Eğitim-Sen, 2010-2011 Eğitim-Öğretim ilk yarıyılı eğitim sorunlarına ilişkin raporunu açıkladı. Buna göre Türkiye’de 125 bin öğrencinin eğitim hakkından yararlanamadığı ortaya çıktı.

Eğitim-Sen tarafından konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da eğitim öğretimde sınıfsal, etnik, dinsel ve diğer her türlü ayrımcılık konusunda ciddi ve somut adımlar atılmadığı belirtildi.

Eğitim-Öğretim’de 2010-2011 ilk yarıyılında yaşanan sorunlar rakamlarla şu şekilde ifade edildi:

*“-İlköğretimde okullaşma oranı yüzde 98, Ortaöğretimde ise okullaşma oranı yüzde 60 düzeyindedir. Ortaöğretimde, özellikle mesleki ve teknik ortaöğretimde okullaşma oranı yetersizdir.

* Türkiye’deki okulların halen üçte ikisinde ikili, üçte birinde tekli eğitim yapılmakta, sınıf mevcutları geçmişe göre azalmakla birlikte hala kalabalık sınıflarda eğitim-öğretim yapılmaya çalışılmaktadır. Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir.

* AKP’nin eğitime bütçeden yüksek oranda pay ayırdığı ve okullaşma oranlarındaki artışa ilişkin çizdiği olumlu tabloya karşın yaklaşık 125 bin çocuk eğitim hakkından yararlanamamıştır. Zorunlu eğitim çağındaki 6-14 yaş arası ilköğretime devam etmeyen çocukların 2009-2010 eğitim öğretim yılında 187 bin 432’si, 2010-2011 eğitim öğretim yılında ise 124 bin 830’u okula gidememektedir. Bu öğrencilerin 43 bin 971’ini kız çocukları, 80 bin 838’ini ise erkek çocuklar oluşturmaktadır.

* Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir. Okulların büyük bölümünde araç-gereç, kütüphane, altyapı donanım yetersizlikleri hala giderilememiştir. Öğrenciler, büyük kentlerde 40-50 kişiye varan kalabalık sınıflarda, kırsal kesimde ise birleştirilmiş sınıflarda öğretim görmeye çalışmaktadır. Sadece ilköğretimde öğrencilerin OECD ortalaması olan 22 kişilik sınıflarda sağlıklı bir biçimde tekli eğitim görebilmeleri için gerekli olan derslik sayısı 163 bin 309’dur.

* Eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliğin en önemli göstergelerinden biri olarak bölgeler ve iller arası gelir dağılımındaki eşitsizlik devam etmektedir. Ekonomik imkanların kısıtlılığı, çocukların ve gençlerin okula devamını engelleyen en önemli faktördür.

* Genel liselerin, Anadolu liselerine dönüştürülmesi sürecinde binlerce öğretmen norm kadro fazlası durumuna düşürülmüş ve bu durum telafisi zor mağduriyetler yaratmıştır.

* Milli Eğitim Bakanlığı, resim, müzik ve beden eğitimi branşlarında ders saatlerini azaltarak, bu alanlardaki öğretmen ihtiyacını azaltarak daha az sayıda öğretmen çalıştırarak kendince “tasarruf” yapmaktadır. Bu uygulama bu branşlarda görev yapan birlerce öğretmenin mağdur olmasına neden olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı daha şimdiden çok sayıda olumsuzluk yaratmış olan bu uygulamadan derhal vazgeçmeli ve yaşanan mağduriyetlere yenileri eklenmeden bu uygulamadan geri dönmelidir.

* 2000 yılından bu yana her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencileri değerlendiren PISA testinde Türkiye 2000 yılından bu yana son 3 içinde yer alma “geleneğini” sürdürmüştür.

* Okulların en temel ihtiyaçları için bile yeterli ödenek ayrılmamakta, eğitim harcamalarının önemli bir bölümü velilerden toplanan paralarla giderilmeye çalışılmaktadır.

* Türkiye’de 9 milyonun üzerinde engelli vardır. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Sayıları 1 milyonu bulan 4-18 yaş arasındaki engelli çocukların ancak 30 bini eğitim hakkından yararlanabilmektedir.

* 2002 yılında bir veli çocuğu için yılda 720 TL eğitim harcaması yaparken, bu rakam 2010-2011 eğitim öğretim yılında 3 bin 131 TL’ye çıkmıştır.

* Ders kitaplarının içeriği hala bilimsellikten uzak, ırkçı-gerici ve cinsiyetçi öğelerle doludur.

* AİHM kararlarına rağmen zorunlu din dersi uygulamasında ısrar edilmekte, başta Aleviler olmak üzere başka inançtan olan ya da herhangi bir inanışı olmayan ailelerin çocuklarına yönelik ayrımcı uygulamalar sürmektedir.

* Evrensel nitelikli temel bir insan hakkı ve eğitim biliminin öncelikli ilkeleri arasında yer alan anadilinde eğitim konusunda herhangi bir somut adım atılmamış olması düşündürücüdür. Kürt açılımı, Alevi açılımı, Roman açılımı gibi girişimlerde bulunan bir iktidar döneminde bu uygulamaların devam ediyor olması söz konusu girişimlerin samimiyetsizliğinin göstergesidir.

* Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 81 ilde 4 bin 193 dershane bulunmaktadır. Dershaneler yıllar içinde, aksi yöndeki tüm iddialara rağmen kamu okullarına alternatif haline getirilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı, önümüzdeki 3 yılda dershanelere arsa tahsisi, vergi oluşmakta, eğitim emekçileri iktidara yakın sendikalara üye olmaya zorlanmakta, özellikle Eğitim-Sen’li emekçiler çeşitli baskılara maruz kalmaktadır.”

ANF