Gazeteci Murat Sabuncu, Ali Babacan ve Abdullah Gül öncülüğünde kurulacağı öne sürülen siyasi parti ve Ali Babacan’ın geçmişteki tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sabuncu, “Babacan bir yandan sakin, çalışkan, vizyon sahibi bir siyasetçi profili çizerken…Öte yandan çok önemsediği konularda bile gerekli tavrı tam olarak ortaya koyamayan bir yapıya sahip… AKP’nin bugün özellikle demokratik olarak Türkiye’yi gerileten hamlelere imza attığı dönemde Babacan partide ve kabinede etkin pozisyondaydı. O dönem içeride ‘etkili olamayan-kamuoyunun haberdar olmadığı tepkiler’ verse de parti içinde kalmayı sürdürdü.Normal şartlarda 2023 yılında yapılacak ancak erkene alınma ihtimali güçlü Cumhurbaşkanlığı-genel seçimlerinde Ali Babacan’ın Gül’ün desteğinde kuracağı parti bir alternatif olabilir. Ancak geleceğe yürürken geçmişteki duruşun izaha ihtiyacı var” dedi.

Murat Sabuncu’nun DW Türkçe’de yayınlanan yazısı şu şekilde:

Ali Babacan liderliğinde, Abdullah Gül’ün desteğinde bir siyasi partinin sonbaharda kurulacağı netleşti. Ne zamandır konuşuluyordu artık son rötuşlar yapılıyor. Harekete yakın bir isim oluşumu şöyle tarif ediyor: Tüm Türkiye’yi kapsayacak, hatta tüm dünyayı ilgilendirecek bir vizyon çalışması yapılıyor. Kuşatıcı ve kapsayıcı…

Babacan’ı yakından tanıyanlar konsantre olduğu işte ne kadar titiz çalıştığını bilirler. Şu an ekonomiden adalete pek çok konuda ‘halkın önüne çıkmadan önce’ detaylı hazırlıklar yapılıyor.

Babacan başta ekonomi yönetimi konusundaki becerisiyle hem içeride hem dışarıda ‘güvenilir’ bir isim. Bir heyecan yaratabilir. Kimileri bu heyecanı ‘AKP’nin oyunu bölecek isim’ diye okurken kimileri ona ‘potansiyel lider’ muamelesi yapıyor. Babacan’ın en yakınında oldukları bilinen isimler ise bir dönemin adalet bakanı, demokratikleşme paketlerinin hazırlayıcılarından Sadullah Ergin ile çözüm sürecinde elini taşın altına koymuş Beşir Atalay. Anayasa Mahkemesi’nin eski başkanı Haşim Kılıç ve eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’in de ismi anılıyor.

Adı geçen isimlerin Erdoğan ile aralarının en net açıldığı tarihi Gezi olarak kaydetmek gerekir. Kamuoyuna fazla yansımasa da o dönem şimdi yeni oluşumda yer alan siyasetçilerin tamamı Erdoğan’dan farklı bir tutum takınmışlardı. ‘Gezi’de AKP’lilerin de çocukları var, herkese daha fazla kucaklayıcı olmalıyız’ çıkışlarıyla büyük çatlağın temellerini atmışlardı. Ancak partiden ‘kopmamışlar’, içeride ‘cılız tepkiler’ dile getirilmiş, kol kırılıp yen içinde kalmıştı.

İsabetli tahminleriyle tanınan bir siyasi analiste göre, Babacan’ın kuracağı partiyle ilgili en önemli handikap, kuruluşundan itibaren bakanlık yaptığı partide ‘kritik yanlışların yapıldığını düşündüğü anlarda bile’ eleştiride bulunmaması, gerekli tavrı almaması, her koşulda göreve devam etmesi. Aynı analist ‘özeleştiri yapmadan beyaz sayfa açılamaz’ tespitinde de bulundu. Babacan’ın görüş alışverişinde bulunduğu kamuoyunun tanıdığı bir diğer isim, aynı konunun altını çizerek ‘halk nasıl olsa unuttu eskiyi, diye düşünülmemeli, kurucuların tamamında aynı problem var’ dedi. ‘O yüzden bir kısmı yurtdışında yaşayan akademisyenler yeni yüzleri de katmak için çalışıyorlar’ diye ekledi.

‘AKP’NİN YAPTIĞININ TAM TERSİNİ YAPACAK’

Parti kurma çalışmalarını yakından izleyen bir isim ‘özeleştiri de yapılır ama esas olan gelecek vizyonu’ yorumunu yapıyor. Vizyonun ana omurgasının ne olduğunu ise ‘AKP’nin, Erdoğan’ın son 7 yıldır yaptığının tam tersini yapmak’ olarak tarif ediyor. Bu arada Babacan’ın başta mali kural, gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştirmediği ekonomik adımlar atılsaydı bugün yaşanan derin krize girilmemiş olacağını savunuyor.

Türkiye’nin uzun vadeli mali perspektifini belli edecek mali kural konusunda Babacan uzun süre çalışmış ancak Erdoğan engeline takılmıştı. 2010 yılındaki tartışmalar sırasında ‘mali kuralı çıkararak içimizde IMF yaratmaya ihtiyaç yok’ diyen Erdoğan, Babacan’ın en önem verdiği projenin önünü kesmişti. Babacan bu duruma içerlemiş ancak görevine devam etmişti.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığıyla sürekli sorun yaşayan Erdoğan, Babacan’ın talebiyle göreve getirilen Erdem Başçı ile de 2015 yılında ağır polemik yaşadı. Babacan’ın okul arkadaşı da olan Başçı Erdoğan tarafından şöyle eleştirilmişti:

‘Bu arkadaşı çağırıp konuşmadığımı kim söylüyor? Bugünlerde yine bir talebi var, çağırıp konuşacağız tabii. Ama onun bağlı olduğu Sayın Bakan’la (Ali Babacan) bunu konuştuk. Ama bakıyorum ki aynı durumdalar. Şimdi burada bu uyarılar yapıldığı halde artık biraz kendine çeki düzen ver. Ben diyorum ki faiz sebeptir enflasyon da neticedir. Bu da benim tezim. O ise enflasyon sebeptir, faiz neticedir diyor. Eğer enflasyon düşerse faizi düşürecekmiş. Bu senin yanlış yolda olduğunun alametidir... Bu milletle, girişimciyle, yatırımcıyla dalga geçmenin anlamı yok.’

Babacan bir yandan sakin, çalışkan, vizyon sahibi bir siyasetçi profili çizerken…Öte yandan çok önemsediği konularda bile gerekli tavrı tam olarak ortaya koyamayan bir yapıya sahip… AKP’nin bugün özellikle demokratik olarak Türkiye’yi gerileten hamlelere imza attığı dönemde Babacan partide ve kabinede etkin pozisyondaydı. O dönem içeride ‘etkili olamayan-kamuoyunun haberdar olmadığı tepkiler’ verse de parti içinde kalmayı sürdürdü.

Normal şartlarda 2023 yılında yapılacak ancak erkene alınma ihtimali güçlü Cumhurbaşkanlığı-genel seçimlerinde Ali Babacan’ın Gül’ün desteğinde kuracağı parti bir alternatif olabilir. Ancak geleceğe yürürken geçmişteki duruşun izaha ihtiyacı var.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe