Agos'tan Deniz Işıker Bedir, Pınar Kür’ün CNN Türk'te yayınlanan 'Aykırı Sorular' programınadaki başörtüsü ile ilgili açıklamalarından yola çıkarak, Türkiye’deki ayrımcılığın boyutlarını gözler önüne serdi. Türkiye'deki bazı isimlerin türban ile ilişkili açıklamalarını aktaran Bedir, “başörtüsü” ya da “türban” yerine, “Yahudi” veya “zenci” kelimesinin koyulduğunda ortaya çıkan 'ayrımcılık' manzarasını kaleme aldı.

İşte Deniz Işıker Bedir'in Bir Gün Bir “Yahudi”, Bir “Zenci” ve Bir “Türbanlı" başlıklı o yazısı:

“Bu başörtülüler doktor olamazlar. Bunlar Atatürk üniversitelerinde okuyamazlar.”  Prof. Dr. Tahir Hayırsız

“Bir kız çocuğunun başını türbanla bağlarsanız, ona kadın kimliği vermiş olursunuz. Onu çocuk olarak görmediğinizi söylüyorsunuz. Ben bilim insanıyım. Bir çocuğun başını bağlamak, onu çocuk olarak görmemektir. Onu kişi olarak görmektir, onu kadın olarak görmektir. O nedenledir ki, bu ülkede çocuk tecavüzleri artmaktadır.” Canan Arıtman

 “Bir uçurumun kenarında olsam, bana bir başörtülü elini uzatsa ölmeyi tercih ederim.” Prof. Dr. Baria Öztaş

“Başörtüsüyle okumak isteyen kızlar, okumasınlar zaten. Çünkü zaten okumak isteyen biraz gelişmiş olur, bu işin bir kumaşla alakalı olmayacağını bilir yani. Bakın insanlar, Yemen’de, Afganistan’daymış gibi başlarını örtüyorlar, bunun bir art niyet olduğunu insanlar görmeliler yani. Neden başörtülerin üstünde dünya barışı ile ilgili bir şey yok? Baya askeri üniformadır türban. Ben değil üniversiteye girmesine, bu ülkede barınmasına da karşıyım.” Ülke TV’ye konuşan Che tişörtlü, rasta saçlı kız

“Bunlar öğrenci değildir; ben simitçinin yoklamasını almam, lütfen bunları dışarı atın.” Prof. Dr. Betigül Öngen

“Yeni türban dalgasıyla karşı karşıyayız. Bu dalga diğerlerine benzemiyor, bu tsunamiye dönüşüyor. Bundan öncekiler, üniversite öğrencilerinin üniversitelere türbanlı girmesiyle sınırlıyken -talepler en azından bununla sınırlı iken-, bu kez çok kısa bir sürede ilköğretimden siyasete, devlet dairelerine kadar uzanan bir talepler zinciriyle karşı karşıya bırakıldık.” Prof. Dr. Nur Serter

“Atatürk ilkelerini ve Atatürk cumhuriyetini korumakta kararlıyız. Özgürlük denince bu da benim özgürlüğüm, ben türbanlı bir öğrenciye ders vermek istemiyorum.” Prof. Dr. Filiz Meriçli

“Bir yargıç kürsüde başı açık olup, pazara türbanlı gidemez. Bu benim inanç alanım, özgür alanım diyemez. Anayasa Mahkemesi Başkanımızı pazarda türbanlı görmek devleti sarsar. Bir öğretmen de okulda başı açık, pazara çıkınca türbanlı olamaz. Çocuk, kadınlığından utanarak türban takan öğretmenini görüp, ‘Acaba annem ayıp mı yapıyor?’ diye sormaya başlar.” Prof. Dr. Erdoğan Teziç

“Mini etekle beş vakit namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşünen ve buna cüret eden kadınların ülkesini düşlüyorum. Söyle var mı bunda, adaba aykırı, inanca ters düşen bir şey? Ben bunları hayal ediyorum. Umutla bekliyorum.” Ertuğrul Özkök

