Lermontev’in bir kitabı vardır: “Çağımızın Bir Kahramanı”. Heybeliadalı Süleyman Durmuş da hakikaten çağımızın bir kahramanı. Belediyelerin, bakanlığın, STK’ların yapamadığını yapıp, adasını çöp işgalinden korumanın değişik yollarını bulmuş. Talebelerden vicdani retçilere, askerlerden sporculara kadar herkesi ortak bir çevre hareketinde buluşturmuş. “Çevre konusunda sosyal medyayı kullanma” uzmanlığı da cabası. Şimdi Heybeliada’ya bağlanıyor, “Zor Temizledik” hareketinin hikayesini bizzat Durmuş’tan dinliyoruz.

 

Yazı: Mutlu DİNÇER / Fotoğraf: Özgür GÜVENÇ / ekoiq.com

 

Geçtiğimiz haftalarda Heybeliada’da iki günlük bir festival yapıldı. Bir yıl boyunca ormanda çöp toplayan bir ekip, bu işe dahil ettikleri herkese bir şenlik hediye etmek, adaya gelecek piknikçileri de yapılan temizlikten haberdar etmek için bir festival düzenledi . Bu işe büyük oranda öncülük eden kafe sahibi Süleyman Durmuş ve ekibiyle bir orman gezintisi sırasında karşılaşmış, temizlik ekibine katıldıktan sonra her karşılaşmamızda dile getirdiği minnetinden ötürü kendimizi mahcup hissetmiştik. Festivali haber alınca olan bitenin tümünü kendisinden dinlemek istedik.

 

Festival fikri nereden doğdu?
Geçen yaz sonundan beri ormanı temizliyoruz. Temizleyenleri çağıralım, bir şenlik yapalım, Hıdırelleze denk getirelim dedik. Bir komite kurup konuyu açtık. Peki, yapalım dediler. İngilizcede festivıl deniyormuş, biz de gerçek festivıl yapıyoruz yani… İki gün sürecek festivalde herkes gönüllü. Sahne alacakların hiçbiri tek kuruş para almıyor. Kimlerin gelmesini bekliyorsunuz, nerelere duyurdunuz bu etkinliği? Talebelerden bir yoğunluk bekliyoruz. İTÜ’den orman temizlik ekibinden Işıl Katkın var, çevre kolu başkanı. Nasıl bir temizlik yaptılar anlatamam. Kamp atmalarına izin veriyorduk geldiklerinde. Normalde yasak biliyorsunuz. GBT’lerini karakola sordurup deniz kıyısında kamp attırdık. Akşam bir gittim koca bir ateş yakmışlar, ormanı mı yakacaksınız diye yüreğim hop etti, gittim teneke bir varil buldum, videoya çektim varili, internete yükledim, ateşi böyle yakın diye.

 

İnternetin epey bir faydası dokundu yani çalışmalarınıza.
Sayfa üç günde 15 binden fazla tıklandı. İnternet sayfasına erişime baktığımda hayrete düşüyorum. Benim kişisel facebook profilimde 100 kişi civarında var. Benim ağzım bozuktur biraz. Ormanın o halini görünce, küfrettim, o kadar aşırı tepki verdim ki, ama profilim herkese açıkmış, bir baktım bir sürü insan paylaşmış, haberim yok ki çeki-düzen vereyim kendime. Mesaj atıyorlar, “Abi otuz kişi geliyoruz” diye. “Seni izliyoruz” diyorlar. Delirmiş bunlar. Benim neremi izliyorlar? Burada siyasi bir şey yok. Hiç öyle bir derdim yok. Üniversiteleri de yarıştırdık çaktırmadan. İTÜ epey öndeydi fakat Ordu Kaptanlık Bölümü öne geçti. Herkes ordusunu alsın gelsin diyorum. Mimar Sinan’ın pandomim ekibinin başında Melike Kaymaz var. Gelip çalıştılar burada. “Sahne alalım adada” dedi. Dedim ormanı temizleyene her yer serbest.

