Marmara’da yaşanabilecek müsilaj (deniz salyası) felaketini bundan yıllar önce öngören Hidrobiyolog Levent Artüz, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na konuk oldu. Artüz,”Marmara’da dip akıntısı var Karadeniz’e gider dediler. Orası sanki İstanbul’un atıkları için çöplükmüş gibi... Babam 1975’ten beri, ben de 1989’dan beri bu konu hakkındaki uyarılarımızı binlerce sayfa rapor ve 100’e yakın makale ile yazdık. Sonunda uyardığımız o zaman geldi” dedi. İşte Levent Artüz’ün açıklamalarından satırbaşları:

“10 adet her biri 400 sayfanın üzerinde emsal rapor çalışmalarımız, 100'e yakın bilimsel uluslararası dergilerde makale ve binlere yakın yazılmış yazı.. Hep bu günleri işaret ettik ama geldiğimiz durum ortada. Mesele 1989 öncesinde İstanbul'da başladı. Atık suyu, yağmur suyu ve içme suyunun revizyonu. Çağdaş koşullara uydurulması amacıyla bir proje yapıldı. İsmi DAMOC (Daniel-Mann-Jhonson/Alvard- Burdic/Mendhall/Havson Motor-Chechi and Comp) projesi. O gün itibariyle kabul edilebilir bir projeydi. Sonra bu proje 'cin bir fikir'le revize edildi ve denildi ki 'arıtmaya gerek yok nasılsa Akdeniz'den, Marmara'ya akıntı var ve Karadeniz'e gidiyor' ki gitmiyor. Yüzde 10'u anca uygun koşullarda gidiyor ama gidiyor dediler. Hem gitse ne olur ki Karadeniz İstanbul’un atıkları için bir çöplük mü?

Bu aklın sahipleri ' Haliç'i gözlerimin renginde yapacağım' zihniyetiydi. 1989 Yılının başında bu uygulamaya başlanıldı ve Ekim ayında dünyada görülmemiş şekilde balık ölümleriyle karşılaştık. Haberlere balık ölümü olarak yansıdı ama tüm canlılar öldüler. İstanbul, Ankara ve Karadeniz'de birçok valilik balık avcılığını ve balık satışını yasaklamak durumunda kaldılar. Aslında biz o zaman Marmara Denizi'ni kaybettik, öldü. Tür çeşitliliği azaldığı için mevcut türlerde patlamalar şeklinde anomaliler gördük. Marmara kıpkırmızı oldu, deniz anaları istila etti, bazı türlerde anormal artışlar oldu ihracatı yapıldı, kum midyesi gibi ihraç ürünleri yasaklandı. 40'a yakın süreç yaşadık aynı müsilaj gibi.

'2007’DE DE YAŞANMIŞTI'

2007 yılında müsilaj hadisesini yaşadık ondan sonra da benim içinde bulunduğum MAREM projesi bir rapor yazdı. Bu olayların daha büyük şekilde geleceği söylendi o zaman ve geldi. Şu an izleme çalışması yürütüyoruz ve Ağustos ayına kadar sürecek. Ön arıtmalar bir havuz, bir ızgaradır. Buraya arıtma yapmamız lazım ama biyolojik, çağımıza uygun. Burada yapılması gereken atık kalitesine bakıp onu istenilen miktara kadar arıtmak ve ondan sonra denizi alıcı ortam olarak kullanmamak. Eğer siz milyonlarca insanı bir denizin çevresine yerleştiriyorsanız, onlara bina yaptığınız gibi atıklarını da arıtacak tesisler yapmak zorundasınız.”