Kemiklerimin içine kadar yorgunum,

Ama, diyorum bu akşam vakti de;

İlahi komedyalar Zerdüşt'ün kötü birer kopyası olmalı,

Bu kadar kin, bunca kutsanmış katil başkaca nasıl açıklanabilir ki!

Oysa her barbar talan ettiği yurdun içine girmiş,

İçine girdiği yerin dibinde erimiş gitmiş,

Öyle sefalet içinde kök salmıştır yeni adına,

Yeni, kirli ve berbat gölgesine...

Bildiğim Kibele dişidir,

Geriye kalan bütün yakın zaman tanrıları er, erekte!

Korkunç korkak,

Olanca yokluklarıyla mezar kazıcı her biri...

Her akşam yorgun dönüyorum eve,

Arada Kibele'ye denk geliyor yüzüm,

Yorgunum diyorum, olmaz diyorum,

Bu akşam yüzümü akşamüstüne süreceğim diyorum,

Oralı bile olmuyor...

Yüreğim yettiğince sabahı getiriyorum

Sonra onların gölgeleri arasında nefes almak,

O silik gölgeler her gün sonunda öldürüyor beni

Oysa vakitlerin bir sabahı, bir de akşamı en Zerdüşt olanıdır..

Hiçbir şair Feqiye Teyran kadar asmıyor benim yüreğimi kuşların kanatlarına,

Hiçbir devrimci benim kadar ciddi değildir,

Her dolunayı iki elma yarısına dönüştürüyorum,

Birini bir dağın yamacına bırakıyorum, öbür yarısını sulara bırakıyorum...

Ay gündüz gözüyle de göktedir, ama pek kimseler bilmez

Sonra o iki yarıyı kendi yüreğime beraberce asıyorum,

Geriye tek iz bırakmıyorum

Yine kemiklerimin içine kadar yorgunum,

Bütün ilahi komedyalar Zerdüşt'ün kötü birer kopyası olmalı...

Mesela diyorum, evreni en güzel kelebek yaratmış olmalı

Hangi mezar kazıcısı bin bir maske takmaz ki,

Herkes her şeyi biliyor, bütün aşklar bir kavga için olmalı

Herkes korkuyor, her kavga kötü bir aşk uğruna

Sonra diyorum, şiir en kutsal sığınağıdır insanın

Öyle olmalı, hem çay ve göğün yüzü neden var ki

Yorgunum, en az dinmiş bir fırtına kadar...