 

Ormanı temizleme maceranız nasıl başladı?
Gönüllü fonunda bir paramız vardı. Heybeliada Gönüllüleri Derneği’nden bağıra çağıra fon aldım. Dediler ki al sana 2200 lira, git hallet, temizle. 2200 lirayla orman mı temizlenir? Çok yaygara yapınca ihale bize kaldı tabii. Bu parayı talebelere aktaralım, 30 lira yevmiye verelim dedik. Başladım talebeleri çağırmaya. Duyan başkasını getiriyor beş kişi, on kişi… Başlarında da biri oluyor, gelip denetliyor, bakıyor ki hakikaten temizlik var, siyasi bir durum yok, güvensiz bir durum yok, katılım arttı. Temizlik ilk ne zaman başladı? 2011’in Ekim ayında başladık. Havaları güzel bulduk mu çıkıyorduk. İlginçtir, ilk katılanlar vicdani retçiler oldu. Van’a giden ekip katıldı aramıza. Tamamen gönüllü. Bir baktık yedi kişi gelmişler. O gün belimiz koptu. En yoğun bölgelere daldık. Nasıl toplanıyor, nasıl haberleşiyorsunuz? Facebook’tan haberleşiyoruz. Günler öncesinden hazırlananı biliyorum. Beş günlük hava raporlarına bakıyoruz. Bu işin ön hazırlığı da var: Yemeği var, ara sıcakları var, çuvalı, eldiveni var. On kişilik işi bir kişi yapıyor, çünkü gerçek çevreciler asıl onlar. Ama bir gün gelenin ikinci gün gelme şansı yok, hepsi yamuluyor. Düşünün ne kadar ağır bir çöp yükü… Orman gerilla ordusu diyorum ben onlara. Üç kişinin 50 çuval topladığı bile oldu.

 

Peki, nereye kadar temiz kalacak?
Temizliyoruz, bakıyoruz, arkadan aynı çöpler bizi takip ediyor. Bazı noktalar kasıtlı kirletiliyor, ihaleye çıkması isteniyor. Bilmiyorum çok mu şüpheciyim, ama hep aynı bir iki yer. Halbuki burası halkın da ormanı diye temizliyoruz. Sosyalist arkadaşlar da destek olunca, onlarla içli dışlı olunca böyle düşüncelere kaymaya başladım ister istemez. Aslında muhafazakâr bir adamdım… Neyse… Çamlimanı’nı gördünüz mü? Kese böcekleri sardı her yeri… Ağaçlar berbat durumda. Bir de orayı tel örgülerle çevirmişler şimdi. Niye çevriliyor tel örgüyle? Tel örgü gördüm mü fıttırıyorum. Birileri para kesiyormuş yolda. Oraya masa koymak için kaç ağaç uçuracaklar belli mi? Var mı kontrol edeni? Bütün tepkiyi verince göze batıyoruz tabii… Bir de GSM’cilerle derde girdi başımız. Baz istasyonu kurmak istediler iskeleye. GSM firması hattımı kesip duruyor. İşte gönderdikleri tebligat! Anlatınca da paranoyaksın diyorlar. Bu işlerin böyle dertleri varmış, öğrenmiş olduk.

 

