İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Temmuz ayı iş cinayetleri raporunu bugün açıkladı.

Raporda, Temmuz ayında en az 120 işçinin hayatını kaybettiği belirtildi.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporunun tam metni şöyle:

“İş cinayetlerini durdurmak için”

Devletten ve sermayeden bağımsız örgütlenmemiz gerekiyor…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, işkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin Temmuz 2013 istatistikleri bu hafta içinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre ülkemizde 11,5 milyon işçi var ve sendikalı işçi sayısı ise 1 milyon civarında. Tabi bunlar resmi rakamlar. Sigortasız işçileri ve genel olarak yoksulluk sınırında çalışan emekçileri de bu tabloya dahil ettiğimizde 20 milyonu aşkın bir işçi denizi oluşmuş durumda…

Diğer yandan 1 milyon işçi sendikalı olarak gözüküyor. Ancak işçilerin bir kısmı sermaye ve devlet yanlısı sendikalara üye yapılmış ya da zorla yaptırılmış durumda. Örneğin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bizzat örgütlediği, basın yayın alanına dönük bir AKP projesi olan Hak-İş’e bağlı Medya-İş Sendikası, Türkiye Gazeteciler Sendikası’na saldırı süreci ile beraber örgütlendirildi. Buna karşın Dev Sağlık-İş, Sosyal-İş, Gıda-İş, Enerji-Sen ve Deri-İş’e bağlı binlerce taşeron işçinin üyeliği yok sayıldı. Yine örgütlü olmak için sadece sendika üyesi olmak yetmiyor bir de toplu sözleşme ve grev hakkınızın olması gerekiyor…

Bu hafta içi bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından tekrar gündeme getirilen bir mesele de nüfus politikası. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında Aile ve Sosyal Politikalar, Maliye, Kalkınma ve Çalışma Bakanlıklarının üzerinde çalıştığı düzenlemeye göre üçüncü çocuk için 5 bin TL destek verilmesi öngörülüyor. Amaçlanan Türkiye’de doğurganlık hızının artırılması ve böylece ekonomi için gerekli olan ucuz emek gücünün karşılanması…

Temmuz ayında en az 120 işçi hayatını kaybetti

Tam da bu noktada örgütsüzlüğün, sermaye ve devlet saldırılarının, yok sayılmanın ve maliyet olarak görülmenin işçiler açısından en acı fakat önlenmesi için en acil mücadele edilmesi gereken hususu gözler önüne seriliyor: Eskiden iş kazası dediğimiz ama kavradıkça ve mücadele ettikçe iş cinayeti dediğimiz işçi ölümleri…

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edebildiğimiz kadarıyla Temmuz ayında en az 120 işçi hayatını kaybetti…

* TOKİ’den villa inşaatına neo-liberal kentsel dönüşüm politikaları sonucu 41 inşaat işçisi can verdi…

* Ucuz tarımsal emek ihtiyacı ve mülksüzleştirme politikaları sonucu 22 tarım işçisi can verdi…

* Fabrika ve OSB’lerdeki sömürü çarkı sonucu 22 metal işçisi can verdi…

* Uzun çalışma sömürüsünün sonucu taşımacılık sektöründe 10 işçi can verdi…

* 7 kadın işçi, 113 erkek işçi can verdi…

* Tarım, metal, ticaret, inşaat… 10 yaşındaki Ökkeş Gögebakan; 12 yaşındaki Sabahattin Donat; 14 yaşındaki Yakup Kartal ve Salih Dikici; 15 yaşındaki Nezir Akgül; 16 yaşındaki Ferdi Çakır, Süleyman Kasar ve 17 yaşındaki Hüseyin Ceylan olmak üzere 8 çocuk işçi-emekçi can verdi…

* 18 işçi İstanbul’da; 9 işçi İzmir’de; 5’er işçi Antalya, Aydın, Bursa, Konya, Mersin ve Samsun’da can verdi…

* Trafik kazası olarak üçüncü sayfa haberi olan aslında çalışma yolunda işe giderken veya gelirken gerekli ulaşım önlemleri alınmayan 36 işçi can verdi…

* Ataması yapılmayan eğitim emekçisi Mehmet Sadık Güneş, 10 aydır ücretini alamayan ve bu süreçte hakları için mücadele eden BMC işçisi Uğur Nezir ve kredi kartı borçlarını ödeyemeyen 13 yıllık polis memuru Erol B. intihar ederek can verdi…

“SGK 2012 yılı iş kazası ve meslek hastalıkları istatistikleri”

Devletin sosyal güvenlik anlayışının iflasının da bir göstergesidir…

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2012 yılı iş kazası ve meslek hastalığı istatistikleri açıklandı ve verilen bilgilere göre 745 işçi can verdi. 2011 yılı istatistiklerinde ise hayatını kaybeden işçi sayısı 1710 olarak belirtilmişti. Yani SGK’ya göre işçi ölümlerinde yüzde 56’lık bir azalma meydana geldi. Bu durum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (ÇSGB) Faruk Çelik ve İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’in bahsettiği “iş güvenliği kültürünü” yaygınlaştırmanın bir sonucu mu? Yoksa devletin sosyal güvenlik sisteminin bir parçası olan istatistikleri bile tutamadığının bir göstergesi mi?…

