MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. AK Partili Mahir Ünal'ın cumhuriyet ile ilgili sözlerine tepki göstererek, "Bugünkü Türkçemizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir" ifadelerini kullandı.

Bahçeli'nin açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

"ADAY HÜVİYETİ ÜZERİNDE PAPATYA FALI AÇIYORLAR

Aşağı yukarı 1,5 yıldır zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının hüviyeti üzerinde papatya falları açılıp çekilişler yapılıyor. Aday o mu olacak, bu mu olacak sorusuna cevap aranıyor. Sistematik bir propaganda sürekli tedavülde tutuluyor. Ismarlama anketler yayımlanıyor, isimler parlatılıyor. Zillet ittifakını oluşturan partiler arasındaki görüş ayrılıkları rekabeti kızıştırıyor, aynı şekilde sinir harbini kamçılıyor.

İTTİFAK ORTAKLARI ARASINDA AYAK OYUNLARI VAR

Doğmayan oğul, bitmeyecek tarlaya nasıl buğday ekiyorsa, zillet partileri de susuz vadide küreksiz tekneyle mesafe almaya çalışıyor. Buna da uyum diyorlar, bunu da aynı şeyleri düşünmek şeklinde formüle ediyorlar. İttifak ortakları arasında aldatma ve ayak oyunları alıp başını gidiyor. Madenli tepede ot bitirmeye çalışıyorlar. Meşe gibi dikilmek yerine, kavak gibi eğilmekten medet umuyorlar. Yabancı ülkelerde Türkiye’yi ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı yüzleri kızarmadan, vicdanları sızlamadan, kalpleri teklemeden şikayet sırasına giriyorlar.

CUMHUR İTTİFAKI'NIN ADAYI BELLİ, KARARI NETTİR

Televizyon ekranlarına baktığınızda, neredeyse her akşam üç-beş sabitleşmiş sabit fikirli sözde uzman yorumcu ve kerameti kendinden menkul akademisyenler bağıra çağıra zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı üzerinde toto oynuyorlar. Öyle isimler servis ediliyor ki, öyle isimler ortaya atılıyor ki, bu girişimin bir tertip olduğu her açıdan belli oluyor. Halbuki Cumhur İttifakı’nın adayı belli, kararı nettir. Bir kafa karışıklığı yaşamamız söz konusu değildir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, tecrübesiyle, birikimiyle ve devlet adamlığı vasfıyla gündeme taşınan isimlerle mukayesesi her şeyden önce izanın ve insafın ayaklar altına alınmasıdır.

KULİSLERİ KAYNATMAK FIRSATÇILIK DEĞİL MİDİR

Dahası bilinçli bir kampanya mucibince hiçbir karşılığı olmayan silik ve sipariş isimlerle tartılması, hatta gıyaben yarıştırılması en başından itibaren mutlak butlanla batıldır. Ankara’yı yavaşlatması yetmiyormuş gibi, Türkiye’nin hızını da yavaşlatmak için pusuya yatanların umut olarak takdimi hangi akla, hangi mantığa, hangi makuliyete hizmettir? İstanbul’u mahvı perişan eden aciz, acul, arızalı, aidiyet ve ahlaki sancıları olan başarısız şahsın devamlı ön plana çıkarılması kimin telkini, kimlerin tembihidir? 'Kadından imam olmaz, ben başbakan olacağım' diyen malum siyasetçinin, doğrudan değil de yancıları aracılığıyla Cumhurbaşkanı adaylığı için yeniden kulisleri kaynatması fırsatçılık değil midir? Altılı masada fesat çıkarmak şeklinde okunmayacak mıdır?

HANGİSİ CUMHURBAŞKANLIĞINA LAYIK OLABİLİR

Bunların hangisi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la bir tutulabilir? Bunları hangisi Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığına layık olabilir? Pazarsız dükkan açanlar, parasız akşam ederler. Paslı tenekeden kova yapmak için çırpınanlar sadece kulakları tırmalayan gürültü çıkarırlar. Sayın Cumhurbaşkanımızı ve 2023’te Cumhurbaşkanı adayımızı sorunlu isimlerle eş tutmak, onlarla yarıştırmaya niyet etmek bir defa klasik bir FETÖ yöntemidir. Nitekim bunun bir başka adı da yenemeyeceksen yıprat taktiğidir.

CUMHURBAŞKANLIĞI ACEMİ EĞİTİM ALANI DEĞİLDİR

Cumhurbaşkanlığı deneme yanılma sahası değildir. Cumhurbaşkanlığı acemi eğitim alanı değildir. Cumhurbaşkanlığı yalvarmayla, yakarmayla oturulacak bir makam değildir. Sayın Kılıçdaroğlu hiç durma, boş hayallerinin peşinden koşmaktan vazgeçme. Kılıçdaroğlu nasıl bir adam olduğunun görülmesini istiyormuş; arife tarif gerekir mi? Türkiye'nin karşısına dikilen şahsa adam denilir mi? Kılıçdaroğlu adayım diyemiyor. Zillet ittifakının ortak Cumhurbaşkanı adayı belirsizliğini koruyor. Sayın Kılıçdaroğlu, iki de bir meydan okuyacağına, cesaretin varsa milletimizin huzuruna çık da adaylığını ilan et, adayım diyerek kararını zikret. Açıkla da Türk milleti seni tartıya alsın, bakalım kilon kaçmış, ederin neymiş, çapın nasılmış.

KİMYASAL SİLAH KULLANILDIĞINA İNANAN KİMSE YOKTUR

Terörle mücadelemizi kundaklamak isteyenler yalan ve iftirayla bezenmiş iddialarla karşımıza çıkmaktadır. Kimyasal silah kullanıldığına inanan kimse yoktur. Türkiye'den Irak, Suriye çıkarma peşinde olanlar sömürge piyonlarıdır. CHP'li vekilden HDP'lilere, terörist Demirtaş'tan TTB Başkanı'na kadar terörün değirmenine su taşıyanlar alçaktır. İP Başkanı'nın TTB'ye övgüleri hala hafızalarımızda olup, son dehşet verici sözlerine ne yorum getireceği merak konusudur.

TTB'NİN KAPISINA KİLİT VURULMALI

Türk askerine düşmanlık, düşmana askerliktir. 23 Ekim'de Köln'de husumet oluşumu tarafından düzenlenen konferansta yeminli Türkiye düşmanları sahneye çıkmıştır. TTB Başkanı da terör örgütleriyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle hapis cezası olanların hak ihlaline uğradığını söylemiştir. Şerefli Türk hekimleri hariç, TTB Başkan ve yöneticileri en ağır cezalar tatbik edilerek kapısına kilit vurulmasını tarihi önemde addediyorum. Türk düşmanı birliğin isminin başına Türk yazılamaz. TTB'nin tıpla, hekimlikle uzaktan yakından ilgisi kalmamıştır.

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMALI

Türk askerine hainlerin ve zalimlerin ağzıyla kimyasal silah çamuru atanları, mesela Türk Tabipleri Birliği Başkanı’yla diğerlerinin Türk vatandaşlığından çıkarılması, vatansız ve ülkesiz olmaya mahkum edilmesi akla en yatkın yollardan birisidir. Zira tahammülümüz bitmiş, sabır taşımız çatlamıştır. Türk Tabipleri Birliği’nin tıpla, hekimlikle, sağlıkla uzaktan yakından ilgisi kalmamıştır.

CUMHURİYET, KATEGORİK BİR KOPUŞ DEĞİLDİR

Bizim tarih anlayışımız devrevi, coğrafya algımız dönemsel değildir. Tarih ve coğrafyaya baktığımızda gördüğümüz dağınık parçalardan, birbirinden kopuk paydalardan müteşekkil bir yapı da değildir. Tarih birdir ve bütündür, adı da Türk tarihidir. Coğrafya birdir ve bellidir, adı da Türk vatanıdır. Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık Türk tarihinin ana güzergâhından kategorik bir kopuş, kesif bir ayrılış, keskin bir sapış olarak görülemeyecek, asla gösterilemeyecektir. Yani Cumhuriyet şerefli geçmişimizin bir antitezi değildir.

TEMELSİZ BİR YANLIŞIN PENÇESİNDELER

Cumhuriyet’in Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenler talihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlışın pençesindedir. Önyargıların hükmüyle, ideolojik katılıklarla Cumhuriyet’in anlaşılması ve anlatılması mümkün değildir. Bugünkü Türkçe’mizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir."