Elbette ki güçlü dini inançlara sahip oldukça zeki insan örnekleri bulunuyor. Fakat, çeşitli araştırmalar, bir tanrıya inancın, ortalama olarak, IQ testlerinde daha düşük skorlarla ilişkili olduğu bulgusuna ulaşmıştır.

Frontiers in Psychology‘de 19 Aralık’ta (2017)  yayımlanan yeni bir araştırmada ise, dindarlığın, 'düşük zekâlılıkla' ilişkisi araştırıldı.

Önemli bir hipotez, bu korelasyonun, sezgisel problem çözmeye yönelik davranışsal yanlılıkları yansıttığını ve bunun sezgisel düşünce ile çatıştığı zaman hatalara neden olduğunu ileri sürmektedir.

Yani dindar insanlar, sezgilerine daha bağlı kalan insanlardır.

Dolayısıyla genel zekâdan ziyade, bu insanlar, yalnızca sezgi ve mantığın çatışmaya girdiği görevlerde görece daha kötü sonuçlar elde edebiliyorlar ve bu da dindar insanların IQ testlerinde neden genelde düşük skorlar elde ettiğini açıklayabilir.

Bu durumu araştırmak için Belçika’daki Liège University ve Almanya’daki Saarland University’den araştırmacılar, 63.000’den fazla insanı online ortamda; planlama, akıl yürütme, ilişkilendirme, dikkat ve işler bellek ölçümleri yapan 12 bilişsel görev setini içeren 30 dakikalık bir teste tabi tuttu.

Ölçeklerde katılımcılar ayrıca dini inançlarını, agnostik ya da ateist olup olmadıklarını da belirttiler.

Sonuçların analiz edilmesinin ardından, ateist katılımcıların, yaş ve eğitim gibi demografik faktörleri kontrol ettikten sonra bile dindar katılımcılardan daha iyi performans gösterdikleri görüldü.

Agnostiklerin ise bütün görevlerde ateistler ile inançlılar arasında bir yerde bulunma eğilimleri gösterdiği gözlemlendi.

Ancak, herhangi bir dini inanca sahip katılımcıların, akıl yürütme ve ilişkilendirme yapabilmeyi gerektiren bütün görevlerde çok daha kötü sonuçlar elde ettiği, yalnızca işler bellek testinde çok küçük bir farkla kötü sonuçlar elde ettiği görüldü.

Öte yandan, akıl yürütmeyi gerektiren görevlerden bazıları –örneğin, “renk-kelime yeniden eşleştirme” olarak bilinen Stroop Task‘ın daha zor bir versiyonu gibi– sezgisel bir yanıt ile mantıksal bir yanıt arasında maksimum çatışma yaratmak üzere tasarlanmıştı ve en büyük grup farklılıkları bu görevlerde ortaya çıktı.

Bu da dini inanç sahibi bireylerin daha çok sezgilerine dayandığı düşüncesiyle tutarlılık gösteriyor. Buna karşın, açık sezgisel cevapların bulunmadığı karmaşık bir akıl yürütme görevinde –tümdengelimci akıl yürütme– ise daha küçük bir grup farklılığı görüldü.

Araştırma sonuçları; dindarlık etkisinin, daha genel anlamda zekâ ya da akıl yürütme yetisinin aksine akıl yürütme ve sezgisellik arasında bir çatışmayla ilişkili olduğunu ileri süren hipoteze yeni deliller sağlıyor.

Kaynak: Gürkan Akçay/ bilimfili