Bildiğimiz faşist güruh gerilla öldürse zaferini ya başını, ya da kolunu keserek kutlar ve bildik kurt işareti yapar. Bugün ya da AKP hükümetinin Suriye-Rojava’da başlayan savaşa kendisini dahil etmesi ile yeni ortaya çıkan bir güruh var ki sivil, asker, gerilla onun için fark etmiyor. Her şeye kendisine yarıyor, ya da yaramıyor şeklinde yaklaşıp, faydalanamadığı her şeyi yok edebiliyor.

YENİ BİR İSLAMCI-FAŞİST BİR GÜRUH HORTLUYOR

Bu durum öncelikle AKP hükümetinin Rojava’da bulunan Kürt bölgesine karşı desteklediği radikal dinci paramiliter güçler tarafından daha önce Kobani-Gre Spi ve Afrin kantonlarına sızmak isterken kazara asker engellemeleri sonrası ortaya çıkan bir durumdu. Asker ile muhalefete düşen Işid ya da El-Nusra çeteleri askerlerin kafalarını keserek öldürmekten çekinmedi.

Bu çetelere özenen hatta bazen özenmenin ötesinde bizzat örgütleyicisi yine bu çetelerin olduğu bir anlayış Türkiye’de hayat bulmaya başladı. Radikal dinci grupların Türkiye’de bir geçmişi var fakat bu örgütlerin bu devletin kolluk güçlerine karşı bir yaklaşımı söz konusu değildi. En azından büyük olan çoğunluğun böylesi durumu söz konusu değildi. Işid çetelerinin Türkiye’deki yayın organı ‘Konstantiniye’ dergisi bundan sonra askerin de hedef olabileceğini gösteren birçok makaleye ev sahipliği yaptı.

15 Temmuz darbe girişimine karşı Devlet yetkililerinin halkı sokağa çağırma metotlarına bakarsanız aslında seküler yurttaşlardan çok şu an ki hükümetin var olan inancına mensup insanlara yapıldığı açıktır. Camilerden fetih anonsları eşliğinde Ankara ve İstanbul’da ne kadar irili ufaklı tarikat ve radikal guruplar varsa zikir ve şeriat özlemleri içerisinde sokağa indiler. Daha sonra ise bu yeni yaklaşımın, bu yeni güruhun davranış biçimlerini gördük. Eski milliyetçi güruh ile arasındaki farkları da yine aynı gün ki eylemlerde gördük. Bu yeni güruh ile eski güruh arasında bazı aynı özellikleri olmak ile beraber, yeni İslamcı güruhun çok daha provakatif özellikleri olduğu ortada, uzun vadede ise Türkiye’de çok kötü kamplaşmaların da habercisi olduğunu da kabul etmek gerekiyor.

Bunu neden mi söylüyoruz, aynı günün akşamında bu güruh hem Suriyelilere hem de alevi yurttaşların olduğu bölgelere saldırı yapmak istedi. Suriye ve Rojava bahane edilerek bu tür radikal guruplar geçmişten beri destekleniyor ve herkes çok iyi biliyor ki Türkiye’de birçok yerde artık bağımsız eylem yapacak düzeye geldiler. Bundan sonra bu güçleri belli zamanlarda devletin milis güçleri olarak da göreceğiz, gerektiğinde de bağımsız eylemler de yaptığını ve bundan sonra da yapacağını üzülerek söylüyorum ki göreceğiz.

Şimdi bu asker halkın çocuğu değil miydi? Zorunlu askerlik ile orada bulunan kişinin bu emiri uygulamaması gibi bir durum nasıl söz konusu olur? Bu asker Kürdistan’da ölse bu askerin annesi babası hatırlanmayacak mıydı? Bu askerin sevgilisi, nişanlısı yok mu, araştırılmayacak mıydı? 15 Temmuz günü bir şeyin miladıdır ama asla demokrasinin değil, AKP hükümetinin öngördüğü toplum modeline geçiş sürecinde dikenlerin ayrıştırılmasının miladıdır olsa olsa. Bu sokaklarda öldürülen, linç edilen askerler olsa olsa bu sürecin kanlı kurbanı olabilirler. Koparılan yaygaranın dışında AKP hükümeti için kim ölmüş dertleri değil. İster gerilla olsun, ister asker olsun, yeter ki işleri görünsün.

