HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın katılımıyla Van Musa Anter Parkında 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingi düzenlendi.

Mitinge Buldan’ın yanı sıra milletvekilleri, MYK ve PM üyeleri ile binlerce kişi katıldı.

Oldukça coşkulu geçen mitingde konuşan Buldan, şunları söyledi:

“BARIŞIN ELZEM OLDUĞUNU HİSSETTİRMEK İÇİN BUGÜN BURAYA GELDİNİZ”

Merhaba gelên me yê wanê, dayikê hêja ciwanên xurt, hun bixêr hatine ser serê min serçavê min hatine. Sevgili halkımız, sevgili kadınlar, sevgili gençler. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Tüm Ortadoğu ve dünya halklarının ve siz değerli halkımızın 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutluyorum. Yüreği barışla çarpan, barışa atan tüm halkımıza yani sizlere bir kez daha geldiğiniz için teşekkür etmek istiyorum.

Biz sizlerle gurur duyuyoruz, iyi ki varsınız! Her zaman olduğu gibi coşkunuzu, iradenizi, kararlılığınızı, sesinizi, renginizi alarak bu meydana geldiniz. Bugün buraya gelemeyen, evlerinden ve işyerlerinden yürekleri bizlerle atan, HDP ile atan milyonlara buradan selamlarımızı gönderiyorum. Evet, siz buraya coşkunuzu getirdiniz.

Siz buraya Ankara’ya bir mesaj vermek için geldiniz. Siz barışın, adaletin, demokrasinin bu ülke topraklarında, bu coğrafyada ne kadar elzem olduğunu hissettirmek için geldiniz. Sesinizin Ankara’ya ulaşması için geldiniz, taleplerinizin duyulması için geldiniz. İyi ki geldiniz, iyi buradasınız, sizlerle gurur duyuyoruz.

“BARIŞIN SESİNİ SUSTURMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR”

Bu topraklarda barışın sesini susturmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. HDP var olduğu sürece bu ülkede barış için, adalet için mücadele etmeye elbette devam edecektir. Çünkü biz biliyoruz ki toplumsal yaralar ancak ve ancak gerçek adaletle, gerçek hukukla, adil ve kalıcı, onurlu barışla sarılır.

Bunun farkındayız ama bu ülkeyi yönetenler yürüttükleri savaş politikalarıyla her gün canımızdan, soframızdan, cebimizden eksiltmeye devam ediyorlar. Soframızdan çalmaya, cebimizden çalmaya devam ediyorlar.

Çünkü iktidarlarını, koltuklarını savaş konsepti üzerine kuran bir düzenle karşı karşıyayız. Ama biz biliyoruz ki Türkiye halklarının tercihi asla savaş değildir. Türkiye halklarının tercihi onurlu barıştır, adalettir, hukuktur, demokrasi ve insan haklarıdır.

hl-15920844795 (1)

“SAVAŞLAR KAYBETTİRİR ANCAK BARIŞLAR BÜYÜK KAZANDIRIR”

Biz barışın refah anlamına geldiğini biliyoruz, biz barışın huzur anlamına geldiğini biliyoruz, biz barışın güvenli bir gelecek anlamına geldiğini biliyoruz. Barışın bu ülkeye de dünya da dünya halklarına da büyük şeyler kazandırdığını biliyoruz. Savaşlar kaybettirir ancak barışlar büyük kazandırır. Biz de barışla büyük kazanacağız. Ve bu ülkenin barışa olan ihtiyacına ilişkin mücadelesini Halkların Demokratik Partisi çizgisinden, duruşundan ve sözlerinden taviz vermeden yürütmektedir.

“BARIŞ SÜRECİNDE HALKLAR GELECEĞE GÜVENLE BAKMANIN NE ANLAMA GELDİĞİNİ GÖRDÜ”

Bu ülke barış ortamını yaşadı, bu ülke diyalog ve müzakere süreçlerine tanıklık etti. Hepimizin bildiği gibi 2013 yılında devreye konulan barış sürecinde bu ülkenin halkları, kadınları, her bir yurttaşı refah ve huzur içerisinde geleceğine güvenle bakmanın ne anlama geldiğini gördü. 2013 yılında yürürlüğe konulan ancak AKP’nin bir şekilde yok saydığı, inkar ettiği ve elinin tersiyle ittiği süreç bu ülkenin en güvenli yıllarıydı. Barış sürecinde diyalog vardı, müzakere vardı. Barış sürecinde Sayın Öcalan önemli bir aktördü.

hl-15920844796

“BÜTÜN YOLLAR TECRİTLE KAPATILDI”

Bu 3 yıllık süreç içerisinde bir tek annemiz ağlamadı. Hiçbir gencimiz yaşamını yitirmedi. Ama barışı da o yılları da Sayın Öcalan’ın devrede olduğu o süreci de bir şekilde bitirdiler. Bütün yollar tecritle kapatıldı. Bugün tecrit sadece İmralı Cezaevinde değil bu ülkenin her yerinde, her alanında mutlaka uygulanan bir sistem haline geldi. Biz tecridin bir insan hakları ihlali olduğunu ve bir hukuk sorunu olduğunu, bu ülkenin kendi çıkardığı yasalarının tanınmadığı bir sistem olduğunu biliyoruz. Bugün bu kadar yoksulluğun, açlığın, krizlerin sebebinin tecritle bağlantılı olduğunu biliyoruz.

