Dün Alman hükümeti, üst düzey diplomatik protesto sayılan adımı attı ve Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen'i Almanya Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı ve Gezi Davası kapsamında verilen kararlarla ilgili tepkisini resmen iletti. Gezi Davası’nda verilen kararlardan sonra Almanya’da gazeteciler hükümeti bu adımın ne zaman atılacağı konusunda basın toplantılarında köşeye sıkıştırıyorlardı.
Almanya’nın tepkisine Ankara da karşılık verdi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı da Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz'u çağırarak Almanya’yı Türkiye'de bağımsız yargının verdiği bir kararı siyasileştirmekle suçladı ve tutumun kınandığını bildirdi.
Almanya Kültür Bakanı Claudia Roth ise Ankara’ya yönelik tepkilerin sertleştirilmesi ve kararlılıkla sürmesi çağrısında bulundu. Kamu radyo kurumu Deutschlandfunk’a verdiği söyleşide Roth, Osman Kavala’nın bir demokrasi insanı olduğunu ve hayatını kültür ile sanatın desteklenmesine adadığını, ona yöneltilen suçlamaların ve davanın "tam bir saçmalık" olduğunu söyledi.
"Osman'a yönelik suçlamalar absürt" diye devam eden Roth, "Darbe amacıyla Gezi protestolarını finanse etmiş. Osman, Gezi gösterileri sırasında bir sandalye, bir masa ve pasta-börek ile oradaydı" dedi. Osman Kavala'ya 2016'taki darbe girişimine müdahil olmak suçlamasının da yöneltildiğini belirten Roth, "Oysa darbe girişimiyle hiç alakası yoktu" diye devam etti. "Bunlar yetmedi, Osman’ı casuslukla da suçladılar, Soros bağlantısı kuruldu, hem de antisemitik gerekçelerle" diye tepki gösterdi. Roth, daha sonra, "Osman Kavala'ya karşı yürütülen dava ve verilen korkunç karar, ölüm cezasına alternatif sayılacak türdendir. Ve bu karar Türkiye'nin içinde bulunduğu kötü durumu da gösteren bir dönüm noktasıdır da" diye konuştu.
Roth, neden Osman Kavala ve önde gelen hak arayıcıları ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi yedi kişiye böyle ağır mahkumiyetler verildiği sorusu üzerine de, "Bu karar Erdoğan’ın Kavala’ya yönelik kişisel intikamıdır" cevabını verdi ve Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını bir kez daha gösteren önemli bir karar olduğunu da savundu. Roth ayrıca yargıdaki hakimler arasında ülkücü çevrelerden çok sayıda hakimin bulunduğunu da söyledi ve "Onlar Erdoğan’ın işlerini yapıyorlar" suçlamasını da getirdi. Ve "Olanların adil yargılamayla alakası yok" diye tekrarladı.
"Gezi mahkumiyetleri Türkiye'deki demokratlara vurulmuş ağır bir darbe"
Gezi protestoları sırasında kendisi de Taksim'de gösterilerde olan Claudia Roth, Gezi Davası’nda yargılanan ve 18’er yıl ağır hapis cezalarına çarptırılan kişilerin Türkiye'nin önde gelen mimarları, belgeselcileri, hak savunucuları olduğunu da vurgulayarak onlara verilen ağır mahkumiyetin Türkiye'deki demokratlara ve onların temsil ettiği "demokratik Türkiye'ye indirilmiş ağır bir darbe" olduğunu da söyledi.
Roth, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki sene için planlanan seçimler öncesinde, son dönem yapılan kamuoyu yoklamalarında desteğinin azaldığını, ülkede ekonominin kötü durumda olduğunu ve enflasyonun da çok yüksek olduğuna işaret ederek ülkede baskıların daha da artmasını beklediğini de ifade etti.
Avrupa net ve sert tutum takınmalı
Federal Kültür Bakanı, Yeşiller partisi üyesi Claudia Roth, Avrupa'nın Gezi Davası’nda verilen kararlar sonrasında daha sert, açık ve net bir tutum takınması ve tepkisini göstermesi gerektiğini de savundu. Roth’a göre Türkiye Büyükelçisi'nin Almanya Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp, tepkinin aktarılması önemli bir sinyaldi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, Türkiye'nin Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasına hükmeden 2019 yılındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamaması nedeniyle başlatılan Türkiye hakkındaki ihlal sürecine de dikkat çeken Roth, Ankara'ya bunların dışında ekonomik tedbirlerle de tepki verilebileceğini söyledi. Roth, ticarette sunulan Hermes güvenceleri imkanını hatırlattı. Hermes garantileri, Alman hükümeti tarafından Türkiye'de yatırım veya Türkiye ile ihracat yapan şirketlere yönelik riski garanti altına alıyor.
Daha önce, Ankara'nın, aralarında büyük Alman şirketleri Daimler, BASF gibi 680 civarında şirket ve şahsın isimlerinin yer aldığı bir terörle bağlantılılar listesi vermesi, aynı dönemde Türkiye'de Peter Steudtner gibi insan hakları savunucuları, Deniz Yücel gibi gazeteciler ve daha çok sayıda kişinin terör suçlamasıyla tutuklanması üzerine Alman hükümeti Hermes yatırım ve ihracat garantilerinin gözden geçireceğini açıklamış, bu da Türkiye'de yatırım ve ikili ticaret ile ihracatı olumsuz etkileyebilir endişesi yaratarak Ankara'ya geri adım attırmıştı.
Roth'tan yerel yönetimlere dayanışma çağrısı
Bakan Roth, Türkiye'ye yönelik tepkinin yerel yönetimler bazında da yapılabileceğini belirterek, Almanya’da Türkiye ile kardeş belediyeleri olan yöneticilerin, Türkiye'deki demokratik belediyeler ve belediye başkanlarıyla dayanışma gösterip, onları destekleyerek de sivil toplum ile dayanışma gösterebileceklerini de söyledi.
Roth Türkiye'de faaliyet gösteren, yatırımı veya iştiraki bulunan binlerce Alman şirketin varlığına da işaret ederek, Türkiye'de baskıların daha da artmasının, "Erdoğan’nın diktatörce tedbirler" almasının onların da çıkarına olmayacağını belirtti ve onların da adım atabileceğine gönderme yaptı. Roth, "Bir arkadaşımın dediği gibi; Erdoğan küçük Putin, dikkatli olmak, onu küçümsememek lazım" diye konuştu.
Almanya’nın tepkisinin Türkiye'nin içişlerine karışmak şeklinde reddedilmesini de kabul etmeyen Roth, "Öncelikle Türkiye ile çok yakın bağlarımız var. İkinci olarak da konu insan haklarıysa, demokrasiyse, vatandaşların temel hak ve özgürlükleriyse, basın özgürlüğü ve sanat özgürlüğüyse, tepki vermek içişlerine karışmak olamaz. Bu konuda açık ve net tepki vermek ve Türkiye'deki demokratları desteklemek gerek" diye konuştu.
Kaynak: DW Türkçe