Peki, bu adayı temizleme işine gönüllüler derneği dışında kimler destek oldu. Ada halkından destek gördünüz mü?
Faruk Berksan gönüllüler derneğinin başıdır, sağolsun çıkardı 3 bin lira verdi. Benim için de para çalıyor diye laf çıkaranlar oldu inanır mısın? Cebimden çıkan parayı saymadım ama 2 bin 500 lira civarında harcadım. Buraya gelenlere yedir içir… Hepsini kameraya çektim, hepsini kayıtladım, sayfalara yükledim ki şüpheler kalmasın. Normalde çevreci bir adam değildim. Fakat etrafta kimse yok. Bana kaldı. Çevrecinin olmadığı yerde Süleyman çevreci olmak zorunda kaldı. Ormana çöp atanlardandım, ta ki bir gün toplayana kadar. Anladım ki kimin eline torba verip ormana götürürsen, eldivenleri taktırıp o leş çöpleri toplatırsan, bir daha o adam çöp atmaz. Belki önce para verip toplatırsın, ama sonra kendiliğinden toplar. Kaldı ki parayla yapılacak iş değil bu… Gelen üniversite öğrencilerine dedim ki bunu hocalarınıza anlatın, fon nasıl bulunur, danışın, Egemen Bağış’a seslendim Facebook’tan, önce çakma hesap sandım, biraz heyecanlı konuştum, ifadede noksanlıklar oldu, eğitim malum, kelime hazinesi kusurlu, ama kusuru göremeyecek haldeyiz şu anda. Bir gün param bitti. Dedim “Süleyman, burada askeriye var, 500 öğrenci var” Okan Yarbay bir ara yardım ederiz demişti. Etraftan “Askeriyeye mi temizleteceksin çöpleri?” diyenler oldu… Her neyse… Gittim besmele çekerek, dayandım kapıya, Okan Yarbay yokmuş, karargâh komutanıyla görüştürdüler. Dedim efendim, param bitti, fonda kuruş kalmadı, çünkü ben bütün paramı askeriyenin etrafını temizlemeye harcadım. Kontrol edersiniz görürsünüz. Üniversiteliler de çalıştı, ilköğretim talebeleri de. Sıra sizde, bir manga asker verin dedim. Bu işi onlar da sahiplensin mahiyetinde… “Asker çıkartamam” dedi, o zaman otobüs verin dedim. Çocukları Mercedes dediğimiz, adanın çöp kamyonunun sırtında götürüyoruz, ara sıra esnaftan akülü bisiklet falan alıyordum ama bir alıyorsun, iki alıyorsun, üçüncüde ayıp oluyor. Otobüs verdiler bize sağolsunlar. Bir de kız basketbol takımımız var. Para arıyorlardı kendilerine. Dedim para var. Kasada 250 lira kalmıştı, “250 liralık çalışır mısınız” diye sordum, kabul ettiler. Hemen internette duyurdum, bir abimiz de 250 lira verdi, oldu 500 lira. Onları askeriyenin otobüsüyle taşıdık ormana. İki saat çalıştık onlarla, fazla değil. Çünkü daha çocuklar, yorulurlar. Fakat iyi reklam oldu. 6 ila 14-15 yaş arası çocuklar… Öyle bir çalıştılar ki, inanamazsınız. Onları videoya çektim, Spor Bakanlığına göndermek için. Tabii laf ediyorlar çektiğim fotoğraflara, kamerayı çok sallıyorsun, ışığı bilmiyorsun diyorlar… Peki, bu temizlikler ne kadar sürecek? Geliyoruz diyenler olduğu sürece. Biz bedavaya kamu hizmeti yapıyoruz. Belediyenin de, bakanlıkların da işine yarıyoruz. Orman içinde gezerken kim nerede ne yapıyor görüyorsunuz. Kimler nerede içki içiyor, biracılar nerede çöreklenmiş, uyuşturucu nerede, tinerciler nerede toplanıyor biliyorsunuz. Ormanın ağır pisliği alındığı için, iki kişiyle rötuş temizliği yapıyoruz düzenli olarak. Fakat iki haftadır tırtıllardan dolayı yapamıyoruz. Tırtıllardan allah razı olsun bir yandan da, kaşınan soluğu Orman Bakanlığına şikâyette alıyor. Bu tırtıllarla mücadele bir iki yıl aksasın, yangına falan gerek yok. Oradaki ağaçlar biter. 2B yasasıyla binlik ve beş binlik planlara kaymak gibi yerler çıkar.