“ÜLKEYİ BU KRİZLERDEN KURTARACAK TEK YOL TECRİDİN KALDIRILMASIDIR”

Eğer tecrit olmasaydı, Sayın Öcalan devrede olsaydı, bir barış süreci olsaydı bugün bu ülke bu kadar krizle karşı karşıya kalmazdı. O yüzden diyoruz ki tecrit bir an önce kaldırılmalıdır. Tecridin bir insan hakları ihlali olduğunun farkına varılmalıdır. Sayın Öcalan ailesi ve avukatlarıyla düzenli görüşmeler yapabilmelidir. Ülkeyi düze çıkaracak ve bu krizlerden kurtaracak olan tek yol tecridin kaldırılmasıdır. Ama bu iktidarın ne yapmaya çalıştığını biliyoruz. Türkiye halklarını bir borç batağına sapladılar. Son günlerde, büyük rüşvet çarklarının döndüğünü ve açığa çıktığını hepimiz gördük. Şaşırdık mı, hayır şaşırmadık. Çünkü AKP’nin iktidara geldiği günden beri rüşvetle, talanla ve inkarla siyaset yaptığını hepimiz biliyoruz.

hl-15920844796 (1)

“ONLAR KARANLIKTAN BESLENİYOR AMA SÖZÜMÜZDÜR, HDP TÜRKİYE’Yİ AYDINLIĞA ÇIKARACAK”

Kendi çarklarının döndüğü ama Türkiye halklarının çarklarının dönmediği bir ülke yarattılar. Karanlık bir ortam oluşturdular, bu ortamdan yararlanıp servetlerine servet kattılar. Bu karanlık iklimden yararlanıp kumpas davalarını karşımıza çıkardılar. Kapatma davası açtılar.

Kobanî Kumpas Davasını devreye koydular. Yine tehdit politikasını bu karanlık ortamdan yararlanarak devreye soktular. Konserleri yasaklıyorlar, gençlerin halay çekmesini yasaklıyorlar, gençlerin festivallerini yasaklıyorlar. Kadınların kazanımlarını, ödedikleri bedeli yok saydılar. Kadınların emeğini kendi elleriyle erittiler. Bu iklimde birçok şeyi hayata geçirdiler. Çünkü onlar ışıktan korkuyorlar, onlar karanlık ortamlardan besleniyorlar. Onlar bu ülkenin aydınlığa çıkmasına karşı çıkıyorlar. Size sözümüzdür; bu ülkeyi aydınlığa Halkların Demokratik Partisi çıkaracak. Biz çıkaracağız, siz çıkaracaksınız.

“DİLLERİNDE BARIŞ, SİYASETLERİNDE KÜRT DÜŞMANLIĞI VAR”

İktidarlarının sona yaklaştığının farkındalar, kaybedeceklerini çok iyi biliyorlar. Kaybedeceklerini bildikleri için de savaş konseptini bir kez daha devreye koydular. Çünkü bunlar savaştan besleniyor. Tıpkı bu karanlık ortamdan beslendikleri gibi savaş süreçlerinden de beslendiklerini iyi biliyoruz. Fakat bir iki yüzlülük yapıyorlar, dillerinden barışı eksik etmiyorlar.

Dillerinde barış, siyasetlerinde Kürt düşmanlığı var. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı bu savaş konseptini devrede tutarken "Bir gece ansızın gidebiliriz" diyor. Suriye topraklarında, Maxmur’da, Şengal’de oraya gideceğiniz herhangi bir çatışma sürecinde oranın halklarının ortak yaşamına müdahale edeceğinizi iyi bilin.

Oradaki halklar ortak bir yaşam kurmuşlar; Türkmeniyle, Kürdüyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, Arabıyla ortak bir yaşamı benimsemişler. Ancak bu ülkeyi yönetenler şimdi gözünü Suriye'ye, Şengal’e, Maxmur’a dikmiş durumda. "Biz dünyaya ve Ortadoğu'ya barışı getireceğiz" diyorlar ya, işte iki yüzlülükleri buradan belli. Dillerinde barış olanların siyasetlerinde Kürt düşmanlığı olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü Suriye topraklarına girerek Türkiye’ye bir barış gelmeyeceğini iyi biliyoruz.