ÇSGB ve SGK yaşanan işçi ölümlerine “iş kazası” demekten vazgeçmelidir. Çünkü işçiler bir maliyet unsuru olarak görüldüğü, gerekli önlemler alınmadığı ve örgütlenmeleri engellendiği için hayatlarını artan bir şekilde kaybetmektedir. Bu yüzden ÇSGB ve SGK’nın yaşanan ölümleri “iş cinayeti” olarak tanımasını istiyoruz…

ÇSGB ve SGK “iş sağlığı” kavramını kullanmaktan vazgeçmelidir. Çünkü bu kavram işçinin değil işin sağlığını yani işletmenin verimliliğini, kârlılığını hedefleyen bir anlayışı ifade etmektedir. Oysa işçilerin sağlığı her türlü ekonomik çıkardan, büyümeden önce gelir. Bu yüzden ÇSGB ve SGK “işçi sağlığı” anlayışı ile hareket etmelidir…

ÇSGB ve SGK daha sağlıklı veri toplamak ve bunları kamuoyuyla paylaşmaktan sorumludur. İşçi sağlığı ve güvenliğini sağlamak için sorunun gerçek boyutlarının görülebilmesi bir zorunluluktur. Oysa 2012 yılı istatistikleri birçok açıdan güvenilmezdir…

* ÇSGB ve SGK’nın ülkemizin her ilinde ve ilçesinde bir örgütlülüğü bulunmaktadır. Buna rağmen 2012 yılı istatistikleri ülkemizde 745 işçinin hayatını kaybettiğini belirtmektedir. Oysa İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak bizler, elimizdeki kısıtlı olanaklara rağmen 2012 yılında en az 878 işçinin iş cinayetleri sonucu can verdiğini tespit ettik. Diğer yandan en az ibaresinin kullanıyoruz. Çünkü yaşananların buzdağının görünen yüzü olduğunu biliyoruz. Hal böyle iken devletin istatistiklerinin gerçeği yansıtmadığı ortadadır….

* 2011 yılında 10 işçinin meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirdiği açıklanmıştı. 2012 istatistiklerine göre ise meslek hastalığı sonucu sadece 1 işçi hayatını kaybetti (taşıma için depolama ve destek faaliyeti işkolunda). Oysa geçen yıl İdris Oral ve Vedat Yıldırak’ın slikozis sonucu hayatını kaybettini, bu işçilerin ölümlerinin gazete ve televizyonlarda da yer aldığını biliyoruz… Diğer yandan 2009-2013 yıllarını kapsayan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi’nde “beklenen ancak tespit edilememiş meslek hastalığı vaka sayısı tespitinin yüzde 500 artırılması” hedefleri belirlenmişti. Bu durum hem bir çelişkiyi hem de meslek hastalıklarının gizlendiğini gözler önüne sermektedir…

* 2012 yılı istatistiklerine göre sadece 9 kadın işçi hayatını kaybetti. Oysa Meclisimiz geçen yıl en az 61 kadın işçinin iş cinayetlerinde yaşamını kaybettiğini tespit etmişti. Kadın, çalışma yaşamında da toplumun her alanında olduğu gibi görünmezleştirilmeye çalışılıyor. Kadın işçi ölümleri de bu durumun en can alıcı hususunu oluşturuyor…

* 2012 yılı istatistiklerine göre ev içi çalışanların faaliyetlerinde 2 “kaza” gerçekleştiği ve 2 erkeğin yaralandığı belirtiliyor. Oysa Meclisimizin tespitlerine göre geçen yıl Muğla’da 21 yaşındaki Nurgül Büyükkınıklı, Bursa’da 35 yaşındaki Filiz Demir ve Adana’da 31 yaşındaki Pakize Akcan ev temizliğine gittiklerinde iş cinayetleri sonucu yaşamlarını yitirdiler….

* 2012 yılı istatistiklerine göre tarım, orman, avcılık, balıkçılık sektöründe 9 işçi hayatını kaybetti. Oysa Meclisimizin tespitlerine göre ise geçen yıl en az 90 tarım işçisi hayatını kaybetti. 2012 yılı raporumuzda sektördeki işçi ölümlerini şöyle değerlendirmiştik: “Bu sektörde mevsimlik tarım işçiliği özel olarak bir önem arz etmekte ve ihtiyaç duyulan ucuz tarımsal emeği karşılamaktadır. Mevsimlik işçiliğin içinde de özellikle kuzeye, batıya ve güneye yola çıkan Kürt aile emeğinin payı büyük ölçülere ulaşmıştır. Urfa ve Adana’da pamuk; Akdeniz’de ve Ege’de yaş sebze, meyve, üzüm, zeytin ve tütün; Marmara’da sebze, meyve ve fındık; Karadeniz’de fındık, çay ve tütün; İç Anadolu’da sebze toplayıcılığı özellikle Mayıs ve Ekim ayları arasında göç yollarında olan mevsimlik tarım işçilerinin uğrak yerleridir. Ancak kapalı kasa kamyonetlerde veya traktörlerde yollara savrulan, tarım ilaçlarından veya yediği yemeklerden zehirlenen, barınma ve beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığı için kronik sağlık sorunları yaşayan ve eğitimden yoksun bırakılanlar da aynı işçilerdir…” (Yine bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi incelenmelidir.)

