Çevrecilerin 766 maden ihalesinin iptali için açtıkları davada, Danıştay 766 ihalenin iptali için yapılan başvuruyu haklı bularak yerel mahkemenin ret kararını bozdu. Davanın avukatı İsmail Hakkı Atal, çevre zararının tek tek madenler bazında anlaşılamayacağını, kümülatif olarak düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Çevre örgütleri 766 maden sahasında ihalelerin iptali için Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) aleyhine Ankara 4. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Davanın mahkemece, 766 madenin topluca dava edilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine dosya Danıştay’a taşındı. Dosyayı görüşen Danıştay 13. Dairesi, kararı bozarak iptal davasının açılabileceğine hükmetti.

Bunun üzerine dava Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Mahkeme ara kararında “Maden sahalarının çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenip belirlenmediği, Olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ve çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için hangi önlemlerin alındığına ilişkin gerekli açıklamaların yapılmasının ve konuya ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenmesine, hangi hukuki gerekçelerle topluca ilana çıkıldığının açıklanmasının istenmesine” karar verdi.

'TÜM KİRLETİCİ TESİSLERİN ETKİSİ HESAPLANMALI'

766 maden sahasının çevreye vereceği zararın tek tek değil kümülatif etkilerinin hesaplanması gerektiğini vurgulayan Avukat İsmail Hakkı Atal, “Bu hukuka da aykırı, kanuna da aykırı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarına da aykırı. Şu anda bu 766 madenden her il sınırı içerisine 10 ila 20 adet maden projesi düşüyor. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun önceki kararlarına göre Türkiye’deki tüm kirletici yok edici tesislerin kümülatif etkisinin hesaplanması gerekiyor” dedi.

Bu madenler için önlem alınamayacağını ve çevre tahribatının kaçınılmaz olduğunu, kurumların görevini yapmadığını, şirketlerin çıkarlarını savunduğunu belirten Atal şöyle konuştu:

“Artık doğal ekosistemler, insanların yıkıcı, yok edici faaliyetlerinin, kapitalizmin eko-kırım faaliyetlerinin sonuçlarını tolore edemiyor. Karşılaştığımız seller, fırtınalar, doğal afetler, iklim değişikliği, kuraklık, sıcak hava dalgaları, gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi… Hepsinin sebebi madenler, termik santraller ormansızlaşma ve benzeri kirletici yok edici tesisler. Şu anda bunla ilgili kurumlar görevini yapmıyor. Kurumlar, kendileri planlama ve analiz yapmaksızın; ülkenin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaksızın sadece şirketlerin ticari kazanç sağlaması amacıyla ruhsat, izin ve lisans veriyorlar.”