8 Mart 2007’de Milano’dan başlayan yürüyüşün, 31 Mart 2008’de Gebze’de iraden dışında nihayetlendirildi. Tel Aviv’e ulaşmayı düşlerken, aynı ülkenin vatandaşı olduğum bir insan müsveddesi tarafından tecavüze uğradın ve katledildin Pippa. Sonra ona yüce Türk adaleti müebbet, 36 yıl derken; fena halde, iyi halden de indirim vererek 30 yıla düşürdü cezasını. Sana bu mektubu karalayana politik nedenle verilen cezalarda verilmeyen iyi hal indirimleri, tecavüzcü-katiline verildi. Onun gibilere iyi hal indirimi yapılırken diğer tarafa bindirimler uygulandı; 31 Mart 2008’de yüreği seninle birlikte duranlara, kanı donanlara bu bereketli topraklar üzerinde can Pippa. Hatta sana bunları aktarmama bir gün kala, kardeşlerin Bodrum Belediye Meydanı’nda, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” açıklaması yaptılar. Ben de gazeteci ve karmaşık kimlik-duygularımla oradaydım Pippa. Polisin birisi: “Ya bu kadınların eylemi. Senin burada olman abes değil mi” yollu sözüm ona dostane bir uyarıda bulundu. Ben de aynı zamanda Kızıldere destanını yazan 10 yoldaşım içerisindeki Mahir Çayan’dan (Ki; Kızıldere’nin de dün 49. Yıl dönümü idi) esintili olarak, “Sen git rütbelin gelsin” dedim. Şaşkın bakışları son veda karesi olarak düştü onunla aramıza.

Pippa beyaz gelinlikle yola çıkışından 1 yıl 23 gün sonra tecavüze uğrayarak katledildiğin zamanda, ülkem en utanılası günlerinden birisini yaşadı. En tepedekinden, sokaktakine değin, erkek kılık-kıyafetliler mahcubiyet duydular hesapta. Ve hatta senin halkından salya-sümük özür de dilediler. İnandık mı? Asla… Çünkü an be an kendilerini yalanladı timsah gözyaşı dökücüler. O sahte göz yaşları ile beslediler: “Türk, erkek, Müslüman, Sünni, muhafazakar” kimliklerini.

Pippa; güvercin kanatlarınla, beyaz gelinliğinle çıktığın barış yolculuğun durmadı elbet. Gebze’de 31 Mart 2008’de yarım kalan yolculuğunu devralan hemcinslerin senden bu yana, yani 13 yıldır çok daha karanlık bir dehlizde var olma mücadelesi veriyorlar. Ama mücadele insanı ustalaştırıyor be Pippa. Hemcinslerin de hayatın içerisinde, “Devlet dersini” aldılar, ustalaştılar, birbirlerine daha bir sıcak sarılmayı, direnmeyi öğrendiler. Devlet dersinden sınıfta kalmamakta, senin muhteşem hatıranı yaşatmakta kararlı yani Türkiyeli kardeşlerin Pippa. İktidara, “Polis gücü kullanmak ile bu işler olmaz” diyor ve devlet dersine, insanlık dersi ile yanıt veriyorlar.

Pippa senden bu yana 5000’in üzerinde kadın en kalleş gün ve gecelere kurban edildi. Yüzbinlerce kadın tecavüze uğradı. Ya çocuklar!!! Ama üzerindeki yorgunluğu atan bir zamana uyanıyor sana mezar olan bu topraklar…

İslami saiklerin de etkisi ile kadını sevmez bu memlekette egemenler Pippa. Resmi, kirli ve sabık dilleri; ağızlarında dolanmakta zorlanır kadın denince. Hatta o kadar ki; “Kadın mıdır, kız mıdır” derler farkında olmaksızın… Adeta şefkatli bir annenin karnında embriyon olmadılar, yere düştüklerinde kanayan dizlerine pamuk tutan kız kardeşleri yoktu, aynı geceleri sabahla buluşturan bir kadınları sanki hiç olmadı. Sevdasızlık, düşmanlık, ölümcül korku ikliminden yağan kan ile beslendi bu katil sürüsü Pippa…

Hemcinslerinden birinin katilinin cinayet öncesi kurbanına: “Yasalar benden yana…” demesi aslında bilinç altının açığa çıkmasından öte anlam taşımasa gerek. Zaten çok da yanılmış olmuyorlar. İhtiyaç duydukları kudret iktidarda ve onun iyi hal indirimlerinde, haksız tahrik düşümlerinde çok da saklı durmuyor esasen Pippa… Gerçekten tanrıları ne diyordur acaba bu cinayetlere? Onaylıyor mudur? Bu dünyada güdük kalan adaletin, sonrasında ilahileşme olasılığı var mı?

