Kürt sorununda ezberler bozuldu. Birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz şeyler bugün gerçekleşiyor.

Kürt sorunu ülkenin sırtındaki en ağır, en ezici kamburdur. Ya da kamburdu, demek gerek. Zira sorunun çözümüne ilişkin umut verici gelişmeler oluyor. Son otuz yılda iki taraftan değil, hepsi de bizim taraftan olan, 40 bin kadar evladımızı yitirdiğimiz savaşta ekonomik olarak da tüm iç ve dış borçlarımızın tamamından daha fazla parayı da bu mesele uğruna harcadık.

Uluslararası arenada bizim yüzümüzü kızartan, belimizi büken Kürt sorununun çözümü ülkeyi şahlandıracak bir gelişme.

Hele tarihle de yüzleşip özellikle faili meçhul cinayetlerin failleri, öldürülenlerin izi ortaya konur ve adalet de tecelli ederse ne ala. Geçtiğimiz ay Berfo Ana’yı yitirdik, yüzyıldan fazla yaşadı, utanması gerekenlere inat, katledilen oğlunun yok olmaya yüz tutmuş bedeninin bulunması ve faillerinin cezalandırılmasını beklediğini söyledi her daim. Umarım evlatlarını yitirmiş başka analar adaletin tecelli ettiğini görür.

HZ.ÖMER ADALETİNDEN ULUDERE DE PAYINI ALMALI

Uludere raporu açıklandı; yeni hiç bir şey yok. Emri kimin verdiği belli değil, kimi bombaladığı belli değil, istihbaratın kimden geldiği belli değil. Ama kasıt yokmuş, kasıt yok da 34 kişi can verdi, yarısı çocuk. Eğer ortada bir Kürt sorunu, bir açılım, bir iyileşme, çekilme, silah bırakma vs. var ise Uludere için de dürüst adımlar atılıp adalet sağlanmalı. Bir kaçakta 30 lira kazanmak için yola düşüp canından olanların, meteliğe kurşun atanların ailelerine verilen 125 bin liraya daha dokunan yok. Bunlar görülmelidir. Bunlar göz önünde tutulup hep örneği verilen Hz.Ömer adaletinden Uludere de payını almalıdır ki kamu vicdanı rahatlasın. İnsanlar şimdiye de ya hiç görmedikleri, ya da nadiren gördükleri şeyi görsünler.

“BİRİSİ KÜRTÇE SÖYLESE DE BAŞIMI EĞSEM”

Lakin biz neler neler görüyoruz da, ‘bu kadarına pes!’ diyoruz. Hatırlarsanız bundan 14 yıl önce Magazin Gazetecileri Derneği Ödül töreninde yaptıklarından dolayı çark etmiş, 2013 Popstar yarışmasında şaşırtıcı laflar etmiş; Serdar Ortaç, "Kürtleri yıllarca yok saydık, umarım burada bir yarışmacı Kürtçe şarkı söyler ve başta ben olmak üzere yaptıklarımızdan pişman oluruz" demiş.

Ahmet Kaya, 12 Şubat 1999 tarihinde düzenlenen Magazin Gazetecileri Ödül Töreni'nde, 'Yılın Müzik Yıldızı' ödülünü almak için sahneye geldiğinde "Ben bu ödülü yalnızca kendi adıma değil, bu ödülü İnsan Hakları Derneği adına, 'Cumartesi Anneleri' adına, magazine emek veren bütün insanlar adına, bütün Türkiye adına alıyorum. Önümüzdeki kasette, Kürt asıllı olduğum için, Kürtçe bir şarkı yapıyorum, Kürtçe bir de klip çekiyorum. Bu klibi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu da biliyorum. Yayınlamazlarsa, Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum" demişti.

Konuşmasının ardından Serdar Ortaç'ın da aralarında olduğu bir grup tarafından protesto edilen Ahmet Kaya'ya çatal, bıçak fırlatılmıştı. Olayların büyümesi üzerine Ahmet Kaya tören salonu dışına çıkarılmıştı.

Bu bir ayıp olarak kalmış, Ahmet Kaya ve Serdar Ortaç isimleri bir araya geldiğinde o ayıplı gece anımsanır, çatal bıçakla birlikte anılır olmuştu.

Ne oldu? Serdar Ortaç da değişti, hatta pişman olduğu ortaya çıksın diye birisi Kürtçe söylese de başımı eğsem, yaptığımın bedelini ödesem der gibiydi. Kürtlerden özür diledi.

Hatta, ‘dolduruşa geldik,’ dedi. ‘Bize yanlış öğretilmiş, biz de kanmışız’ dedi.

Bunlar Ahmet Kaya’nın ailesine, sevenlerine derman olur mu bilinmez, ama çark etmesi iyi olduğu kadar, o dönemde insanlara Kürtler konusunda ne gibi telkinlerde bulunulduğu da ortaya tescillenerek çıkmış oldu.

Gönül ister ki güzel vatanımızda insanlar önyargıyla, başkasının hazırladığı bilgilerle, savlarla, inançlarla ya da fikirlerle değil, tamamen gerçeğe bağlı kalarak insan sevgisiyle hareket etsinler, dolduruşa gelmesinler, yıllar sonra günah çıkarır gibi davranmak durumunda olmasınlar. Çünkü özür de dilense, pişman da olunsa bıraktığı tortunun bir kısmı hep kalıyor, tabii tortu içinde şüpheyi de barındırıyor. Acaba samimi mi diye?

www.twitter.com/sonertufan