McKinsey&Company kurumunun Türkiye Cumhuriyeti devletine danışmanlık yapması gündeme gelince, başta ulusalcı duyarlılığı olan kesimlerde, giderek toplumun önemli bir kesiminde yoğun tepkilere neden oldu. AK Partiyi seven, sevmeyen, sağcısı, solcusu bu olaya tepki gösterdi.

“Ekonomimizin Kozmik Odası”na girilecek türünden söylemler dolaştı ufuklarda. Ekonominin gizli saklı odasının olamayacağını düşünme uğraşına giren pek olmadı. Dünya’da gizli, saklı bilgilerin, kavramların kalmadığını, her şeyin açık seçik ortalarda olduğunu algılayamadığımız ortaya çıktı. Her konunun, varlığın en ince ayrıntılarına varıncaya dek bilindiğini saklamanın bir anlamı yok.

Dünya artık yerel, ulusal algılarla yönetilebilir olmaktan çıktı. Hiçbir ulus devletin, kendi dışında kalan ülkeleri, ekonomik, kültürel, siyasal kurumları, güç odaklarını yok sayarak, kendi bildiğini okuma olanağı yok.

Bugün insanlığın gelişimine ayak uydurma yerine Ortaçağ’ın karanlıklarına gömülmeye çalışılıyorsa, bunda herkesin, gelmiş, geçmiş tüm siyasal yapıların, kişilerin, kurumların suçu var. Demokratik bir sistemi kurumlaştıramayışımızın sonuçlarını yaşamaktayız. Bu eksikliğimizin bedelini ağır ödeyeceğiz.

Çoğu kesim, neden bu ülkeyi doğru yönetemedikleri için, bir ABD şirketinin danışmanlığıyla yönetebilecek duruma düşürenleri sorgulayamadı. Bazı kesimler sorgulamak da istemedi. Olaylara önyargılı, toptancı algılarla bakma çizgisini aşamamış bir toplum olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı.

Borçlanma sürecinin yönetilmesi

Özel, tüzel kişiler gibi ülkeler de borçlanabilirler. Borç para alarak, başkalarının parasıyla para kazanmak, borçlanmayı kendi yararına çevirmek, olumlu gelişmeler sağlamanıza yardımcı olur.

Borçlanma her zaman olumsuz sonuçlar doğurmaz. Alınan borcun altından kalkarak gelir sağlanabilir. Borcun altında kalarak, elinizde olan değerleri de yitirme söz konusu olabilir. Bu iki gelişme, alınan borçla ne iş yaptığınıza bağlıdır. Borç para alarak yatırımlar yapıp gelir elde edebileceğiniz gibi, aldığınız borçla dağa taşa bomba yağdırabilirsiniz.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze dek, neden üretemeden tüketmek zorunda aldığımız, neden borçlanma sarmalından kurtulamadığımız sorgulamadan, bu sorunu aşamayacağımız açık.

Hiçbir ülke bize borç vermek zorunda değil

Hiçbir Dünya ülkesinin, küresel düzeyde yapılanmış ekonomik, siyasal güç odaklarının Türkiye’ye borç para verme, yardım etme zorunluluğu yok.

Neden borcu borla kapatarak yaşamak durumunda kaldığımız hiç düşünmeden, “Ekonomik bir savaş içindeyiz” türünden yaygaralarla savunmaya geçmekten geri durulmadı. Ülkemizin içine sürüklendiği bunalım, “Dünyanın bizi çekemediği için, ülkemize savaş açtığı, ekonomik bir savaş içinde olduğumuz” gibi söylemlerle süslü algı yönetimi yürütülmeye çalışıldı. Türkiye ”Ayağını yorganına göre uzatsa” böyle bir dar boğaza sıkışır mıydı sorusunu yeterince soramadık. Sorunun tümüyle bu ülkedeki yönetimin savurganlığından kaynaklandığını anlamamıza engel olunmaya çalışıldı.

Kuşkusuz Dünya her zaman ekonomi bir savaşın acılarını yaşamış. Bu savaş her zaman yaşanacak. Ekonomik, teknolojik gelişmelere ayak uyduramayanlar, her zaman bu savaşın yenilgisini göğüslemek zorunda kalacaklar.

Yerli kurumlardan hiç biri, yönetimin görüşlerini tersini öneren bir yazanak (rapor) düzenleyemez. Düzenleyecekleri yazanaklara, dış ülkelerden güvenen bir ülke bulunmaz.

McKinsey&Company, Dünya kamuoyuna sunacağı bilgilerle, Türkiye’de her şeyin güllük gülistanlık olduğunu, ekonominin, siyasal sistemin olumlu biçimde işlediğini açıklasa, buna da tüm dünya kansa, herkes Türkiye’ye borç para verse, bu paraları da bundan önce olduğu gibi gerekli, gereksiz saçıp dökseler, bu yöntemle hangi sorunumuz çözülebilir? McKinsey&Company’dan danışmanlık hizmeti almaya kalkmak, bu ülkedeki üst aklın, ülkeyi yönetemediğinin kanıtı. Bu danışmanlık işiyle yeni borç alma yolları aranmaya çalışıldı. Dışarıdan borç para alarak yaşamanın bir çıkış yolu olmadığı anlaşılmadı.

Dünya ülkelerinin, ekonomik güç odaklarının bu ülkeyi yönetenlere güvenmediği ortaya çıktı. Türkiye’nin ekonomik, siyasal durumuyla ilgili yerli danışmanlık şirketlerinin vereceği bilgilere kimsenin kanmayacağı açık.

Dünyayı kandırmaya çalışarak yaşama düşüncesini bırakarak, insanlığın gidişine ayak uydurmaya çalışmaktan başka çıkış yolu bulunmamakta.