Haberiniz vardır, Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin de aralarında bulunduğu 12 bileşenden oluşan Cezasızlıkla Mücadelede Güçbirliği, ’da bir kampanya başlattı. Savcının tüm sanıklar için beraat istemesi üzerine başlatılan kampanya "Cemal Temizöz suçsuz ise #21İnsanıKimÖldürdü?" adıyla başlatıldı.

Emekli Jandarma Kıdemli Albay Cemal Temizöz, 90’lı yıllardaki 21 faili meçhul cinayetin sorumlusu olarak, 8 kişiyle birlikte yargılanıyor.

Maalesef sadece sayılar ve isimlerle kamuoyuna yansıyan ve gündemde hak ettiği yeri bulamayan bu dava o kadar önemli ki; Türkiye’nin Kürt meselesinden demokratikleşmesine, AKP hükümetinin ilk yarısıyla ikinci yarısı arasındaki dramatik farka ve Erdoğan devletinin özelliklerine ilişkin tüm soru işaretlerini yanıtladığı gibi, çok önemli kanıtları da içinde barındırıyor.

Emin olun, bu dava sadece 90’lı yılların devlet politikasını anlatmıyor. Aynı zamanda bugün Cizre’de, Silopi’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da,  Sur’da ilan edilen ‘Yasaklı Bölgeler’in ne anlama geldiğini de gayet iyi ifade ediyor.

TEMİZÖZ’Ü BUYURUN ONLARDAN DİNLEYİN 

Nedenini birazdan anlatacağım ama önce Cemal Temizöz ve ‘dava’ arkadaşlarını bir mahkeme tutanağının resmi dilinden değil,  Temizöz’ü yakından tanıma talihsizliğe uğramış köylülerin dilinden dinleyin:

“1993 yılı, sonbaharıydı. Bizim köy, (Şırnak’ın Damlarca Köyü) Düzova ile Yuvarlık köyleri arasındadır. Bu arada yüksek bir zirve vardır. İşte o zirveden birden köye tank ve toplarla ateş açıldı. Kızım o ateş başlar başlamaz vuruldu. 18 yaşındaydı. Herkes apar topar köyden kaçtı. Ben kızımın ölüsü kollarımda sabahı bekledim. O ateş açıldığında Abdülrezzak Sezgin’in kızı ile kardeşinin oğlu Mehmet de öldü.”

Adeta bugünün Cizre’sini anlatan Hediye’nin babası Mehmet Erbey, bu acıyı yıllarca sineye çekip adaletin bir gün gerçekleşmesini beklemiş.  Erbey, nihayet  2009 yılında AKP’nin vaat ettiği ‘adalet’e inanıp, savcılığa ilk kez dilekçe verdi. Ergenekon davasından umutlanarak!

BEYAZ TOROS’LA GÖTÜRDÜLER

Bu umutla savcılığa başvuranlardan biri de  Harun Padır’dı. İzzet Padır'ın 1994 yılının haziran ayında Üçağaç Köyü, Zıristan mezrasından alınışını anlatan oğlu Harun Padır, aynı zamanda JİTEM’in dönemin en korkulan isimlerini de bir bir sıralamıştı.

"Askeri birlik köyü sardı. Köylüleri toplayıp, kimlik kontrolü yaptı. Birliğin içinde itirafçılar Abdülhakim Güven, Bedran kod adlı Adem Yakın ve Beşir de vardı. Köyden, İzzet Padır, Abdullah Özdemir'le beni aldılar. Beni o gece bıraktılar. 'Diğerlerini sonra bırakacağız' dediler. Daha sonra yaptığımız başvuru üzerine savcılık, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı ile yazıştı. Komutan Cemal Temizöz'dü. Temizöz, 'şahısları aldık ama bıraktık' demiş. Adı geçen itirafçılarla Cemal Temizöz'ün sorumlu olduklarına inanıyoruz."

Harun da JİTEM’cilerin beyaz Toros’larıyla giden babasının bir daha asla geri gelmeyeceğini bilecek kadar deneyimliydi.

O yıllarda JİTEM’in infaz timinde yer alan Abdülkadir Aygan ilk kez 2004’de Özgür Gündem gazetesine Cemal Temizöz’ü, JİTEM’i ve işlediği cinayetleri  bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı. Aygan’ın anlattıkları arasında devlet-Hizbullah işbirliği de bütün çıplaklığı ile yer almıştı.  Gündem’in bu haberleri nedeniyle gazete toplatıldı. Gazeteciler yargılandı. Ne zaman ki Ergenekon yargılamaları başladı, ancak o zaman merkez medyanın ve Türkiye’nin gündemine geldi. Tabi bir süreliğine!

METE SAYAR VE MUSA ÇİTİL

Bu bilgileri destekleyen onlarca tanıklığı 2009’da savcılıklara yağan şikayet dilekçelerinde bulabilirsiniz. Bu dilekçelerde geçen isimler elbette Temizöz’den ibaret değildi. İtirafçılar, çeşitli rütbelerde onlarca asker, özel timci, polis.

Örneğin, bugünün itibarlı ‘terör uzmanı’, vazgeçilmez ekran yüzü Mete Sayar da söz konusu isimlerden. 1995 yılında Silopi’de  ‘kaybedilen’ Mehmet Dansık’ın  oğlu Şahin Kalenderoğlu (Soyadını değiştiriyor)  dönemin Diyarbakır Asayiş Komutanı Hasan Kondakçı ile  Alay Komutanı  Mete Sayar'ı sorumlu tutuyordu.

Ama Silopi’de altı köylünün zorla kaybedilmesiyle ilgili yargılanan Emekli Tuğgeneral Mete Sayar, Temmuz 2015’te beraat ettirildi.

Yine Mardin’de 1992-94 yılları arasında 13 kişiyi yargısız infaz etmek iddiasıyla yargılanan Musa Çitil, Mayıs 2015’te Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraat etti. Yetmedi, Ağustos ayında da terfi ettirilerek Diyarbakır ili Jandarma Tugay Komutanı olarak atandı.

Başka bir deyişle bugün, Diyarbakır Sur, Bismil, Silvan gibi ilçelerde sokağa çıkma yasağını uygulayan kişi.   

DAVUTOĞLU’NUN SÖZLERİ BOŞUNA DEĞİL

"Cemal Temizöz suçsuz ise #21İnsanıKimÖldürdü?" adlı kampanya metnindeki ifadeyle “Kısa süre öncesine kadar haklarında güçlü iddianameler hazırlanan ve ağır hapis cezaları talep edilen, insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla yargılanan komutanların bugün teker teker aklandığını görüyoruz.” Söz konusu metinde bu aklama süreci ise  “bugün farklı bir siyasi irade söz konusu” sözleriyle izah ediliyor.

“Siyasi iradenin” tutumundaki değişiklik, iktidarla yargı arasındaki paralelliğe işaret ettiği gibi, bu değişimin  2014 yılı itibarıyla görünür olduğuna da vurgu yapıyor.

Bugün Başbakan Davutoğlu’nun “Biz gidersek beyaz Toroslar geri döner” sözleri, basit bir tehditten ibaret değil. Belki beyaz Toros kalmadı ama, bugün yerini siyah camlı Ranger ciplerin aldığı anlatılıyor.

Ranger’lara binenlerin, valiyi ve kaymakamı da tanımamakla, tıpkı JİTEM’in infaz timleri gibi Cizre’den Silopi’ye, Bismil’den Silvan’a giderek adeta gezici özel tim olarak sivil cinayetleri yapmakla suçlanıyor.

Üstelik bu kez herkesin gözü önünde öldürüp ‘gelin cesedinizi alın’ diyecek kadar cüretkarlar.

Yalnız bu yıl öldürülen çocuk sayısı 33’e ulaştı. 3,5 yaşındaki bebek de var aralarında 7 yaşındaki çocuk da. Tanıkların gözü önünde öldürülenler de, kameralar önünde çekip vurulanlar da devletin koruma zırhı altına alınıyor.

IŞİD HİZBULLAH’LA YER DEĞİŞTİRDİ 

Aradan geçen 25 yılda değişenler sadece aktörler. Kürt siyasi hareketi, HDP ve HDP etrafında toplanmış kesimleri 7 Haziran’ın çok öncesinden beri tehdit eden iktidar, açıkça görülüyor ki, yeni bir şiddet evresine geçmiş.

IŞİD’in adıyla anılan Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamıyla ilgili ortaya çıkanlar , IŞİD’in de tıpkı geçmişin Hizbullah’ı gibi çok fonksiyonlu  bir işlev üstlendiğini  gösteriyor.

Bombacılar polis kontrolünden geçebiliyor, Ankara katliamından bir ay önce istihbaratı alınan ve HDP ve kitlesine dönük saldırılar engellenemiyor, bu patlamalarda tek bir polis yara bile almıyor, isimler, örgütlendiği noktalar, hücreler biliniyor ama hiçbir etkili operasyon yapılmıyor. Her gün yeni bir skandal da bombalar eşliğinde patlıyor ama iktidar tebessüm ederek açıklama yapmaya, ‘üst akıl’ da hala hedef saptırmak üzere pek çok örgütün adını karıştırmaya devam ediyor.

“Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma” hedefiyle varılan nokta elbette ki; Temizöz’lerin cezasızlığı olacaktır ki; yeni “elemanlar”ın cesareti kırılmasın, eli rahatlasın!



____



Not:  Alıntı yaptığım 90’lı yılların cinayetlere ve sorumlularına ait ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.