleri buna ne diyecekler onu da kestiremiyorum. Ama yolları açık olsun diyorum.

Aynı çatı altında olmamın önemini vurguladınız fakat partinizde son dönemde ayrılmalar kopmalar oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hepsinden üzüntü duyuyorum komalara karşı çıkıyorum. Aslında zamanında bunu yaşamış birisiyim ayrı bir örgütlenmeye girmiş birisiyim. Çok güzel çok güçlü bir partiydi fakat Türkiye'nin siyaset mühendisliğinin önümüze neleri koyduğunu çok iyi bilmeliyiz. Yüzde 10 seçim barajı değişmedi, hazine yardımı azaltıldı ama hala belli bir eşikte ancak kullandırılabilecek. Yani sistem bu tür çıkışları denetliyor. Bizim varolan çatımızdan CHP çatısından ayrılınması da bir olumsuzluk olarak görüyorum. Onlar gitmemeliydi yeni güçler gelmeliydi. Yunan seçimini örnek olarak gösteriyorum.

(NTV)