15 TEMMUZ’A BAŞKA BİR BAKIŞ

Muhtemelen 15 Temmuz girişimine neden olan süreç ileride aydınlanacaktır. Fakat yeni çıkan bilgilere göre Cumhuriyet Savcılığı’nın 15 Temmuz girişimcilerine karşı operasyon hazırlığı varmış. Kolaylıkla kontrollü şekilde bu operasyon bu subaylara daha önce sızdırılarak harekete geçmeleri noktasında bazı güçler ile ikna edilebilirlerdi. Paniğe kapılan onlarca subayın harekete geçmeleri sağlanacak ve daha sonra sızdırılan ve güvenilir dedikleri bazı bölgeleri geri çekip şov eşliğinde demokrasinin zaferi şiarı ile bir taş ile bir sürü kuşu vurmuş olacaklar. Bu elbette sadece bir iddaa belki sadece kendileri ile ilgili operasyon yapılacağını biliyorlardı. Bu yüzden de bunu önlemek için önce onlar hareket etti ve hazırlıklar tam olmadığı için de darbe girişimi yarım kaldı.

Hükümetin dünya ülkeleri tarafından bu kadar tecrit edildiği bir süreçte, böylesi bir manevra alanı AKP hükümetine can suyu gibi olacaktı, aslında aylar öncesinde Washington Post böylesi bir olasılığa değinmiş ve hükümetin de destekleyeceği bir darbe yapılabilir demişti. Biz hükümetin içerisinde mi yoksa dışında mı olduğu bir darbe girişimi bunu bilme imkanımız şimdilik yok. Fakat hükümete kazandırdıkları imkanları söyle söyle bitmez. Mesela ülke de artık Cumhurbaşkanını demokrasi kahramanı ilan edilecek, başkanlık sistemi her zamandan şimdi daha yakın, her zamandan daha fazla polisiye tedbirler geliştirilecek, yetkilerin tek adamda toplanması için altın tepside bir çok imkan da beraberinde gelecek, demokrasi zaten rafa kaldırılmıştı, artık o raflarda unutulacak.

KANUNSUZ EMİR DE NE?….

Tekrar Türkiye’de asker içerisinde işleyen ve birçok kez teşhir edilen hiyerarşi zulmüne geri dönelim. Sakarya valisi gözaltına alınan askerlere bağırarak “kanunsuz emir diye bir şey duymadınız mı?” diyor. Ey Sakarya valisi 90’lı yıllarda binlerce köy yakılırken, on binlerce insan öldürülürken kanunsuz emir aklınıza geldi mi? Her şey işinize nasıl gelirse öyle, kanunsuz emirin ordu gibi katı hiyerarşisi olan yerde tamamen kadük olduğunu bilmeyen mı var?  Hele bir de askere zorunlu gelmişsen yapabileceğin hiçbir şey yok.

Bunu en iyi ben biliyorum, Roboski anması için katliamın 500. Günü Roboski sınırına katliamın olduğu bölgeye gidiyoruz. Sınıra yaklaşık bir kilometre kala önümüz askerlerce kesildi. Askere ne yapmak istediğimizi defalarca anlattık. Asker biz de emir kuluyuz dedi ve bize dönerek askerlik yapan varsa beni anlar, hiyerarşi var ve verilen emiri uygulamama gibi bir durumum yok . Ben de ileri atılarak Yarbay’a ben de bu bölgede 90’lı yıllarda askerdim ve sizin dediğiniz gibi her verilen emri harfiyen yaptım ve ne çıktı ortaya biliyor musunuz ?milyonlarca insan göç etti benim yaptıklarımdan dolayı, binlerce insan yaşamını yitirdi. Binlerce köy boşaltıldı. Tüm bunlar ben tüm verilen emirleri uyguladığım için oldu. Aslında belki biraz cesaretimi toplayabilsem ve bu emir kanunsuzdur desem belki bugün yaşananların çoğu olmayacaktı. Şimdi siz belki de şimdi olduğu gibi Roboski katliamında, Roboski sınırından Türkiye’ye geçmek isteyenlerin sivil olduğunu bildiğiniz halde, emri uygulamayı ret etmediniz ve katliamın sorumluluğu ve Roboski şehitlerinin kanı elinize bulaşmış oldu. “O gün bu kanunsuz emiri uygulamasan gençler yaşıyor olacaktı” dedim. Yarbay yutkundu ve cevap veremedi.

Düşünün ki bu basit bir er değil orta rütbeli bir subay ve kanunsuz emiri uygulayamıyor. Ve bağırıp, çağırıp, sokaklarda kafasını kesip başında poz verdiğiniz asker sadece erbaş olan kişilerdir. Nasıl bir ruh hali ile sokaklara çıkmış iseniz gözünüz kimseyi görmüyor.

İnsanlıktan çıkmış durumdayız, bu kutladığınız neyin zaferi, bu kanlı bayram fakat senin için değil, egemenler bu kanın üzerinden rantını toplarken, sen küçük adam evet sen öldürdüğün askerin başında köpek işareti yapan sen, yarın yine emek koşulları en berbat işyerine dönüp, aç olan karnını doyurabilmek için günde 12 saat, 14 saat çalışıp aldığın asgari ücret ile ay sonunu getiremeyeceksin.

Birgün canına tak ettiğinde bu gidişata dur demek için meydanlarda hak aramak için yürümek isteyeceksin, sonra seni gaza getirip bu askeri öldürüp başında poz vermen için meydanlara çağıranlar seni belki de o meydanlarda aynı şekilde öldürecekler ve birisi gelip bunu zafer sanıp senin ölü bedeninin yanında aynı bu şekilde poz verecek.

Ah bee küçük insan sana ne diyeyim, şimdi anlat bakalım asker çocuğunun kanlı bedenine sarılan babaya, neden öldürdün insanlığını anlat bakalım.

ASKERE GİTME İNSANLIKTAN ÇIKMA

Egemenler sık sık şu yalana sarılır, ‘asker ocağı peygamber ocağı’ en kutsal yer yaklaşımı sunarlar ve onlar için silah kuşanıp düşman gördükleri kişileri kendisi adına senden öldürmeni isterler. Egemenler kendi çocuklarını türlü yalanlar ile  bu’ kutsal ‘ yerlerden kaçırmak için her türlü tezgahı yaparken, savaşlardan hiç bir çıkarı olmayan emekçilerin kendi çıkarları için ölmesini bekler. Bazen de egemenler arasında savaşın orta yerinde kalırlar. Bugün olduğu gibi, aslında Kürdistan dağlarında bir başka halkı yok etmek için yürütülen savaşta ölmüş olsaydı o asker, muhtemel ki, herkes önünde saygı ile eğilerek ve şehitliğin güzelliğinden ve nimetlerinden bahsedecekti. Olmadı ve tatbikata deyip çıkartılıp, egemenler arası bir çatışmanın orta yerinde terk edilince vatan haini diye linç edilerek öldürüldü. Hükümete yakın gazeteler, bu sefer askerin annesi ya da babasını hatırlamadı, tam tersine ölü asker resmi sunularak, darbe girişimcilerinin kafası koparıldı manşeti atıldı. Sanki orada olan askerin bir seçimi varda ona karşı zafer nidaları atıldı.

Aslında tüm bu kanunsuz emir bilmem ne safsataların dışında savaştan hiç bir çıkarı olmayan genel çoğunluğun bir seçimi mevcut, bu seçim aynı zamanda onların sürekli kullandığı darbe dinamiğinin sonu da olabilecek bir seçim bu. Toplumun bu delilikten çıkışının biricik seçimi mevcut.15 Temmuz’u herkes kendisine çeşitli nedenler ile milat alıyor.

Bizler de savaşın darbelerin ve militarizmin kötülüklerine bu vesile ile şahit olanlar, bu süreci kendimize milat alarak kötülüklerin kaynağı olan militarizmin tüm kurumlarını ret etmeliyiz. Başkaları için ölüp, öldürmeyi ret etmeliyiz, halkların şiddet yolu ile bağlarının koparılmasını ret etmeliyiz. 15 Temmuz’da yaşanan kötülükler bizi Sur ile, Cizre ile, Şırnak ile, Gever ile empati yapmaya götürmeli. Bugün vatan haini olarak yargılanacak birçok general dün sokağa çıkma yasağı uygulanan kentlerde ki yaptıkları katliamlar için kahraman ilan edilmişti unutmayın. Egemenler arası savaşın kazananı sadece bir avuç elittir, onun dışında kalanlar sadece bu savaşın bedelini öderler bunu unutmayın, orada kanlı gövdesine sarılmış olan babanın kucağındaki o asker bunun bedelini ödedi. Tabii elinde silah ve diğer savaş baltaları ile asker avına çıkan zavallı küçük insan da, insanlığından çıkarak bunun bedelini ödedi. Kazanan mı kim bir avuç iktidar oligarşisi, kaybeden ise tüm insanlığımız, bu yüzden savaşların böylesi kirli bir savaşın parçası olmak istemiyorsak militarizmin tüm kurum ve anlayışları ile ret etmemiz gerekmektedir. Bugün daha büyük bir ses ile askere gitme, egemenler arası savaşa ortak olma diyoruz. …

#AskereGitme #VicdaniRetHaktır