Milano’dan yola çıkmış; Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan’ı kat ederek ülkeme gelmiştin Pippa. Yarım kesilmeseydi barış yürüyüşün; Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin hattı üzerinden Tel Aviv’e ulaşacaktın… Bugün Filistinli bir çocuk iki kaşık daha mama yutkunamadıysa, bezsiz kaldıysa, kaydırak oynayamadıysa senin o büyük yürüyüşün yarım kaldığı içindir Pippa. Senden bu yana Filistin çocuklarının çığlığı daha bir yürek yaralar. Kolları, kanatları senin barışa uzanan ellerinle birlikte kırıldı barış elçisi, beyaz gelinlikli kadın…

Gelinliğinin kat kat eteğinde geçtiğin tüm ülkelerin bayrakları vardı. Barış Gelini kimliğine gökkuşağı renklerini işlemiştin. Çok değişen bir şey yok gibi, 31 Mart 2008’den bu yana… Aynı karanlık, gene sadece ölüm karası renkte ısrarcı. Gök kuşağını gördüğü yerde insanlık dışılığına gem vuramıyor. Arenada kırmızı görmüş boğa öfkesi ile burnundan soluyarak saldırıyor insanlık renklerine. Senden bu yana katillerde haleti ruhiye hiç değişmedi Pippa. “Kıskandım, çok seviyordum, töreydi, adetti, gelenekti…” İnanmayabilirsin ama sana mezar olan bu topraklarda; kadın cinayetinde, “Aşırı tutku nedeniyle sevgiyle işlenen cinayet indirimleri” verildi. Ne diyelim Pippa? “Töreleri, gelenekleri batsın…”

Kanun çıkarma ve kaldırma kudretinde olanlar ve saz ekipleri de tam da bu minval üzerinde yürüyorlar. İstanbul Sözleşmesi bu anlamda bıçak sırtıdır Pippa. Senin muhteşem yürüyüşün devam edecekse bu topraklarda İstanbul Sözleşmesi ile olacaktır. Zaten İstanbul Sözleşmesi’ne çok açıktan karşı duramıyorlar, konuşamıyorlar. Artık katledilen kadın cesetlerinin denizlerden toplandığı, her yerinden şüheda değil kan fışkıran bu coğrafyada; “gelenek, töre” söylemine sarılmış vaziyette katiller ve azmettiricileri… Burada adeta planlı bir uyum var gökyüzü meleği. Katil ve azmettiricisi; söylem ve lekeli ruh halinde ikiz gibiler. Zaten hukuk buna uygun davranma, karar verme ötesi bir tutum geliştirme yeteneğine ve cesaretine de sahip değil. Mesela kadın programları var çok tanıma fırsatı bulamadığın ülkemdeki TV kanallarında Pippa. Daha çok kadınları sağtma maksatlı gibiler. O kanalların çıkış merdivenlerinde şikayetçi oldukları erkekler tarafından katledilen kadınların cesetleri var. Ve o kanallar, o cinayetleri de haber yaparak reyting yapıyor. Yani Pippa; işin rant tarafı eksik kalsa eksik olurdu. Kadının; etinden, sütünden, son olarak da yününden… Bu ahlaksızlık ancak derin, körleştiren dinsel bir manzume ile örtülebilirdi. Her derde deva aspirin misali ona sarıldılar zaten Pippa.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadükleştirilmesi ile adeta bir cins kırımı yaşandı. Bu adım potansiyel kadın katil ve tecavüzcüleri için, adeta işaret fişeği oldu. Kadın cinayetleri ve tecavüzlerinde akıl almaz patlama yaşandı Pippa. İktidar ise her şeyden habersiz, mezarlık kenarında ıslık öttürerek dolaşma modunda karşıladı kabusu. Zeka yaşı 11 olan, zihinsel engelli Sinem 5 kişinin tecavüzüne uğradığında konuşma özründen dolayı bağıramadı. Hamile kaldı ve iş “adalete” yansıdı mecburen ve lütfen. Mahkeme ses çıkaramadığı için, bunu gönüllü bir ilişkiye saydı. Tecavüzcüleri bıraktı. Sana ve Sinemlere söz olsun Pippa… Bu zulüm ve ölüm sessizliği bitecek. İstanbul Sözleşmesi geri gelecek. Sinemlerin sesine ses olacağız. Bunları yapmazsak bizi asla affetme Pippa… Vicdanımız, yüreğimiz kurusun; senin Gebze’de yarım kalan onur yürüyüşünü tamamlamaz isek… İstanbul Sözleşmesi’ni katillere, tecavüzcülere rağmen yeniden bu bereketli topraklarda yeşertmez isek bizi affetme Pippa. 13 yıl dile kolay… Çok şey biriktirdi senden bu yana; bu deniz, dağlar, gökyüzü, toprak, güneş, meydanlar, mapusaneler, üniversiteler… Senin güvercin kanadını öksüz, ülkeyi de İstanbul Sözleşmesiz bırakırsak; iki elin yakamızda olsun ve bizi asla affetme Pippa…