Size şimdi bir üçüncü sayfa haberi anlatacağım. Üçüncü sayfa haberi dememin sebebi bu tarz haberlerin gazeteci dilinde böyle değerlendirilmesi. Aslında ana sayfada haber olan figürlerin yarattıkları olayların üçüncü sayfanın müsebbibi olduğunu göz ardı ederek küçümsediğimiz sayfadır üçüncü sayfa.

Her neyse, orada bir haber var bugün.

Kız kardeşiyle üniversite başvuru formu almak için evden çıkmış 14 yaşında bir çocuğun dramı.

Adı Melike olan bu kızdan annesi senelerce haber almamış.

Kızı kaçıran ve alıkoyan üç adam zamanla yakalanmış bir süre hapis yatıp serbest bırakılmışlar.

14 yaşındaki kızı kaçıran ve alıkoyan üç yaşlı adam kız bulunmadan serbest bırakılmış yani.

Melike’nin iki kardeşini annesi o günden sonra sarılıp doya doya sevmemiş. Kızından mahrum olanı diğer kardeşlerine vermeye yüreği el vermemiş.

Melike’nin sevdiği hiçbir şey o eve girmemiş.

Baba üzüntüsünden hastalanmış.

Küçük kızı kaçıran adamlar serbest hayatlarına devam ederken, onların akrabalarından biri arayıp çocuğun öldürülüp Sincan deresine atıldığını söylemiş telefonda.

Dere aranmış, tam 17 mezar açılıp DNA testi yapılmış.

Aile çocukları öldü, diye mezarını ararken, Malatya’dan Tuğba adında bir kızın varlığından haberdar olmuşlar.

Anne gidip Tuğba’yı gördüğünde kızı Melike olduğunu anlamış ancak Melike, adının Tuğba olduğunda ısrar edip, annesini tanımadığını söylüyormuş.

DNA testi, kızın Melike olduğunu kanıtlamış.

Melike şimdi anne ve babasıyla birlikte.

Malatya’da birlikte olduğu 50 yaşındaki adamın yanından ayrılıp baba evine geri döndü.

Her şey annenin televizyon programına çıkmasıyla sonuçlandı.

O programa 14 yaşındayken kızı kaçırıp alıkoyan adamlardan biri bağlanıp, Melike’nin annesine, çok sevindim bacım kızını bulduğun için, dedi. Sonra onunla nasıl karşılaştığını anlattı. Kağıt toplayan arkadaşının evinde, adamın yatağında yatarken görmüş ilk Melike’yi 14 yaşındayken.

Arkadaşına sormuş, ne iş, bize de düşer mi?

Bunu ekranda yeni söyledi adam, Melike’nin annesine, kız kardeşine ve abisinin yüzüne karşı. Sonra tekrarladı, çok sevindim bulunduğuna.

Allah belanı versin dedim ben de onu seyrederken.

Bir de beni rahatsız eden şey, 14 yaşından beri bu kıza işkence yapmışlar, fuhuş yaptırmışlar, uyuşturucuya alıştırmışlar. Adın Tuğba demişler, başka türlüsünü söylersen seni, aileni öldürürüz demişler.

Şimdi 22 yaşında olan Melike’nin ağzında diş yok. O kadar yoğun uyuşturucu kullanmış.

İnsanlıktan yoksun, sağlıksız şartlarda yaşamış.

Fuhuş yaptırılmış çocukluğundan itibaren.

Benim sorum şu.

Bu kız tüm bu eziyetleri yeraltında çekmemiş.

Bize de düşer mi diye 14 yaşındaki çocuktan faydalanmak isteyen adamların arasında yeryüzünde yaşamış.

Hiç mi bir insan evladı çıkmamış bunca zaman, sekiz sene içinde yahu bu çocuk tek başına kötülüğün pençesinde kıvranıyor, polisi arayalım, yardım edelim diyen olmamış.

Kaçıran adam kızı alıkoyduğu gibi ona fuhuş yaptırmış.

Bize de düşer mi diye soran arkadaşına demiş ki, ben yokken ona dokunamazsın, ben varken 50 TL karşılığında onunla olabilirsin.

Ve yine tekrarlıyorum Allah belalarını versin.

Çevrenize karşı duyarlı olun.

Dostlarınıza ay bir kız gördüm, 14 yaşında benimle yatmak istedi ben kabul etmedim diye sahte gururla anlatmayın.

Tutun kızı kulağından polise götürün. Polisi de kızla baş başa bırakmayın, takipçisi olun.

Tıpkı sokak ortasında kavga eden bir kadınla bir erkek gördüğünüzde aman karı kocadır bunlar diye kafanızı çevirdiğiniz gibi geçip gitmeyin böyle hayatın akışına ters olan olayların içinden.

Sınavınızı başarıyla verin ki tekrar tekrar kafanız basmadı diye, karşınıza çıkmasın aynı şeyler.

Ben ne zaman bir kavgaya şahit olsam derhal polisi arıyorum, gelip olaya müdahale etmeden de oradan ayrılmıyorum.

Geçen gün asansörde güzel bir çocuk çirkin genç bir adam gördüm. Adam güzel bebeği kucağına almış metroya biniyordu.

Onları takip ettim, yakınlarına oturdum. Çocuğu adam kaçırmış gibi bir hisse kapılmıştım çünkü.

Çocuğun davranışlarını gözledim. Bir yabancının kucağında huzursuz oturduğunu hissetseydim yine polisi arar, adamın yakasını da bırakmazdım.

Gözünüzün değdiği kulağınızın duyduğu her şeyden sorumlusunuz.

İnsan denen varlık sorumluluk sahibi olduğu sürece insandır, erdemlidir. Yoksa bize de ne düşer mantığı, gezindiğin yeri, senin gibi yaratıklardan ibaret bir aleme dönüştürdüğün zavallı bir hayattan ibaretsin demektir.

Hepimiz kendimize yakışan dünyalar yaratırız. O yüzden nefes alışımıza dahi dikkat etmek zorundayız.

Dünyamıza aldığımız insanları biz seçeriz ve her biri bizim içimizde var olanın dışa yansımasıdır.

***

Güzel günlerde görüşelim, görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.