Barış Bloku, 5 Temmuz'da Büyükada'daki seminere düzenlenen polis baskınında gözaltına alınan ve dün çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmalarına karar verilen aktivistler ile ilgili açıklamada bulundu.

İnsan hakları savunucularının en karanlık dönemlerde bile mücadele ettiğinin belirtildiği açıklamada, “Dünyanın hiç bir yerinde insan hakları savunucuları, en karanlık dönemlerde bile mücadeleden vazgeçmediler. Nazi Almanyasında, İsrail işgali altında, Vietnam’da, Bosna’da, Suriye’de, nerede bir zulüm varsa karanlığın ve diktatörlüklerin karşısına dikilmekten geri durmadılar. Zulme uğrayan her kim olursa olsun, rengine, ırkına, inancına bakmadan haklarını savunmak için cesaretle koştular. Şimdi de böyle olacak. İnsanlık onuru için mücadele edenler susmayacak” ifadeleri kullandı.

Barış Bloku’nun açıklaması şu şekilde:

"Basına ve Kamuoyuna

Ülkemizdeki güvenlik ve adalet kurumları insan hakları ihlallerinde çağın ve aklın sınırlarını zorluyor. Büyükada’da insan hakları savunucularının kendi çalışma alanlarıyla ilgili yaptıkları toplantı, bir asılsız ihbar gerekçesiyle, hem de “terör suçu işlendiği” iddiasıyla polis tarafından basılabiliyor. Ömürlerini şiddete karşı mücadeleye adamış bu insanların hürriyetlerinin 13 gündür kısıtlanması bir yana, ikisi yabancı 6 kişi tutuklanabiliyor.

Tutuklanma talebinde, telefonla konuştuğu emlakçının bylock kullanıcısı olması gibi “gerekçeler” var! Bilgisayarında bütün insanların vicdanını kanatan açlık grevindeki eğitim emekçileri “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile ilgili bilgiler olması” da tutuklanmalarının “gerekçesi” olarak kayıtlara geçiyor!

Bu hukuk skandalı, son 2 yıldır ülkemizin alnına sürülen binlerce karadan sadece biridir. Hak savunucularının daha önceki yüzlerce örnekte olduğu gibi ne kadar süre tutuklu kalacakları meçhuldür. Bu tutuklamanın fiilen bir cezalandırma olarak kullanılacağı çok açıktır.

Ancak hepsinden önemlisi iktidar, kendi gibi düşünmeyen herkesi “terörist” ilan edip her toplantıyı basarak katılanlar hakkında içi boş iddialarla davalar açıp hürriyetlerini kısıtlama hakkını kendinde bulacağını ilan ediyor. Bu yolla topluma, “insan haklarını, barışı, adaleti, demokrasiyi savunursanız hepinizi terörist ilan edip tutuklarız! “ mesajı vermek istiyor. Bu çabanın boşuna olduğunu biliyoruz. Demokrasi savunucularına vurulan kelepçeler her seferinde daha fazla insanın ellerini birleştirmekten başka işe yaramamıştır.

Dünyanın hiç bir yerinde insan hakları savunucuları, en karanlık dönemlerde bile mücadeleden vazgeçmediler. Nazi Almanyasında, İsrail işgali altında, Vietnam’da, Bosna’da, Suriye’de, nerede bir zulüm varsa karanlığın ve diktatörlüklerin karşısına dikilmekten geri durmadılar. Zulme uğrayan her kim olursa olsun, rengine, ırkına, inancına bakmadan haklarını savunmak için cesaretle koştular. Şimdi de böyle olacak. İnsanlık onuru için mücadele edenler susmayacak.

Barış Bloku olarak bu operasyonu toplumsal barışı tahrip etmeye yönelik skandal bir uygulama olarak görüyor ve kınıyoruz. Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli, hak savunucuları derhal serbest bırakılmalıdır. Başta barolar ve hukukçular olmak üzere ülkemizdeki adalet ve  demokrasiden yana kurumları göreve çağırıyor, bu hukuk cinayetlerine karşı harekete geçmeye davet ediyoruz."

(HABER MERKEZİ)