Bir toplumda, bir ülkede yazılı, görsel, işitsel kitle iletişim araçları (basın) gerçekçi bilgiler üretemiyorsa, o ülke yaşamının her alanında çürümeyen, kokuşmayan bir şey kalmaz. Bu tüm insanlık için de böyledir.

“Washington'daki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi (Center for American Progress-CAP) "Türkiye'nin Değişen Medya Manzarası" başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda CAP'ın Türkiye'deki araştırma şirketlerinden Metropoll'e özel olarak yaptırdığı anketin medya bölümünün sonuçları yer alıyor. 24 Mayıs-8 Haziran 2018 tarihleri arasında 2 bin 534 kişinin katılımıyla yapılan araştırma Türkiye'de medya-siyaset ilişkisi ve halkın haber kullanımına ilişkin bulgular içeriyor.

Euronews'in aktardığına göre, CAP'ın raporuna göre halkın yüzde 70'i Türk basınını "taraflı ve güvenilmez" buluyor. Araştırmaya katılanların sadece yüzde 31'i Türk medyasını "dürüst ve güvenilir" bulduğunu bildirdi”.

Halkın %72’si Türkiye Cumhuriyeti ve Dünyada olup bitenleri televizyon kanallarından izlemekteyse, bu kanalların %90’dan çoğu yönetimin borazanı durumundaysa, bu ülkenin insanı ülkede ve Dünyada neler olduğunu gerçek boyutlarıyla öğrenme olanağından yoksun demektir.

40 kez söylenen yalanın gerçek olduğu sanılır. Kitleler yalanı gerçeklerden ayıramadıkları sürece, kendilerine söylenilen yalanları gerçek sanacaklardır.

Bilgilerin doğruluğunu sorgulayamam

Öğrenim kurumlarında, yaşam süreçlerinde türlü kaynaklardan sunulan kaynakların doğruluğunu sorgulayamamak, insanlığın temel sorunlarından biri.

Öğrenilen bilgilerin doğruluğunu araştırma, sorgulama alışkanlığının bulunmadığı bir toplumda, gerçek bilgilere ulaşmanın olanaksızlığı ortadadır. Bu nedenle gerçekçi davranma olanakları da ortadan kalkmış sayılır.

Kitle iletişim araçları

Bir toplumun yayın yapan kitle iletişim araçları, insanın bedenine kan dağıtan, kirli kanları toplayan damarlar gibi yaşamsal bir işlev görürler. Tüm insanlık ailesinden topladıkları bilgileri topluma iletirler, toplumdan aldıkları bilgileri de buralara aktarırlar. İnsanın yaşamında suyun, havanın, dolaşım sisteminin gördüğü işlevi görürler.

Kitle iletişi araçlarının bir yerlerinde görülen gerçeklere dayalı bilgi aktarma ya da aktaramama konusunda yaşanan olumsuzluk, damarların tıkalı olmasına, gözün görmemesine, kulağın duymamasına benzer olumsuzlukların yaşanmasına neden olur.

Kitle iletişim araçlarına güvensizliğin nedenleri

İnsanların kitle iletişim araçlarına güvenmemesi bir sonuç. Bu sonucun ortaya çıkmasında, bilgi kaynaklarının kötü amaçlı bilgi aktarımları yanında, kitle iletişim araçlarının eylemlerinin de etken olduğu bir gerçek.

Kitle iletişim araçları, kendilerine güvenilmemesi gerçeğiyle yüzleşmek, öz eleştiri ve kuracakları iç denetimlerle halkın, insanlığın güvenini kazanmaya çalışmak zorundalar.

Güvensizliğin insanların bilinçsizliğinden, kötü niyetlerinden değil, üretilen bilgilerin gerçeği yansıtmadığından kaynaklandığının görülmesi gerekmekte.

Araştırmanın bulguları

AKP’yi destekleyenlerin yüzde 31'i "basın özgür değil, hükümet tarafından kontrol ediliyor" derken yüzde 66'sı medyanın özgür olduğunu belirtiyor. MHP'lilerin ise yüzde 53'ü "medya özgür değil" derken yüzde 46'sı basının özgür olduğunu söylüyor.

Muhalefet partilerine destek verenler basının hükümet tarafından kontrol edildiğini savundu. CHP'lilerin yüzde 80'i "basın özgür değil, hükümet tarafından kontrol ediliyor" değil derken bu oran İYİ Parti'de yüzde 78 ve HDP'de yüzde 92 olduğu saptanmış.

"Basın özgür değil, hükümet tarafından kontrol ediliyor" konusunu değerlendirirken insanların yansız olarak değerlendirme yapamadıkları, gerçeklikten uzaklaştıkları görülmekte. Dünün yumurta ikizleri İYİ Parti ile MHP’lilerin basının özgür olup olmadığı konusunda yaptıkları değerlendirmelerin yüzdeleri bu durumu ortaya koymakta. MHP’lilerin %53’ü, İYİ Partililerin %78’i "basının özgür olmadığını, hükümet tarafından denetlendiğini” ileri sürmüş. AKP’yi destekleyenlerin %46’sı, “basının özgür olduğunu” ileri sürmüş durumda. Yaşadığımız ülkede, her iki insandan biri basının özgür olduğunu söyleyebiliyorsa, bu değerlendirmenin gerçekçi bir değerlendirme olduğunu söyleme olanağı yok demektir.

Aynı ülkede yaşayan bir bölüm insanın %92’si “basının özgür olmadığını” söylerken, başka bir kesimin %31’i aynı değerlendirmeyi yapıyorsa, o toplumda yaşanan olayları değerlendirme ölçütlerinde büyük kaymalar yaşandığı ortaya çıkmakta. İnsanlar, olayları kendi çıkarlarına göre, kendilerine yaptığı etkilere göre değerlendirerek gerçeklikten kopuyorlar demektir.

Kitlelerin kendi gerçeğinden kopmaları

Bu değerlendirme farklılıkları, ülkeyi yöneteceklerin seçimlerinde, yönetime gelenlerin yaptıkları işlerin değerlendirilmesinde yansız olunamamasına yol açmakta.

Bunu asıl önemi, yönetilenlerin “kendi gerçekliklerinden kopmaları”, “kendi çıkarlarını savunma yeteneğinden uzaklaşmaları” olgusunu ortaya çıkarmasıdır. İnsanların yaşadıkları gerçeklikleri olduğu gibi değerlendirememesi, yaşadıkları toplumda her şeyin gerçeklikten kopmasına neden olmakta.

Kendisini, kendi çıkarlarını koruyamayan, olayları olduğundan başka olarak değerlendiren insanların, yaşadıkları toplumun sağlıklı işlemesine katkı sunamayacakları açıktır.

Güvenilir, gerçeklerden kopmayan bir kitle iletişim sistemi kuramayan toplumların insanlık ailesi içinde saygınlık kazanmasının olanağı olmaz. Bu toplumlarda her şey, gerçeklerden kopmuş olarak biçimlenir.