“BARIŞTA VE DEMOKRATİK SİYASETTE ISRAR EDECEĞİZ”

Ama sizin savaş siyasetinize, savaş konseptinize ne Suriye ne Türkiye halkları asla onay vermeyecek, asla izin vermeyecek. Ve biz bütün sorunların diyalog ve müzakere ile çözüleceğine olan inancımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Bu Türkiye için, Güney için, Suriye için de geçerli. Ortadoğu ve dünyanın bütün ülkeleri için geçerli. Biz barışta, barış siyasetinde, demokratik siyasette, adalette, hukukta ve demokraside ısrar edeceğiz. Halkımızın hiçbir kaygısı ve kuşkusu olmasın. Son günlerde kaybettiklerini bildikleri ve gördükleri için, Türkiye halklarının oylarını alabilmek için, Kürtlerin oylarını alabilmek için yeni yeni sözler icat etmeye başladılar.

“SİZİN BULUNDUĞUNUZ GEMİDE OLMAYIZ; GEMİNİZDE HIRSIZLAR, KAYYIMLAR, BEYAZ TOROSLAR VAR”

Cumhurbaşkanı "aynı gemideyiz" diye bir laf söyledi. Buradan Cumhurbaşkanına söylemek isterim; biz sizin bulunduğunuz gemide değiliz olamayız da. Sizin geminizde kayyımlar var, sizin geminizde hırsızlar var. Sizin geminizde çeteler var, sizin geminizde Çillerler ve Ağarlar var, sizin geminizde beyaz toroslar var. Sizin geminizde rüşvet var, hırsızlık var, yolsuzluk var, talan var. Ama biz Kürtler, kadınlar, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler farklı inançlar, farklı mezhepler, farklı kimlikler sizinle aynı gemide olmadık, bundan sonra da olmayacağız.

“TORBA İÇİNDE BİR BABAYA OĞLUNUN KEMİKLERİNİ VERDİKLERİ İÇİN KAYBEDECEKLER”

Çünkü biliyoruz ki siz gidicisiniz, siz kaybettiniz. Kaybetmeye de devam ediyorsunuz. Neden kaybediyorlar biliyor musunuz? Bugün cezaevlerinde binlerce Kürt ve siyasetçi olduğu için kaybettiler, kaybedecekler. Bugün cezaevlerinde hasta tutsaklar serbest bırakılmadığı için ve her gün cezaevlerinden hasta tutsakların cenazeleri çıktığı için kaybettiler, kaybedecekler. Aysel Tuğluk’a yapılan haksızlık ve hukuksuzluk nedeniyle kaybettiler, kaybedecekler. 80 yaşındaki Vanlı anne cezaevinde tutulduğu için kaybedecekler, kaybediyorlar. Ve torba içinde oğlunun kemiklerini bir babaya verdikleri için kaybettiler, kaybedecekler.

Kürtler 90’lı yıllarda sokak ortasında katlediliyordu, 90’Iı yıllarda Kürtler faili meçhullere kurban gidiyordu. Toroslarda Kürtler kaybediliyordu. Ama şimdi Kürtlerin kemiklerini bir torbaya koyarak ya kargoyla annesine gönderiyorlar ya babasını adliyeye çağırıp veriyorlar. İşte sizin vicdansızlığınız, işte sizin iki yüzlülüğünüz ve bunun için de kaybedişiniz ortada. Tüm bunların hesabını sandıklar kurulduğunda Kürtler de Türkiye halkları da mutlaka ama mutlaka size soracaktır.

“KÜRT HALKI OLARAK CENAZELERİMİZE YAPILAN SALDIRIYI KABUL ETMİYORUZ”

Bizim yolumuz demokrasi yoludur. Bizim yolumuz barış yoludur. Bizim yolumuz adalet, hukuk ve insan hakları yoludur. Birlikte yaşamdır, ortak yaşamdır. Ancak bu ortak yaşamın koşulu elbette ki Kürtlerin dilinin ve kimliğinin tanındığı, kültürünün yasaklanmadığı bir coğrafyanın olmasıdır. Biz Kürt halkı olarak inkarı, asimilasyonu kabul etmiyoruz, cenazelerimize yapılan saldırıları kabul etmiyoruz, cezaevlerinde bizlere uygulanan haksızlığı ve hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. İşte bunun için HDP buradadır ve halk için demokratik siyaset yürütüyor. Bu demokratik siyaseti de halkımız için, kadınlarımız için, gençlerimiz için yapmaya da devam edeceğiz.

“AKP’YE GÜLE GÜLE DEMENİN ZAMANI GELDİ DE GEÇİYOR”

Şimdi önemli ittifaklarımız var. Emek ve Özgürlük İttifakı bir tarafta, Kürtlerin ittifakı diğer bir tarafta. Seçimlere iki ittifakla, yani hem Türkiye soluyla hem de Kürtlerin ittifakıyla birlikte omuz omuza, yan yana gireceğiz. AKP’ye artık güle güle demenin zamanı geldi de geçiyor. Sizlere söz veriyoruz: HDP bu ülkedeki halkların sesi olacak. HDP Türkiye halklarının sözü olacak. HDP Türkiye halklarının rengi olacak. HDP ortak yaşamın teminatıdır. Bir kez daha söz olsun, barış için söz olsun, adalet için söz olsun, kadınlar ve gençler için söz olsun. Hepinize bu coşkuyu, iradeyi, kararlılığı buraya taşıdığınız için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.