Göksu Nehri üzerinde kurulan baraj ve HES’ler nedeniyle Göksu Deltası’nın yok olmak ile yüz yüze kaldığını belirten Mersin Ekoloji Meclisi Üyesi Yılmaz Kilim, acilen önlem alınmasını, yoksa doğacak sonuçların tahmin bile edilemeyeceğini belirtti.

Mersin’in Silifke ilçesinde bulunan Göksu Deltası, birçok canlı açısından önemli bir su kaynağı olmasının yanı sıra yüzlerce çeşit bitki türünü barındıran bir alan. UIuslararası Ramsar Sözleşmesi ile de koruma altına alınan bu delta, son dönemlerde yok olmak ile yüze yüze kalmış durumda.

Göksu Deltası’nın biyolojik zenginlik açısından çok önemli bir alan olduğunu vurgulayan Mersin Ekoloji Meclisi Üyesi Yılmaz Kilim ancak tarımsal faaliyetler, yapılaşma, kıyı erozyonu ve Göksu Nehri üzerinde kurulan baraj ve HES’ler nedeniyle deltanın sahipsiz kaldığını kaydetti.

ALANIN DENGESİ BOZULDU 

Üzerinde kurulan Hidroelektrik Santrallerden (HES) kaynaklı nehirden deltaya alüvyon taşınmasının engellendiği ve kıyı erozyonu yaşandığını paylaşan Kilim, yaşanan tahribatı şu sözlerle anlattı:

“Paradeniz, Akgöl gibi sulak alanlar zarar görmeye başlıyor. Aynı şekilde tarımsal faaliyetler sulama ve drenaj kanalları nedeniyle buranın doğal yapısı bozulması söz konusu. Göksu Deltası’nın yakın çevresinde termik santraller, çimento fabrikaları ve nükleer santral gibi projeler var. Bunlar da hem deniz suyunun sıcaklığını değiştireceği gibi ortaya çıkacak emisyonlardan kaynaklı oluşacak hava kirliliği kuşların göç yollarını ve canlı türlerini etkileyebilir. Bu nedenle Göksu Deltası’nın ciddi bir tehlike altında olduğunu söyleyebiliriz.”

“KORUMA ÇALIŞMASI YOK”

Ramsar Sözleşmesi’ne dair koruma gereklilikleri yerine getirilmediği gibi Göksu Deltası’nı korumaya yönelik hiçbir çalışmanın yapılmadığını da sözlerine ekleyen Kilim, yaşanan durumu “Delta daha önce özel koruma bölgesi ilan edildi. Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Özel Koruma Bölgeleri Başkanlığı tarafından denetleniyordu. Daha sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurulunca Özel Koruma Bölge Başkanlığı da kaldırıldı. Bu nedenle Göksu Deltası sahipsiz kaldı diyebiliriz” diyerek özetledi. Kilim, koruma çalışmaları açısından ise benzer özellikteki Kızılırmak Deltası’nın örnek alınabileceğine işaret etti.

Biyolojik ekosistem açısından yaşamın devam edebilmesi ve yaşanılır bir dünya için sulak alanlar ve deltaların çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Kilim, biyolojik çeşitliliğin korunamaması halinde değişikliklerin yol açacağı yıkımları tahmin etmenin bile mümkün olmadığını ifade etti.

KAYNAK: DİHA