HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, din alimleri buluşmasında yaptığı konuşmada dini siyasallaştırmakla eleştirdiği AKP’nin “Muaviye tarzı" bir iktidar ortaya çıkardığını söyledi. Buldan, Bediüzzaman Said-i Kürdî’nin ‘Zulüm adalet külahı giymiş’ sözüyle bu gerçeğin altını çizdiğini ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, sürdürdükleri “Herkes İçin Adalet” kampanyası kapsamında Ankara’da din alimlerinin yer aldığı “Hak, Adalet ve Vicdan” buluşmasında konuştu. 

Buldan, geçtiğimiz hafta sonu milyonların katılımıyla coşku içerisinde geçen Newroz kutlamaları ve buralardan verilen mesajlar üzerinde durarak sözlerine başladı. Halkın Newroz alanlarından verdiği mesajların doğru okunması gerektiğini söyleyen Buldan, “Neydi bu mesaj? Barışta ve demokratik çözümde ısrar, demokratik siyasette kararlılık, zulme karşı asla boyun eğmeme ve hiçbir gücün halk iradesini durduramayacağı gerçeğidir. Evet, halkımız, Newroz meydanlarından güçlü bir biçimde devlet ve iktidar aklına ‘İrademizi yok sayamazsın, engelleyemezsin, onurumuzla oynayamazsın. Buna izin vermem’ demiştir” dedi.

‘SİYASİ TUZAKLAR HALKTAN GERİ DÖNECEKTİR’

Buldan, “Halkımızın bu uyarısını Ankara’dakilerin iyi okuması, doğru analiz etmesi ve tehlikeli, yanlış politikalardan bir an önce vazgeçmesi gerekmektedir. Yanlış hesapların, siyasi tuzak ve komploların halktan mutlaka geri döneceğini Newroz bütün ciddiyetiyle herkese göstermiştir. Umarız bu ülkeyi yönetenler, bu meydanlardaki milyonların duruşundan doğru sonuçlar çıkarır.  Bu toprakların, bin yıldır birlikte yaşadığımız tüm kadim kültürlerin ve halkların en büyük özlemi barıştır, eşitliktir ve adalettir. Adaletin olmadığı bir yerde zulüm vardır. Barışın olmadığı bir yerde yıkım, acı ve gözyaşı vardır. Eşitliğin olmadığı bir yerde her türlü haksızlık ve hukuksuzluk vardır. İslam âlimleri, yüce dinimizi tanımlarken; ‘İslam adalet ve barış dinidir’ tarifinde ittifak etmişlerdir” ifadelerini kullandı. 

‘HER ALANDA ADALETSİZLİK KUŞATMASI'

Adaletin ölçüsü ve dayanağının hakkaniyet olduğunu vurgulayan Buldan, “Adalet, İslam’ın özü ve ruhudur. Bugün tek tek bireyler olarak da, toplumsal olarak da, kimlikler ve inançlar olarak da karşı karşıya kaldığımız en büyük sorunlardan biri adaletsizliktir. Her alanda bir adaletsizlik kuşatmasıyla karşı karşıya olduğumuzun altını bir kez daha çizmek isterim. Dillerimiz, kimliklerimiz, kültürlerimiz, inanç özgürlüğümüz adaletsizlik kuşatması altındadır. İnsanca yaşayabilmek için alınteri döken ama bunun karşılığını alamayan, emeği sömürülen, ezilen emekçi halklarımız büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. Bu ülke onurlu ve adil bir barışa kavuşsun, Türkiye geçmişiyle ve hakikatle yüzleşsin diye mücadele eden halklarımız adaletsizlikle karşı karşıyadır. Bin bir emekle, fedakârlıkla, tüm engellemelere rağmen demokratik iradesini ortaya koyan ama kazanımları darbeyle gasp edilmeye, yok edilmeye çalışılan Kürt halkı büyük bir adaletsizlikle karşı karşıyadır” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DE SOFRALAR ADALETSİZDİR’

Buldan, devamında sözlerini şöyle sürdürdü: 

“İslam coğrafyasında, İslam adına, İslam kullanılarak yapılan adaletsizlikler, haksızlıklar ve hukuksuzluklar saymakla bitmez, tükenmez. Evet, adil olmayan yönetici, adil olmayan hukuk, adil olmayan sofra meşru değildir. Hukuk adaletten koparıldığı için bugün ne yazık ki Türkiye’de sofralar adaletsizdir. 

Adalet saraylarında ‘Adalet mülkün temelidir’ yazmakla adil olunmuyor. Tıpkı Meclis’te ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ibaresini yazmakla milletin iradesi hakkaniyetle muhafaza edilmediği gibi. Daha vahim olan şu dur ki; bu ifadelerin yazıldığı yerler adeta adaletsizliğin ve iradesizliğin adresi olabiliyorlar. Bediüzzaman Said-i Kürdî; ‘Zulüm adalet külahı giymiş’ diyerek, bu gerçeğin altını çizmiştir. Bugün yaşadığımız tüm bu adaletsizlikler işte bu sözde saklıdır.