 

Siz adada mı doğup büyüdünüz?
Aslen Rize İkizdereli’yim. 75’ten beri adadayım. Yani iki yaşımdan beri… Kalabalık ve güçlü bir aileden olduğum için ortaya atılabiliyorum. Birinin deliliği lazım işte. Anlayacağın olduk yeşilci be kardeşim! Bütün yeşiller beni tanıyor. Solcularla da arkadaş oldum burada. Herkesle de olurum. Çok şey öğrendim onlardan. Bir de vicdani retçiler var, ki asıl has ekibim onlardır. Bunlar silaha karşılar. E, peki memleketi kim koruyacak diyordum. Herkes ama herkes silahı bırakırsa, silaha harcanan parayla neler olabileceğini anladım. Hepsi fakültede okuyorlar keratalar. Lisan hataları yapmıyorlar, ama fena küfrediyorlarmış onlar da… Herkes bir yerlerde buluşuyor işte. Hep Müslüman evladıyım derdim, artık insan evladıyım diyorum.

 

Bir değişiklik fark ediyor musunuz peki?
Çocuklar mahallede çöp toplamaya başladılar, önceden ayıptı, elini sürmek istemezler, konduramazlardı kendilerine. Aileler kızardı. Bugün göstere göstere topluyorlar. Birleşik bir kongre kurduk. Hayatımızda ilk defa biraraya geliyoruz bu insanlarla ama hepsi birbirinden merdane. Birbirimize ismimizle hitap edelim, diyorlar. Kardeşim bizim hanım şahin gibi, ben oradaki bir hanıma ismiyle hitap etsem biterim, yenge diyoruz haliyle. Belediyenin katkısı oldu mu? Herkesin başka başka görüşleri olduğu için belediye karışmasın, gelmesin diyenler oldu. Yok kardeşim, buraya belediye de gelmeli, kaymakam da gelmeli, çevre bakanı da gelmeli. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a twit attım dün, gelsinler. Katılsınlar festivılımıza. Sen fark etmesen de görüyorlar seni internette. Öyle güçlü bir şeymiş bu. Al işte Arap Baharı dedikleri şeye bak… Nasıl olacak diye kara kara düşünürken birileri buluyor, biz geliyoruz diyor internetten.

 

Heyecanlısınız biraz…
Şimdi festival yapacaz ama ortalık ne durumda diye dolaştım adayı, birkaç çuval çöp var yine. Tepeye çıktım az önce dua etmeye, cumaya gittim öğlen, festivalde yağmur olmasın diye. Bir de gelen sanatçı çocuklara biraz olsun harçlık bırakabilelim isterdim…İçimde onun da bir sıkıntısı var.

 

Ada halkı mutlu mu festivalden?
Bu festivalden ada katkı sağlayacak. Kim sahip çıkarsa onun olsun. Bir festival kazanmak az şey mi? Bizim adamızın hiçbir şeyi yok be kardeşim! Bütün hortum Büyükada’ya akar. Kim kızarsa kızsın, gerçek bu. Ormanı temizleyince temiz müşteri geliyor, bu kadar basit. Esnaf daha iyi iş yapıyor. 23 Nisan’da talebe aktı buraya. Adanın bu kadar kalabalık halini görmemiştim. Yaş ortalaması 18-25. Aralarında bira içenler de var. Lokantacılar bile coştu. Peki, her şey başa saracak mı? Önümüz yaz, ada yine kirlenecek… İşte bu festivali bilecekler. Sloganı bilecekler: “Zor temizledik”. Nereye gitsek hep aynı çöpler: sucular, ayrancılar, biracılar. Peki, bunu üretenler nerede? Adam pikniğe 10 kilo yemek taşıyor, dönüşte 500 gram çöpünü taşımıyor. Bunlar için proje yapmak lazım. Üniversite talebeleri için bir fon kuralım diyorum şimdi. Üç kişilik temizlik timi. Her ay bir üniversiteden üç kişilik bir ekip gelsin. Alsın maaşını, korusun ormanı. Koca bakanlığın yapması gereken bir iş bu. Ama benim derdim kavga etmek değil. Yanlıştı, düzelttik. Bu kadar.