Andrey Zvyagintsev filmleri izliyorum dün akşamdan beri, onun hakkında birkaç yazı okuduysanız bilirsiniz, ilişkiler hakkında film çekiyor. Hatta birçok yerde kopyala yapıştır yapmışlar belki ben de buraya alıyorum, diyorlar ki duygu yoğunluğu yüzünden senaryo geri planda kalıyor.

Bu nasıl bir laf bilmiyorum. Senaryo yazılıp çekilirken, duyguları anlatan hikayede senaryo nasıl geri planda kalıyor benim pek kafam basmadı. Konunun ana fikrinden çok insanların ne hissettiğine odaklanıyor herhalde seyirci, bilemedim.

Her neyse bir de kadınlardan hoşlanmıyormuş. Yani onun senaryolarında kadınlar hep sorumsuz, ilişkinin kötü gitmesinde suçlu olan kişi.

İlk seyrettiğim film Sevgisiz (Nelyubov). Kadın kocasıyla o kadar küçümseyici, aşağılayıcı konuşuyor ki Allah günah yazmasın kadınla o adam ceza olsun diye sevişmez bana kalırsa, çocuk da zaten bir kaza sonucu olmuş. O yüzden evlenmişler.

Adam arada eve geliyor. Annesi ile yaşıyor oğlan. Hiç arkadaşı yok. Oğlanın bir okuldan gelişi var. Lanet olsun yine o eve gitmek zorundayım havasında, ormanın içinden ağaçlara gökyüzüne, arada geri giden ayaklarına baka baka gidiyor.

Gölün kenarında duruyor bir süre. Ben dedim herhalde bu oğlan göle falan düşecek. Ama düşmedi.

Evde annesi sürekli oğlanı azarlıyor. Sanki evin köpeğini halının ortasını pislemişte o da üzerinden atlarken tiksintiyle boka bakıyormuş gibi geziniyor oğlanın etrafında.

Onun dışında kanepeye oturup instagramda geziniyor. Tüm film boyunca elinden telefonunu düşürmeden sürekli ona bakıp cırt cırt oynayıp duruyor.

Babasının da bir sevgilisi var. Kadın hamile.

Annenin de bir sevgilisi var.

Anne baba bir araya gelince iğrenç bir durum ortaya çıkıyor. İkisi de en kusunç hallerini takınıp kavga ediyorlar.

Bir gece oğlan hakkında kavga ediyorlar.

Kadın diyor ki sana bakmaya tahammül edemiyorum midemi bulandırıyorsun. Karar verdin mi diyor adam. Çocuk ne olacak. Sen annesin, sen de kalması lazım. Kadın diyor ki, yok ya sen çek git, gez eğlen ben çocukla oturayım burada.

Annenle konuştun mu diyor, adam. Bir kere konuştum ağzımın payını aldım. Bir daha asla aramam diyor.

Yatılı okula gider. Zaten sonra da askeri okula gidecek diyor. Bir şey olmaz ona, herkese ne oluyorsa ona da olur diyor.

Bu arada oğlan içeride o kadar kötü ağlıyor ki.

Bu sahneden sonra filmi kapatsanız da olur.

Her şeyin özeti.

Oğlan sabah kalktığında, annesi lütfedip diyor ki hasta görünüyorsun neyin var.

Duydum akşam konuşmalarınızı diyor oğlan.

Anne hiç oralı olmuyor.

Oğlan ağzına bir iki lokma atıp sanki yabancı birinin kahvaltı sofrasında karnını doyurmuş gibi nazikçe teşekkür ediyor. Teşekkür ederim karnım doydu diyor.

Sonra arkasına bakmandan çıkıp gidiyor. Ve bir daha oğlanı kimse görmüyor.

İki gün anne ve baba fark etmiyorlar oğlanın yokluğunu.

Oğlanın evden çıktığı gün adam iş yerine gidiyor.

Milletin ağzını yokluyor. Boşanmış elemanlara iş verenin ne gözle baktığını soruşturuyor.

Arkadaşları diyor ki hiç hoş karşılanmıyor. Zaten şirkette yokmuş boşanan bir tipte.

Adamın derdi iş yerinde pozisyon kaybetmemek.

Sonra anne de baba da sevgilileriyle buluşuyor. O aldırmaz öküz adam birden seksi, nazik birine dönüşüyor. Sevgilisiyle sevişiyorlar uzun uzun.

O soğuk, ağzından rezil laflardan başka bir şey çıkmayan anne birden sevdiği adamın yanında seksi bir hatuna dönüşüyor.

Gittikleri restoranda ayakkabısını çıkarıp ayağını adamın bacak arasına yerleştiriyor.

O da adamın zengin evinde en ateşlisinden sevişiyor.

Çocuğun yokluğunu fark ettiğinde iki gün okula gitmediği ortaya çıkıyor.

Polis diyor ki sizin serseri çocuk çıkar yakında. Bizim yeterli elemanımız yok.

Onun peşine düşemeyiz.

İstiyorsanız bir site var, başvurun, onlar hemen arama başlatır. Gönüllü çalışıyorlar.

Gerçekten anında arama başlatıyorlar. Gayet profesyoneller.

Çocuk hakkında soru soruyorlar anne ve babaya.

Baba mal mal bakıyor, hiçbir soruya cevap veremiyor.

Anne sanırım diyor her verdiği cevabın sonunda.

Bir tek anneannesi olduğunu öğreniyorlar, yakını olarak, bir de okul arkadaşı var.

Önce anneanneye gidiyorlar.

Kadın önce kapıyı açmıyor. Sonra kızına diyor ki şu haline bak, fahişeye benziyorsun. Oysa kadının tipinde öyle bir hal yok.

Ben sana demedim mi o çocuğu aldır diye diyor.