“Bu dönemde ilmi çalışmaları bir tarafa bırakın, Türkiye’nin en önemli sorunu olan başörtüsüyle uğraşın!” Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu

“Üniversiteye başı kapalı giremezsiniz. Anayasa Mahkemesi koymuş, Danıştay koymuş, AİHM koymuş. Başı bağlı olarak okutulan yerlere git. Arabistan’da falan vardır, oralara git.” Süleyman Demirel

“Türbanı düzgün takanlara bir şey demiyorum ama bir kısmı öyle bir takıyor ki, araba sürerken ne sağlarını ne de sollarını tam olarak görebiliyorlar. Öne doğru en az 3 santim çıkmış türbanlar, görüş açılarını kısıtlıyor, kaç kere tehlike atlattık. ‘Arabada başlarını açsınlar’ demiyorum, herkesin kendi tercihi, sadece lütfen araba kullanırken türbanın üst tarafını görüş alanlarını kapatmayacak şekilde arkaya kıvırsınlar. Bizim de hayatımızı tehlikeye atıyorlar, bunu dile getirdiğim için de bana kızmasınlar.”  Ayşe Arman

“Türkiye’deki kızlarımız kafasını ister öyle örtmüş ister böyle örtmüş. Kimsenin derdi olacak bir şey değil. Ben bu güzel kız kafasını niye örtmüş diye ben üzülüyorum gördüğüm zaman onları. Hepsi güzel de, çok güzellerini görünce üzülüyorum itiraf edeyim ki. Bu güzelliği saklamaya yazık değil mi diye, şahsen düşünüyorum. Bu benim kendi bakışım.” Oktay Ekşi

“Dışarı! Dışarı! Dışarı! “ T.C Devleti’nin Bazı Milletvekilleri

“Burası hiç kimsenin özel yaşam mekânı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!” Bülent Ecevit

“Türban olayının bir tek amacı vardı, o da devlete meydan okumaktı. Ondan sonraki hedef ise laik ve demokratik cumhuriyeti yıkıp yerine bir İslam cumhuriyeti kurmaktı.” Tufan Türenç

“(Ecevit) İspanya Meclisi’ni basan askerlerin önüne çıkan o meclis başkanı gibi. Meclis’i basan bir zihniyetin karşısına dikildi. Ecevit’in bu çıkışının ve orada yaptığı konuşmanın ne kadar tarihi bir öneme sahip olduğunu, o gece o konuşmanın Türkiye’de neleri önlediğini tarih yazacak. Merve Hanım’ın çocuklarını almak için gittiği okulda küçücük öğrencilerden aldığı dersler, bu haddini bildirme sürecinin ilk işaretleridir.” Ertuğrul Özkök

“Kavakçı’nın Meclis’teki eyleminin, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir meydan okuma olduğu açık. Benim anladığım kadarıyla Kavakçı suç işliyor. O zaman hakkında dava açılmalı. Ne zaman adam oluruz? TBMM, Merve-Nazlı Ilıcak gibilerden temizlendiği zaman.” Fatih Altaylı

“Ben bu tutumu, özgürlüklerime yönelmiş bir tehdit olarak görüyor ve değerlendiriyorum. Sokaktaki insanın başörtüsünden rahatsız olmasam bile, TBMM’deki başörtüsü beni endişelendiriyor.”  Toktamış Ateş

“Merve Kavakçı, Fazilet milletvekili. Daha Meclis’in ilk gününde türbanıyla meydan okudu. Bunalım kışkırtıcılığı yaptı.” Hasan Cemal

“30 Ağustos resepsiyonu. At gözlüğüne benzer türban. İki kaş, iki göz, bir burun ve ağzı açık. Bir de eli. İlla ki baştan aşağı örtülü başkumandan (Cumhurbaşkanı) eşi Hayrunnisa Hanım’ın elini sıkarken, önünde baştan aşağı kapalı siyahlar giymiş, şişmanlıktan adeta yuvarlanarak yürüyen eşi Emine Hanım; John Kerry ile bir zamanlar dostu olan Obama’nın açıklamalarına aklı takılı...” Cüneyt Arcayürek

