HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı tam kapanma kararlarına ilişkin olarak, "İktidar yaklaşık 3 haftalık güvence ve destekten yoksun kapanma kararı aldı. İşçiye, emekçiye, esnafa desteğin olmadığı kapanma kararı.  İnsanlar taş mı yiyecek, siz de vicdan kalmadı mı ya? Bu insanlar nasıl yaşayacak, kiralarını nasıl ödeyecek.  İnsanların bayramını şimdiden zehir ettiniz." değerlendirmesini yaptı.

Buldan partisinin grup toplantısında konuştu.  Buldan, " Sınırlar yeryüzüne açılmış yaralardır.  Denizlerde ve karada mülteciler için güvenli geçiş yolları acilen açılmalı ve iltica hakkı tanınmalıdır.  Türkiye tarihinin en büyük siyasi kumpas davalarından biri olan Kobani yalanları davasının ilk duruşması Sincan’da başladı.  Desteğini sunan herkese teşekkür ediyoruz. Dünkü duruşmanın kendisi de hukuksuzluklarla doluydu." dedi.


"HDP bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayan olacak"
Buldan şu ifadeleri kullandı: 

Yalanlarla açılan dava hukuksuzlukla başladı. Taraflı olduğunu saklamayan bir mahkeme başkanı heyetinin özellikle tam bir suçluluk psikolojisini, gerçeklerin açığa çıkmasından duyulan korkuyu bir kez daha gösterdi. Sanık sandalyesinde olan HDP değildir, asıl bu kumpasın sahipleri sanık sandalyesindedir. HDP bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayan olacaktır.

HDP bu davada hesap veren değil hesap soran olacaktır. Arkadaşlarımız duruşma süresince tüm gerçekleri ortaya koyacaktır.  Bu hukuki değil siyasi bir davadır. Aynı kapatma davasında olduğu gibi Kobani davası da temelsizdir ve çökmeye mahkûmdur.

'BİZ BU SORULARI ELBET DE SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

DAİŞ 7 yıl önce Kobani’ye saldırı başlattı ve büyük bir soykırım planladı.  Bütün dünya Kobani için ayaktaydı, Türkiye’de de demokratik, barışçıl protestolar çok daha önce başlamıştı.  Tek talep vardı: Kobani’ye insani yardım koridorunun açılması ve DAİŞ katliamının durdurulmasıydı. Provokasyonun başlangıcı dönemin başbakanı Erdoğan’ın 7 Ekim’de Antep’te müjde verircesine yaptığı “Kobani düştü, düşüyor” açıklaması olmuştur.  Aynı gün Muş Varto’da protestolar esnasında polisin Hakan Buksur adlı genci vurarak öldürmesi provokasyonları büyütmüştür.  Paramiliter güçler organize biçimde sokaklara salınmış ve halkın demokratik tepkileri kanla bastırılmaya çalışılmıştır.  Bir kez daha o dönemde hayatını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyoruz.

Kobani katliamlarının siyasi ayağının ortaya çıkmasından mı korkulmaktadır?  Biz bu soruları elbette ki sormaya devam edeceğiz.  Kobani gerçeklerinin üzerini asla ve asla kapatamayacaklar.  Cesaret ve kararlıkla şunu söylüyoruz: Bu davada hakikatin karşısında yalanlar yargılanacak ve tarih önünde mahkûm olacaklardır.

CUMHURİYET TARİHİNİN ENBÜYÜK YOLSUZLUKLARI BU İKTİDARDA YAŞANDI 

Kobani yalanlarının karşısında da hakikat asla ve asla düşmeyecektir.  3 milyon sayfalık iddianamede yazsanız suçunuzu örtbas edemeyeceksiniz.  Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları, vurgunları AKP- MHP iktidarında yaşanmaktadır.  Tekçi yönetimle birlikte yerli ve millilik adı altında bir vurgun rejimi kurdular.

'128 MİLYAR DOLARIN ERİTİLİP BUJARLAŞTIRILMASI VURGUNLARIN EN BÜYÜĞÜ'

128 milyar doların eritilip buharlaştırılması vurgunların en büyüğü. 128 yalan uyduruyorlar ama açıklayamıyorlar."

128 milyar doların rezervinin bir bölümünün 31 Mart yerel seçimlerinde kullanıldığı da artık sır değildir. MB Başkanı, “O SİHA’lar bedava uçmuyor” dedi. Bu sözler rezervlerin aynı zamanda Suriye savaşında harcandığının bir başka itirafıdır.

'128 MİLYAR DOLAR KONUSU KRİZ VE ÇÜRÜMEYLE HESAPLAMA SÜRECİDİR' 

Rezervlerin nerelerde heba edildiğinin itirafıdır.  İktidar dış politikada ne zaman sıkışsa operasyona yöneliyor. Diyalog çağrımızı buradan bir kez daha tekrarlıyoruz.  128 milyar dolar konusu kriz ve çürümeyle hesaplama sürecidir. Kaybolan elbette ki sadece 128 milyar dolar değil hukuk, şeffaflıktır.  AKP-MHP saray iktidarı rakamlardan korkar haline geldi. Korksunlar, hakikat bizimdir. Bu ülkede yaşanan her yolsuzluğun hesabını sorma gücü bizimdir. Rize’de köylüler direnmektedir. İkizdere halkını buradan selamlıyorum. Karadeniz halkının talana mücadelesi HDP’nin de mücadelesidir."

"KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDE ÇEKİLMEDİ'

Cezaevleri bu ülkenin kanayan yarası haline gelmiştir. Her gün yüzlerce hak ihlali yaşanmaktadır. Tecrit hukuksuzluğuna bir an önce son verilmelidir.  İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra bir ayda en az 29 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Sokaklarda kadınlara şiddet uygulayan erkeklerin peşine düşmesi gereken iktidarın kurumları pankart avcılığa yürütmektedir.  Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmedi "