HDP önünde oturanlardan biri de PKK tarafından esir alınan askerlerden birinin yakını Şevket Altıntaş. Orada devlet için “Kameralar önünde ayrı, kameralar yok iken ayrı konuşuyorlar” demişti. Şimdi ben bir şey daha ekleyeyim, o Süleyman Soylu timsah göz yaşları ile yanınızdayken ona ve devlete bağlı kuvvetler şu an oğlunun da aralarında olduğu esirlerin tutulduğu PKK kampını bombalıyor. Nereden mi biliyorum ben de 1994’ten 1996 sonuna kadar PKK'nin elinde esir kalan askerlerdenim. Devlet yeter ki bizim bulunduğumuz kampları tespit etsin, içerisinde olduğumuz kamplar bu yüzden onlarca defa toplar ile uçaklar ile havanlar ile acımasızca vuruldu. Düşünün ki bizler ile görüşmek için bulunduğumuz kamplara gazeteciler geliyordu, onlar işleri bitip de ayrılır ayrılmaz içerisinde olduğumuz kamplar savaş uçakları ile bombalandı. Bu durum bir değil iki değil, defalarca oldu. Eğer o şartlarda bizi kaçıranlar doğru önlem almasa şimdi bu yazıyı da yazamayacaktım.

Ailemden iyi biliyorum sizlerin samimiyetine bu yüzden inanıyorum. Denize düşen yılana sarılır misali her kapıda şansınızı deniyorsunuz, bizimkiler onlarca adresten sonra beni kurtarmak için mafya ile bile görüşmüş hatta yüklüce parayı onlara kaptırmıştı. Ben daha önce de belirtmiştim sizler ve çocuklarınız için elimden ne gelirse yapmaya hazırım ama HDP binası önünde devlet daha önce de deneyip sonuç alamadığı çirkin bir oyun oynuyor. Devleti ve siyasetini iyi tanıyan biri olarak sizleri bu konuda uyarmak isterim. Bir daha yanınıza o yetkililerden biri geldiğinde onlara sorun oğlunun 'hangi kampta tutulduğunu' biliyor mu. Eğer bilmiyorum derse, o zaman anlayın ki o yetkili oradayken oğlunuz bombalanıyor demektir. Peki o zaman en can alıcı soruyu da şu şekilde ekleyin 'siz oğlumu şu an dahi bombalıyorken hangi yüzle buraya geldiniz?'

Ama lütfen ihmal etmeyin, eğer oradaki nöbet eylemi bitmeyip devam ederse, yanınıza gelen ilk yetkiliye yukarıda hatırlattığım soruları sorun ki nasıl bir oyunun parçası haline getirilmeye çalışıyorsunuz görün. Şimdi gerçekten çocuğunuzu istiyorsanız, timsah göz yaşları ile yanınıza sokulup demagoji yapan ve bunu yaparken de oğlunuzun bulunduğu kampları bombalayan kesimden bir an önce uzaklaşın . Çünkü onların iktidarı senin çocuğunun ve ötekilerin çocuklarının kanı üzerinden besleniyor. Senin ve çocuğunun yaşadığı şey sonuçtur, sadece sonuç ile uğraşıp gerisi beni ilgilendirmez dersen bunun gibilerden yakanı kurtaramaz ve oğluna sağ salim kavuşamazsın. O yüzden nedeni de sorman gerekiyor, çocuklarınızın kanı üzerinden neden bu anlamsız savaş devam ediyor, bunu sorman lazım. Bu durumla hesaplaşman, yüzleşmen lazım ki her seferinde oyuna gelip aldatılmayasın.

İste o zaman sadece kendi çocuğunu değil, tüm çocukları bu kan içicilerin, savaş sevicilerin elinden kurtarmış olursun. Egemenlerin elinde ne kadar güç olursa olsun savaşı meşrulaştıramadığı sürece savaş yapamaz, savaşın meşruluğu ise senin, benim ve ötekinin oluruyla sağlanabiliyor. Egemenlerin ne kadar gücü olursa olsun meşruluk oluru almadan ben savaşa devam edebilirim diyemez. Eğer hep bir ağızdan bizim savaşa verecek çocuğumuz yok dersek o zaman başka yol denemekten başka şansı kalmayacak. Bunun için de güzel kardeşim senin barış yanlılarının yanında olmaktan başka alternatifin yok, dediğim gibi çocuğunu sağ salim istiyorsan sıtmadan, veremden kaçar gibi bunlardan kaçman lazım. Bunlar şu an sana savaştan ve ölümden başka bir şey veremezler, unutmadan bir de sahte timsah gözyaşları hepsi o, başkaca da bir şey veremezler.

Bu vesileyle bu savaş deliliğine karşı sen ve senin gibi savaş mağduru kesimler de bizimle birlikte olur ve mücadele yürütürse bu savaşı durdurabiliriz. O zaman hep birlikte PKK ve TC devletine elindeki tüm tutsakları bırakma ve normalleşme çağrısında bulunabiliniz, işte o zaman bayram yeri olur her yer. Çocuklar anne babalarına, baba ve anneler de çocuklarına kavuşurlar. Ve ondan sonra ölümler sadece ecelle olur…