“Gerici, özgür kadını sevmez. Kadın özgür olsun istemez. Ve onu örtmek, kapatmak, susturmak, bastırmak için çarşafa-türbana sarmak ister. ‘Türban’ diye tutturmaları bu yüzdendir.”  Bekir Coşkun

“Mesele onların sandığı gibi bireysel olsa, hak vereceğim. Şimdi bakın… Başı bağlamanın bin şekli var. Televizyon görüntülerine dikkat edin… AKP’nin önde gelenlerinin eşleri ve kızlarının baş bağlama şekli aynı tornadan çıkmış gibi… Niye acaba? Mesele sadece inanç, ya da bireysel keyif olsa, birisi başka türlü bağlamaz mı? Hepsi birbirinin tıpkısının aynısı bu baş örtmenin inançsal değil, “siyasal” olduğuna inancım sürüyor.” Hıncal Uluç

“Türbancılar, kendilerine yakıştığı için taktıklarını söyleseler ağzımı açıp konuşmam. Bireysel tercihtir. Siyasal tercihin simgesi olarak sunsalar, o zaman tartışma başka boyut kazanır. Aslına bakarsanız, yakışma gerekçesini ileri sürseler de inandırıcı olmaz. Tek tip başlığın, kefen benzeri tek tip beden sargısının yakışması mı olur? Zevkler elbette tartışılmaz(!).Daha iyi anlaşılması için yazıyorum: Türban, kahverengi faşist gömleği gibi, gamalı haç gibi bir simgedir. Daha önce de arz etmiş idim!” Özdemir İnce

“Bir tane gencecik kız. New York’ta eğitim görüyor. Bana bak seni türbanlı ekrana çıkartmam dedim. ‘Çıkartmam sonra takarım’ dedi. Ekranda enteresan olabilir... Kanalın markası var, başörtü ile kanalın markası zarar görebilir.” Mehmet Ali Birand

“Ben öyle başını, şurasını burasını örten kadınlarla, tamamen Playboy dergisine çıplak poz veren kadınlar arasında zihniyet olarak fark görmüyorum. İkisi de kendisini nesne olarak sunuyor, özne olarak sunmuyor. Biri diyor ki, ‘ben gencim güzelim, şöyle bacaklarım var, böyle göğüslerim var, göstereceğim.’ diyor. ‘Erkekleri böyle tavlayacağım’ diyor. Başını örten de, o da adamları azdırmamak için kapatıyor. İnançta böyle bir şey yok. Dindar bir ailede büyüdüm. Teyzem nenem namaz kılan insanlardı. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın eşinin kapalı olmalarını, bu kadar geri olmalarını kabul edemedim. Başörtülü olmayı gericilik olarak görüyorum. Eskiden ben de başörtüsü bağlardım, çok da güzel bağlardım. Ama din için değil, moda için…” Pınar Kür

Buraya kadar bu söylenenleri sabırla okuduysanız, “başörtüsü” ya da “türban” yerine, “Yahudi” veya “zenci” kelimesini koyun veya bu tepkilerin ayrımcılığın diğer öznelerine karşı verildiğini düşünün. Ne kadar kötü tınladığını fark edeceksiniz. Sakın bu değiştirilmiş halleriyle dünyanın başka yerlerinde bu cümleleri yüksek sesle okumayın, çünkü haklı olarak ırkçı sayılırsınız. “Başörtüsü” ya da “türban”lı haliyle ise burada rahatlıkla dillendirebilirsiniz, zira bu halleriyle dillendirmeniz Türkiye’de düşünce özgürlüğü kapsamına girer; aynen “Çingene, Ermeni dölü, Kızılbaş, pis Kürt” dendiğindeki gibi. Emin olun, hiç sorun olmaz, tecrübeyle sabit…