1946'da çok partili hayata geçişimizden bu yana ilk kez bir iktidar partisi ve seçimi kazanan parti, üstelik 2002-2019 arasında 17 senede her seçimi kazanmış olan bu parti, seçim sonuçlarına itiraz ediyor... YSK’nın akıl ve gaz verdiği Ak Partinin tuhaf talepleri doğrultusunda seçimlerin iptaline karar vermesi durumunda, olacaklar az çok bellidir. Anında doları minimum 7’de görürüz, bunun yanında CHP büyük ihtimalle bu yeni seçimleri boykot edeceği için, memleketimiz yeni bir kaos, karmaşa ve karışıklık iklimine sürüklenir. Ayrıca dünya üzerindeki demokratik ülkelerden ciddi tepkiler gelir, işbirlikleri bozulur, gayet haklı olarak uluslararası camiadan da dışlanırız. Eğer bütün bunları göze alıyorsa veya eğer esas amaçlanan buysa, buyursun lütfen YSK bu yönde hükmünü versin… Biz “Cehenneme hoş geldiniz” demeye de razıyız...

Ekrem İmamoğlu, Bedrettin Dalan'dan bu yana en yüksek oyu ve teveccühü alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Hatta 1994 yılında aynı göreve seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın tam iki (2) katı oy almış oldu. Buna rağmen tartışmaya açılıyor, bir türlü alınan netice sindirilemiyor...

Deniz Baykal'ın doktora tezinde şu ifadelere yer verilmişti; "Cumhuriyet Halk Partisi doğru bildiği birtakım felsefi değerleri halkı aşılamaya çalışan ve bu şekilde toplumu dönüştürmeyi amaçlayan bir partidir. Adalet Partisi ise toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik pragmatik bir partidir, temel fark burada ortaya çıkar." Ak Parti de tipik bir pragmatik partidir ve bu alanda uzmanlaşmaktadır.

Gerçi yeni seçim için gereken önlemler şimdiden alınmış gibi görünüyor. Örneğin yeni seçim tarihinin bir Ramazan gününe veya bayram tatiline denk getirilmesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemimize yakışan dâhiyane bir fikir olur. Mesela Cumhurbaşkanlığı Kararıyla İstanbul ve Ankara'da Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılan metrolara harcanan paranın belediye ödeneklerinden kesilmesine karar verildi…

Türkiye, Gazetecileri Koruma Komitesi'nin Hapisteki Gazeteciler Raporu'na göre “en çok gazetecinin hapsedildiği ülke” durumunda. Geçen yıl Mart ayında İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı 2.341.822 kişi. Bu yıl Mart ayında İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı ise tam 4.048.050. İşsiz sayısındaki artış bir yılda yüzde 72,9. Başka bir ifadeyle 1.706.228 kişi.

2012 seçimlerinden önce Türkiye'deki seçimler AGIT başta olmak üzere uluslararası örgütler tarafından "Free and Fair" (Özgür ve Adil) olarak tanımlanırken, 2012 sonrası seçimlerimiz ise "Free and Unfair" (Özgür ama eşitliksiz) şeklinde tanımlanmaya başlandı. Şu anda Erdoğan olması gereken patikaya geri mi dönecek veya millete yeni bir trajedi mi yaşatacak, bunu göreceğiz...

IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm raporunda 2019’da Türkiye ekonomisinin yüzde 2,5 daralması öngörülüyor. Böylelikle Venezüella’nın ve İran’ın arkasından Türkiye dünyanın en kötü performans gösteren üç ülkesinden biri olacağı tahmin ediliyor. Dünya ekonomik büyümesi de Ocak 2019’a göre yüzde 0,2 aşağı çekilerek yüzde 3,3 tahmin ediliyor. Raporda Türkiye’nin 2020’de yüzde 2,5 büyüme kaydedeceği beklentisi de yer alıyor. Bu da ekonominin 2019-2020 arasında yerinde sayması anlamına geliyor. IMF Türkiye’nin potansiyel büyüme hızını da yüzde 3,5 olarak saptıyor.

Aslına bakarsanız, “beka sorunu” şöyle bir şeydir, CIA'nın eski Ortadoğu Bölge Şefi Robert Baer'in ürkütücü bir cesaret ve açık sözlülükle dile getirdiklerini okumak bile yeterliydi. Zira Baer, gerek yazdığı kitapta, gerekse televizyon konuşmalarında “Sünni-Şii savaşını tetikleyelim! Ayrıca niye biz ölelim ki? Bırakalım Sünni ve Şii Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler” diyordu. Müslümanlar üzerinde bu planı hiç zorluk çekmeden uyguladılar. Biz ise 100 senedir birbirimizi yemeye ve yerinde saymaya devam ediyoruz… Aşure değil, bir çorba da değil, bu ikisinin karışımı, bulamaç kıvamında bir ülkeye dönüştük…