Güllük'te 7 işçinin zehirlendiği kanalizasyonda makine '4 yıldır onarılmadığı' için işçilerin kuyuya girerek atıkları elle temizlediği ortaya çıktı. 2 bin TL'lik sistem ise bir türlü kurulamadı.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Muğla’nın Güllük beldesinde, geçen yıl kanalizasyon şebekesinde 7 işçinin gazdan zehirlenerek ölmesine ilişkin detaylı bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda ifadelerine yer verilen işçiler, Güllük’teki şebekede can veren arkadaşlarının, atıkları temizlemeye yarayan makine bozuk olduğu ve dört yıldır onarılmadığı için 10 metrelik kuyuya girerek pislikleri elle çıkardıklarını, bu yüzden geçmişte de zehirlendiklerini anlattı. İşçilere göre bu sorun, kendisi de faciada hayatını kaybeden işletme müdürü Mustafa Öztürk’e iletilerek “Burası bir cana mal olacak, kuyuya inilmemeli” denildiği halde, 2 bin TL tutan bu sistem hayata geçirilmedi. Sistem kurulsaydı, kuyu içine insan girmeden, motorlu düzenekle temizlenecekti.

Öztürk’ün gaz filtre sistemi için ancak facianın sabahında e-mail attığı görüldü. Ayrıca, 2009’da faaliyete geçen şirkette sadece bir kez iş güvenliği eğitimi verildiği, bu eğitime de ölenlerin katılmadığı ve facia günü işçilere maske dahil hiçbir güvenlik malzemesinin verilmediği saptandı.

“Burası 1 cana mal olacak”

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Güllük beldesinde, 17 Haziran 2013’te, Akfen İnşaat’a ait atık su-kanalizasyon şebesinde meydana gelen gaz sızması nedeniyle 7 işçinin ölümüyle sonuçlanan faciayla ilgili, üç mühendis ve bir hukukçu tarafından hazırlanan 14 Aralık 2013 tarihli bilirkişi raporu, Milas Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştı.

Raporda yer verilen tespitlere göre, temizlik için kuyuya giren işçilerden Mevlüt Özbakar ölen ilk kişi oldu, diğer 6 işçi de bir önceki arkadaşını kurtarmak için art arda kuyuya girerek can verdi. Raporda şebekede çalışan işçilerin ifadelerine yer verildi.

Murat Tün, ‘hatırlamadığı bir tarihten beri’ makinenin bozuk olduğunu ve çalışmadığını kaydetti. Bu yüzden kuyuya Mevlüt Özbakar’ın girdiğini, tırmıkla mazgalı temizleyip eliyle pislikleri topladığını ve yukarıda bir işçinin tuttuğu kovaya doldurduğunu, bu işlemin 15 günde bir tekrarlandığını vurguladı. Tün, ölenlerden Mevlüt Özbakar ve Fikret Özdemir’in zehirlenmemek için ayran içtiklerini anlattı. Mustafa Eyvaz, gaz kokusunun önüne geçilmesi için havalandırma santralı yapılması amacıyla, kendisi de can veren işletme müdürü Mustafa Öztürk’e bildirimde bulunduğunu, bunun 8-10 bin TL tutacağını söylediğini belirterek, “Öztürk’ün bu konuyu üstlerine iletip iletmediğini bilmiyorum” dedi.

Hüseyin Bar da faciada hayatını kaybetden Mevlüt Özbakar’ın kuyuya indiği bir gün zehirlendiğini anlattı. Bunu da, önlem alınması için, ölenlerden Fikret Özdemir ve Özkan Özkan’a ilettiğini, onların da “Burada gaz sızıntısı var. Burası bir cana mal olacak” dediğini aktardı. Bar, sadece yangın eğitimi aldığını, başkaca bir eğitimden geçmediğini, arkadaşlarının da aldığını sanmadığını ekledi.

“Ben tırmıkla açıyordum, usta elle dolduruyordu”


Faciadan kısa bir süre önce işten ayrılan Hasan Özer, geçmişte kendisinin de Özbakar’la birlikte 3-4 kez kuyuya indiğini anlatarak, “Ben tırmıkla mazgalı açmaya çalışırken, Mevlüt usta eliyle pisliği kovaya dolduruyordu. Kovayı da, ölenlerden Özcan ve Yüksel usta çekiyordu. Kuyuya indiğimizde ağzımızda başka tat oluşuyordu. Kuyuya indiğimiz bir gün Mevlüt usta bir anda fenalaştı. Hemen kuyudan çıkardık. Dışarı çıkınca kusmaya başladı” dedi.

Özer, bundan işletme müdürü Mustafa Öztürk’ün de haberdar olduğunu, yapılan toplantıda “Kuyuya inilmemeli” dediklerini, bunun yerine iki motordan oluşan halatlı sistem kurmak gerektiğini, bunun da 2-3 bin TL tuttuğunu anlattıklarını ifade etti.

Buna karşılık Öztürk’ün “Üst makamlara ilettim, bütçe bekliyorum” dediğini ilave etti. Özer ayrıca, çalıştıkları sürece bir kez yangın, bir kez güvenlik eğitimi verildiğini, bu eğitimin yarım saat bile sürmediğini belirtti.

Faik Kırçın da 2012 yılında bir kez güvenlik eğitimi verildiğini, ona da ölen yedi işçinin katılmadığını, bu işçilerin iş güvenlik sertifikalarının olmadığını vurguladı. Kaldıki eğitim sırasında iş güvenlik gereçleri olmadığı için ‘farazi’ şekilde nasıl kullanıldığının anlatıldığını vurguladı. Eğitimcilerin üç ay sonra denetime geldiklerini anlatan Kırçın, “Kontrol esnasında işyerinde gaz maskesi, eldiven, çizme, kemer, halatlar, can simidi temin edilmişti” dedi. Ali Kaya Gök de iki kez zehirlendiğini ifade ederek, “Hiçbir zaman maske yoktu. Toz maskesi dahi zor buluyorduk” dedi.

İnceleme sonucunda, bina dışında ve içinde iş güvenliği ile ilgili uyarıcı levha olmadığı, gaz tehlikesinin ölçümü için cihaz bulunmadığı, ikinci kuyuda biriken pisliklerin üçüncü kuyuya geçmesini önleyecek cihazın kırık ve çalışmıyor olduğu, elavatörün de dört yıldır çalışmadığı belirlendi. Kumanda panosunun paslandığı, havalandırma bacası yapılmadığı, gaz miktarını ölçüp sınır aşıldığında elektriği kesen sistemin kurulmadığı, eğitim verilmediği, işçilere gaz maskesi verilmediği anlaşıldı. İller Bankası’nın da geçici kabul için yeterli kontrol olmadan işletme izni verildiği anlaşıldı.

Facia günü e-mail atıp teklif istedi

Bu sorun yıllardır bilindiği halde, ölenlerden Öztürk dahil, hiçbir yetkili harekete geçmedi. Dosyaya giren e-mail yazışmalarına göre 2011 ve 2013’te bu amaçla iki kez e-mail atıldı. Öztürk’ün rögar kapağı filtre sistemi için teklif almak üzere, ancak facianın meydana geldiği 17 Haziran’da e-mail attığı görüldü. Raporda Akfen İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Süha Güçsav ve üç yönetici ile işletme müdürü Mustafa Öztürk ve Tuna Ozaner’in asli kusurlu, İller Bankası yetkililerinin tali kusurlu oldukları, ölen işçilerin de kendi ölümlerinde tali kusurlu oldukları ifade edildi.