REDÇİ VE TEKÇİ DÜZEN

Bugün yaşadığımız retçi ve tekçi düzen, İslam adına tüm bu çeşitliliği, farklılığı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Kürt sorununun temelinde de inkar, adaletsizlik, eşitsizlik, haksızlık ve hukuksuzluk vardır. Bir halkın eşitlik talebini yok saymak, bastırmaya çalışmak İslam’ın barış özüyle çatışan bir anlayıştır. Özellikle Kürtçe anadile yönelik engeller, yasaklar, anadillerin yok sayılması, tek dil dayatması, aynı zamanda İslam’ın farklılık ilkesinin de inkârıdır. İşte bu inkârcı Kürt düşmanı zihniyet, İslam’ın çoğulculuğa yönelik kapsayıcılığını çarpıtan bir zihniyettir. Bunun net görülmesi gerekir. Bugün İslam, Türkiye’de devlet ve iktidarın tahakkümü altındadır. İsrafı itibara endeksleyen bir haram anlayışına teslim olan yönetim, eşitlik dini olan İslam’ın ilkeleriyle çelişmektedir.

DİNİN SİYASALLAŞMASI 

Dinin siyasallaştırılması ve devletin din-inanç üzerine kurduğu tahakküm Muaviye tarzı bir iktidarı ortaya çıkarmıştır. Nitekim bugün yaşadığımız tam da Muaviye çizgisidir. Bunu milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşımıza yapılan zulümde gördük ve yaşadık. 

Arkadaşımızı sabah namazı için abdest alırken, ibadetini yerine getirmesine dahi izin vermeyerek Meclis’te gözaltına aldılar. Zulmettiler. Büyük günah işlediler. Oysa Gergerlioğlu, cinayet işlemedi, yolsuzluk yapmadı, ihaleye fesat karıştırmadı, kimseye kötülük yapmadı. Tek suçu insanlık onurunu, adaleti ve hakikati savunmasıdır. Vicdanlı bir insan olarak mazlumların yanında olmasıdır. Hepimiz hakikatin, vicdanın ve adaletin yanındayız, Gergerlioğlu’nun yanında, zulme karşı direniyoruz, direneceğiz.

İSLAM’IN BARIŞ ÇİZGİSİNİ REDDEDİYOR

İslam’ı iktidarın ve devletin hizmetine koşmaya çalışan anlayışlara ve öncelikli mesajı barış olan İslam’ı katliamlarının perdesi yapmaya çalışan anlayışlara karşı Ortadoğu halklarının İslam’ın adalet, eşitlik ve barış fikrini temsil eden, birlikte geleceğini örmeyi hedefleyen bir partiyiz. Keseyi görünce İslami adalet fikrini görmezden gelenler ve devlet gücüne ortak olunca İslami eşitlik fikrini reddedenlere karşı adalet, eşitlik ve barış fikrini her yerde savunmaya devam edeceğiz. İslam, Arapçada ‘barış’ anlamına gelir. Bugün barışı engelleyen zihniyet İslam’ın barış çizgisini reddetmektedir. Anlamı barış olan dine mensup insanlar için barış okyanusta bir damla su kadar ihtimal taşıyorsa barışı savunmak farzdır, bundan vazgeçmeyeceğiz.

HDP FİKRİYATI

HDP, İslam’ın demokratik değerler üzerine kurulu yönlerinin hiçe sayılması karşısında net bir tavra sahip ahlaki bir çizgide duran yegâne partidir. İktidar zihniyetinin özellikle bizi din karşıtı, dine karşı bir konumda işlemeye çalışması ve bu yönde kara propaganda yürütmesi sadece siyasi ahlaki yozlaşmayla ilgili bir sorun değildir. İktidar zihniyeti hakikatle bağını kopartarak, doğrunun yerine yalanı koyarak, iyiliğin yerine kötülük zihniyetiyle ilişki kurarak, harama yaslanarak iktidarını ayakta tutma çabası içerisindedir. İşte partimizi kapatmaya yönelik çabalar da, HDP’nin temsil ettiği adalet ve eşitlik fikriyatını, hakikat mücadelesini ortadan kaldırmaya yönelik hamlelerdir.

MUTLAKA BAŞARACAĞIZ

Adalete ve hakikate dayanarak zulme karşı mücadele edenleri yani bizleri, HDP’yi tasfiye etmeyi başarabilirseler, yaptıkları zulmün, yaşattıkları adaletsizliklerin görünmeyeceğini, fark edilmeyeceğini, itirazların yok olacağını sanıyorlar. Planları budur. Ama bunu asla başaramayacaklar. Bizleri bu hakikat yolculuğundan, adalet mücadelesinden asla alıkoyamayacaklar. Biz hem haksızlığı ve adaletsizliği engellemek için mücadele edeceğiz, hem de adaletsizlikleri ve zulmü her yerde anlatacağız. Temennimiz adaletin herkese eşit uygulandığı bir toplum ve bir ülke olmasıdır. Bunun mutlaka başaracağız. Adalet buluşmaları bizi tıpkı Newroz gibi adalet bayramına ulaştırması dileği ile çalışmalarınızda başarılar dilerim.”