Sonra bana yamamaya kalktınız.

Şimdi gelmiş ben de arıyorsunuz, ben ne yapayım sizin çocuğunuzu.

Benim param yok defolun evimden.

Ve gidiyorlar.

Tüm aramalar sonuçsuz kalıyor.

Sonunda morgda bir çocuk gösteriyorlar anne babaya.

Anne diyor ki hayır bu çocuk benim değil. Elleri benzemiyor.

Doğum lekesi vardı benim oğlumun.

Babası oturup ağlıyor.

Hatalarını morgda görmek kadına iyi gelmiyor anladığım kadarıyla ve inkar ediyor.

Sonuç herkes sevgilisiyle evleniyor ve vasat hayatlarına geri dönüyorlar.

Film boyunca muhteşem kareler var.

Normal insan hayatı hakkında, doğa hakkında resim gibi kareler.

Sürekli televizyonda haberler var. Haberlerden o zamanın siyasi şartlarını anlıyorsunuz.

Sokakta insanlar suratsız.

Kar yağıyor.

Ama güzel.

Elana filminde ise Elana bir adamla 10 senedir evli.

Adamla ayrı yataklarda yatıyorlar. Adam zengin ve evin en büyük yatak odasında en büyük yatakta yatıyor.

Elana küçük bir odada tek kişilik bir yatakta yatıyor.

Film boyunca sabahları kalkıyor, aynanın karşısında saçlarını hırç hırç tarıyor, saçını toplayıp toka takıyor. Adama kahvaltı hazırlıyor. Sonra da tembel oğlunun oğlu için kocasından para istiyor.

Adam da her seferinde, hayır diyor.

Elana, ama kızın olsa böyle yapmazsın diyor.

O da onu karıştırma, diyor.

Sonunda adam kalp krizi geçiriyor. Kadına hizmetçi gibi davranıyor bu arada ve diyor ki sana bomba gibi bir haberim var. Öyle demiyor da ben diyorum.

Sana üçün birini bırakıyorum vasiyetimde. Yani onun gibi bir şey.

Bütün paramı kızıma bırakıcam. Ama sana da ölene kadar yetecek bir maaş bağlatıcam. Kadın kem küm ama diyor adam diyor ki hadi şimdi kalk kahvemi koy. Bir de kağıt kalem getir. Yarın avukat gelecek, o gelmeden vasiyetimi yazayım.

Kadın tutuyor adamın dolaptaki viagra haplarını ezip kahvesine, suyuna yemeğine katıyor.

Adam sabaha çarpılmış yatağında yatıyor.

Kadın da vasiyeti bir güzel yakıyor.

Oğlunu şapşik gelinini hepsinden salak asalak torununu eve getiriyor.

Oturup kendi evlerinde yaptıkları gibi kuru yemiş eşliğinde bira içip televizyon seyrediyorlar.

Burada da manzaralar şahane.

Ve Rusya’nın insanları uyuz uyuz filmin içinden geçiyorlar.

Dönüş filminde ise anneleriyle yaşayan iki oğlan hiç görmedikleri babalarıyla 12 yıl sonra karşılaşıyorlar.

Baba ertesi gün onları iki günlük yolculuğa çıkarıcak.

Gece yattıklarında heyecandan uyku girmiyor gözlerine. Küçük oğlan abisine diyor ki, nasıl ama kollarını gördün mü?

Evet diyor abisi, çok kuvvetli.

Yolculukta adamın manyak olduğunu anlıyorlar. Kızınca arabadan atıyor çocukları, sonra geri alıyor.

Dövüyor. Bir sürü manyaklık yapıyor.

Küçük oğlan diyor ki, benim şüphelerim var bu adamın babamız olduğundan ya bizi keserse. Adam onları ormana götürüyor. Sonra da bir adaya.

Çocuklar küçük olsa da erkek dünyası, onların çatışması daha kıran kırana geçiyor ve sonu ölümle sonuçlanıyor.

Evet yönetmen gerçekten insanların birbirleriyle olan ilişkilerine odaklanıyor. Hiç süslemiyor.

12 sene çocuklarını görmeyen tanımayan bir adam nasıl davranırsa öyle davranıyor.

Çocuklarda baba kavramını bilmiyorlar ona göre evriliyor duyguları.

Kadın erkek ilişkilerinde de aynı durum.

Zengin adam hemşiresi ile evlenirse normal olarak ona hemşiresi olarak davranmaya devam ediyor.

Niyeti belki de kendine baktırmak.

Kadın da rahat etmek için evlenmiş belli ki o da temcit pilavı her sabah para istiyor o yüzden. Hizmetçilik etmekten de gocunmuyor.

Sevgisiz filminde ise karışım önemli karı kocanın karışı olmamış. Kadını adamı canavar yapmış.

Gerçi çocuk öldükten sonra yeni evliliklerinde de muhteşem şeyler olmuyor.

Kadın büyük güzel evinde yine instagrama giriyor.

Önünde kocaman Rusya yazan eşofmanıyla koşu bandında koşuyor.

Adam yeni karısından olan bebeği ortalıkta dolandığı için hışımla alıp beşiğine fırlatıyor.

Yeni karısının annesi de onlarla yaşıyor. Bu da adamın kaderi galiba. O da kızını sıkıştırıp bu eve sığmıyoruz kocanla konuş diyor.

Artık ne istiyorsa.

Bu arada ölen çocuğun elektrik direğinde kayıp afişi yağmurda ıslanıyor.

Ve eski evlerini ustalar şarkı söyleyerek yıkıyorlar.

Oğlanın odasında duvarda eski bir poster kalmış, ustalar odada çalışıyorlar.

Hayat her zamanki gibi devam ediyor.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.