Bir süredir dünyanın belirli bir kısmını meşgul eden ve görünen o ki daha uzun bir süre meşgul edecek olan bir konu, mülteci krizi! Avrupa'yı bekleyen zor bir imtihan! Zorluğu nereden? Gelecek ve beraberinde birçok sorun getirecek olan insanlar, bunlar için harcanacak bütçenin oluşturulması için halkın bütçesinden yapılacak kesintiler, bundan dolayı homurdanacak kitleler.

Kast ettiğim zorluk bunların hiçbiri değil. Bu sayılanlar Avrupa için yeni şeyler değil. Son 30-40 yıldır bu yoğunlukta olmasa da hep yoğun göç dalgasıyla boğuşup durdu Avrupa.

Öyleyse İslam yayılmacılığı kaygısı? Avrupa’da konuşulan konu birçok İslam devletinin mültecilere kapısını kapamasının nedeni -hoş birçoğu da gitme niyetinde değil zaten- insanları Avrupa ülkelerine yönlendirmek suretiyle Batı’da İslam toplumunu kalabalıklaştırmak bu topluluklar üzerinden İslamlaşmış bir Avrupa ve etkinlik yaratmak. Kastettiğim bu da değil! Avrupa’ya yıllardır bu uyarılar yapılıyordu. Böyle bir kaygı Avrupa birliğinin felsefesine ters. Onlara göre İnsanı öne koyan bu hümanist felsefenin İslamlaşmış da olsa insanların büyük çoğunluğunda karşılık bulacağını ve kanıksanacağını düşünüyorlar. Yeni dinlerine acayip güveniyorlar anlayacağınız. Dolayısıyla egemen olan hümanist düşünce yapısı İslam korkusu diye bir şeyi asla kabul edemez.

Peki o zaman nedir Avrupa’nın sınavı?

İşte tamda bu Avrupa’nın yeni dinidir esas sınav, Hümanizm!!!

Okullardan, devlet dairelerinden, hatta eski Alman başbakanı sayın Şröyder’in kuruluşundan beri şansölyenin çalışma ofisinde bulunan Hristiyanlık simgelerini kaldırırken tek gerekçeleri vardı. Hümanizm. Avrupa hümanizmi yeni keşfedilmiş bir din olarak benimseyip empoze ederken yaptığı yanlış Avrupa’yı Avrupa yapan atalarının imanını hiç referans almamaları oldu. Tanrıya ihtiyaçları kalmamıştı artık ve tıpkı Nietzsche gibi öldürdüler.

Kilisenin buradaki itirazı ve tabi Avrupa’nın açmazı şu; batının yeni bir şeymiş gibi insanların önüne koyduğu hümanizm aslında İncil öğretisidir. İnsanı öne koyan düşünce Kutsal kitabın bir talimidir. Ancak Tanrının hümanizm anlayışı, yüksek ahlak kalitesi ve içten sevgiden doğan paylaşımcılık ve vermek üzerinedir. Kendinden vazgeçip insan kardeşinle paylaşmak. Batı hümanizminde ise, one day stand barlarda dilediğinle sevişmek, evlenip çocuk yapmak gibi sorumluluklardan kaçmak ve Tanrının sana sağladığı maddi imkanları sadece kendi ruhunu tatmin eden bencil bir yaşam tarzı var. Yani insan kardeşin için değil kendin için yaşamak. Dolayısıyla gerçek anlamda motivasyonu Tanrısal sevgi hümanist yaşamı öğrenebileceği tek kurum olan Kilise, giderek etkisizleşiyor. Çünkü onlara göre Kilise sadece heteronomi vaat ediyor. Çelişkiye bakar mısınız? İnsanın yaratılışından beri sevgiyi merhameti bağışlamayı yani öz hümanizmi haykıran Tanrıyı dışlayan bir insancıllık felsefesi?

İşte bugünkü sınav! Avrupa’nın hümanizmi test ediliyor. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki Tanrının razı olduğu şey kucağında çocuğuyla korkuyla size sığınmış bir cana çelme takıp yere düşürmeniz ve aşağılamanız değil. Onu bir kardeşiniz olarak kucak açıp bağrınıza basmanız, göstermelik değil içten bir sevgiyle paylaşmanız. Dolayısıyla evet Hristiyan düşüncesine göre Avrupa o insanlara sahip çıkmalı ve ekmeğini paylaşıp gerçek anlamda Tanrısal üstün ahlakı göstermeli ve ışık olmalı, belki bu sayede onların imanımıza bakışları değişecek Avrupa’da Ahmet isminde İsa Mesih imanlıları Avrupa Kiliselerinde Müjdeyi vaaz edeceklerdir..
 
İşte önümüzdeki dönemde Tanrının bu ciddi meydan okumasına -İslami haber kanallarının ve sitelerin biraz da itibarsızlaştırarak son dönemlerdeki ifadesiyle- Hristiyan Avrupa’nın ne tepki vereceğini göreceğiz. İsevi imanı, Macar başbakanının gelen göç dalgasını durdurduğu için sıkışınca kullandığı bir bahane olmaktan çıkıp Şröyder’in evinde küçük bir çocukken aldığı sevgiyi ön plana koyan eğitimin kaynağı olan öze dönecek mi?

Şurası bir gerçek ki İsa’nın nurunu yansıtmadığından dolayı Avrupa Tanrı’nın denenmesi altında. Eğer bugün İslam ülkeleri insanlarını Avrupa’ya yönlendirirken gidenlerin Hristiyanlaşacağına dair bir kaygısı olsaydı asla göndermezlerdi. En ufak bir kaygıları yok ve bunun yegane sebebi İncil’de Tanrı’nın bize öğrettiği hümanizmi dışlayıp. Günahın dürttüğü kendi bencil tutkuların tatmin eden bir yaşamı yalnız kabul etmekle kalmayıp bunu yeni bir din gibi dayatan batı felsefesidir. Bugün turistik bölgelerde yada kıyılara gelen yabancılara karşı ayıp oluyor gerekçesiyle böyle yerlerdeki kiliselerden bile hristiyan simgelerini kaldırmayı tartışan Avrupa’nın çakma hümanizmi, sadece Tanrının bize öğrettiği gerçek hümanist felsefenin geçebileceği bir sınavda. Tanrının çağrısı şu: atalarının sesini duy Avrupa!!

* Cem Ercin: İmmanuel Protestan Kilisesinin Pastörü