* 2012 yılı istatistiklerine göre madencilik ve taş ocakları sektöründe 44 işçi hayatını kaybetti. Oysa Meclisimizin tespitlerine göre ise geçen yıl en az 81 maden işçisi hayatını kaybetti. 2012 yılı raporumuzda sektördeki işçi ölümlerini şöyle değerlendirmiştik: “150 yılı aşkın bir süredir ülkemizde özellikle kömür madenciliği önemli bir yer tutmaktadır. Ancak 1980’lerden beri iş cinayetleri sektörde hızla artmaktadır. Bunun nedeni madencilik sektörünün piyasa koşullarına terkedilmesi, taşeronlaştırma, kaçak madencilik, üretim zorlamaları ve örgütsüzleştirmedir. 2013 yılından itibaren ise sektörün tamamen özelleştirilmesi planlanmaktadır. Sektörde işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarını açıklayan en önemli durum ise Afşin’de 9 maden işçisinin cenazelerinin 2 yıldır hala çıkarılmamış olmasıdır…” (Yine SGK’nın Davutpaşa’da hayatını kaybeden işçiler ile silikozisten hayatını kaybeden işçileri hangi tarihte istatistiklerine yansıtacağı kimse tarafından bilinememektedir.)

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir ancak meramımız tam da biraz evvel belirttiğimiz husustur: ÇSGB ve SGK daha sağlıklı veri toplamak ve bunları kamuoyuyla paylaşmaktan sorumludur. İşçi sağlığı ve güvenliğini sağlamak için sorunun gerçek boyutlarının görülebilmesi bir zorunluluktur…

Sağlıklı, güvenli ve güvenceli çalışmak istiyoruz!

2013 / Temmuz ayında hayatını kaybeden işçileri saygıyla anıyoruz! Feyza Nur Çelik, Ender Yıldırım, Eşe Acar, Birsen Yumurtacı, Şükrü Kahraman, İlyas Turan, Kayhan Çiçekoğlu, Enis Ak, Ferdi Çakır, Erdem Akyıl, İsmail Günay, Yakup Kartal, Nezir Akgül, İsmet İşleyen, Sadık Taşdöven, Bekir Şahin, Ercan Devecioğlu, Ümit Köse, Hüsniye Kılık, Mehmet Hepkaya, Süleyman Kasar, Ruhi Olur, Saadet Başkan, Hasan Kuluçlu, Süleyman Gülşen, Telat Öney, Sabri Salman, Hakan Şaşmaz, Yakup Irmak, Rıza Şen, Mehmet Sadık Güneş, Serkan Ergül, Celal Karaduman, Metin Beyazgül, Sabahattin Donat, Ferhat Öztürk, Seyfullah Balcı, Yusuf Öztürk, Erol Yıldırım, Hüseyin Ceylan, Resul Aydın, Dursun Karabulut, Uğur Nezir, Ökkeş Gögebakan, Mehmet Canka, Murat Çaylan, Hasan Aslan, Kemal Akyüz, Osman Özgen, Efgan Aşut, Mustafa Balcı, Zafer Dal, Çetin Filiz, Halil Doğan, Sercan Ünver, Mehmet Karasu, Kenan Toy, İlhami Yılmaz, Zafer Çelik, Sadullah Çevik, Salih Dikici, İsmail Tuna, Mustafa Güner, S.Ş., Mustafa Kurban, Bülent Aslan, Tarık Duru, Murat Karabaş, Hacı Kerim Işık, Sergen Karaman, Önder Kavaklı, Sabri Kuran, İsmail Yavuz, Kazım Saraç, Cemal Yılmaz, Musa Çevik, Ülkü Kayalı, Abdullah Erdem, Muharrem Duran , Veli Erdoğan, Can Erdoğan, Akan Şimşek, Çetin Aksoy, Necmi Kızıl, Oğuz Gede, Mehmet Şahintürk, Cumhur Kurt, Sefer Taşçı, Emin Teker, Süleyman Akdoğan, Sabri Ayhan, Veysi Akyüz, Vedat Avcı, Mustafa Taştan, Osman Aydın, Yaşar Öztürk, Tevfik Altıok, Ömer Kaymaz, Nuri Ildırar, Hüseyin Yeltekin, Ömer Boğa, Halil Altun, Gürsel Kılıvan, Hakan Bayrak, Zhanel Aygonova, Serhat Üner, Bayram Doğan, Selahattin Ergün, Erol B., Ergün Işık, Berkan Güneş, Ömer Arslan, Muhammed Cinemre, Erkan Koşak, Kadir Ercan, Veysel Turgut, Osman Sarı, Uğur Apaydın, Ahmet Sevinç, Hatice Top…