Büyük İskender uzun süredir yanında bulunan yardımcısını bir gün çağırır ve kendisine yol verir. Bugünün tabiriyle, “bizimla değılsın!” der. Hâlbuki yardımcısı kendisini gayet itaatkâr bir hizmetkâr olarak görmektedir, itiraz eder. Büyük İskender’in ise yanıtı manidardır; “Bunca yıldır benimle berabersin. Eğer şimdiye dek hiçbir hatamı görmemişsen, cahilsin. Eğer görmüş ama bana söylememişsen, hainsin!”. Evet, bu kıssadan çıkarılacak nice dersler vardır. Aziz Nesin’in de dediği gibi, “Söyledikleriniz kadar, söylemediklerinizden de sorumlusunuz…”

Ak Parti ülkeyi nereden aldı ve nereye götürdü? 2000 yılında dünya ekonomileri arasında 17. sıradaydık, bir ara 16. sıraya yükseldik, fakat şu an 18. sıraya geriledik. Ve Ak Parti seçmeni 19 senelik zaman süresi içerisinde ülkeyi ilerletemeyen, aksine 1 sıra da gerileten iradenin, 2023’e kadar yani 4 yıl içinde Türkiye’yi ilk 10’a sokacağına inanıyor, daha doğrusu, iman ediyor. Kişi başına düşen milli gelir bakımından ise 2000 yılında 65. sıradayken, 2019’da 71. sıraya geriledik. Vatandaş kendi cebine bakmayı da bilmiyor. Memleket baştan sona dışa bağımlı bir duruma gelmişken, “yerli ve milli” denilen boş sloganın ve “dış güçler” korkusunun peşine takılıp gidiyor...

Borsa 28 ayın en düşüğünde, CDS primi 500’ün, dolar 6’nın üzerinde kalıcı oldu. Gıda fiyatları 2003 yılından bu yana tam %407 ve son sene içerisinde ise %60’tan fazla arttı. Tüketici Güven Endeksine göz atacak olursak, bu endeks vatandaşın yakın geleceğe dair beklentilerini gösteriyor. Ekrem İmamoğlu'na başkanlık mazbatasının verildiği Nisan ayında, bu endeks %6,9 yükseldi. İmamoğlu'nun başkanlığının elinden alındığı Mayıs ayında ise Güven Endeksi %13 oranında düştü. Buna rağmen, Sayın Cumhurbaşkanımız namaz çıkışında “Hırsızlara oy vermeyin” çağrısında bulundu. “İç ettiler” ithamında bulunan AK Parti’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayına ve “Hırsızlara oy vermeyin” çağrısı yapan da AK Parti’nin genel başkanına şahit olduk.

Turizm noktasında da istatistiki hileler yoluyla milletimize yalan söylenmektedir. 2018 yılında ülkemize 46 milyon yabancı turist gelmiş, bunun 40 milyonu gerçek yabancı ve 6 milyonu ise gurbetçi dediğimiz insanlardan oluşuyor. Yine 2018 yılında doluluk oranı %50,1 olarak gerçekleşmiş. Pek de göz doldurmuyor doğrusu! En yoğun aylar 6,5 milyon turist ile Temmuz ve 6,1 milyon turist ile Ağustos ayları olmuş. Doluluk oranı ise Temmuz ayında %74,7 ve Ağustos ayında %76,5 olmuş. Bu 40 milyon yabancı turistin 6 milyonu Rusya’dan, 4,5 milyonu Almanya’dan, 2,4 milyonu Bulgaristan’dan, 2,2 milyonu İngiltere’den ve 2 milyonu ise Gürcistan’dan gelmiş. Bu kadar yoğun bir şekilde Gürcü ve Bulgar vatandaşların Türkiye’yi ziyaret etmesi ise gerçekten ilginç bir noktaya işaret ediyor. Evet, 2018 yılında 2017 yılına oranla 8 milyon fazla turist gelmiş. 2017 yılında 32 milyon ve 2018 yılında 40 milyon olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Bununla beraber, Batı’dan Bulgarların ve Doğu’da Gürcülerin yoğun ve sık ziyaretleri bu sayıları biraz şişirmiş oluyor, çünkü bunlar genelde çarşı pazar alışverişi şeklinde ziyaretler. %34 oranında İstanbul, %31,5 oranında Antalya, %10 oranında Edirne, %7 oranında Muğla ve %6 oranında ise Artvin sınır kapılarından giriş yapılmış. Toplamda 191 milyon geceleme sağlanmış. Bunlar 26,5 milyon Rusya, 22 milyon Almanya, 8 milyon İngiltere, 4 milyon Ukrayna ve 3 milyon Hollanda vatandaşlarına ait. Gecelemelerin %59’u yabancı ve %41’i yerli turistlerden oluşuyor. Turistlerin ortalama kalış sürelerine bakacak olursak, yabancı ortalama 3,6 gece ve yerliler ise ortalamada 2 gece konaklama yapıyor. 46 milyon turistten toplam 29,5 milyar dolar turizm geliri elde edilmiş. Bunun %81,4’ü yabancıdan ve geri kalanı yerli turistten elde edilmiş. Yabancı turistin harcadığı para kişi başına 617 dolar, gurbetçiler ise 801 dolar harcıyor ve ortalaması ise 647 dolara denk geliyor. Bu kadar düşük harcama tutarlarının başlıca sorumlusu Türk icadı “her şey dâhil” sistemi. Avrupa’nın herhangi bir yerinde kahvaltısız sadece konaklamayı 100 Euro’nun altında satın alamazsınız… İşte bu türden nedenlerden dolayı, turist sayıları arttığı halde turizm şirketlerimizin karlılıkları yeterince yükselmemektedir...

Fehmi Koru: “'Beka' ile kastedilen tehdit HDP iken, şimdi HDP'den oy çalmayı hedefleyen bir söylem gündemde” diyor. Peki, Hüsamettin Özkan'ın yıllar sonra beraber girdikleri seçimde kendisine %14 oy kaybettirdiği için Zülfü Livaneli'den özür dilemesine ne demeli? Hüseyin Hatemi ne güzel söyler; "Simgeler savaşında öz unutulur. İnsanlar simgelere göre bölünürler. Simgeler muamması ortaya çıkar..." Değerli yazar dostumuz Ümit Alan’ın tespiti de çok hoş; “İstanbul seçimlerinde hile olmadığını bilimsel kesinlikle ispat etseniz bile, birileri buna inanmayacak. Bunun en büyük nedeni ‘backfire effects’. Türkçeye Geri Tepme Etkisi olarak çevirilebilecek kavramı deneysel bir çalışma sonucu ilk kez dillendirenler Brendan Nyhan ve Jason Reifler isimli bilim insanları. Buna göre insanlar, inançlarıyla ters düşen gerçek bir kanıtla karşılaştıklarında, bu kanıtı reddedip inançlarına daha sıkı sarılabiliyor...”

Bir Latin deyişini hatırlayalım; “Barış istiyorsanız adalet ekin” (Ci vis pacem cole justitiam). Bir başkası ise; “Barış istiyorsanız savaşa hazır olun” (Ci vis pacem para bellum)...